Çok iyi oldu

ANAYASA Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın "AKP kapatılmamıştır" açıklamasının ardından "Çok iyi oldu" dedim...

Çok iyi oldu, çünkü...

Miadını henüz doldurmamış bir siyasi harekete, dışarıdan yapay ve zorlama bir müdahaleyle bir "hayat öpücüğü" şansı daha verilecekti...

Verilmedi...

Çok iyi oldu, çünkü...

Demokrasilerde siyasi hesaplaşmaların yeri mahkemeler değil, sandıktır...

Bu vurgulanmış oldu...

Çok iyi oldu, çünkü...

Demokrasilerde şiddete başvurmamış partilerin kapatılmaması Türk demokrasisini geri götürecekti...

Öyle olmadı...

Çok iyi oldu, çünkü...

Tayyip Erdoğan’a bir kez daha "mazlumu oynama" hakkı tanınacaktı...

Tanınmadı...

Çok iyi oldu, çünkü...

AKP ile Refah Partisi arasında bir fark vardı...

Fark ortaya konmuş oldu...

Çok iyi oldu, çünkü...

Karar, Tayyip Erdoğan’ın tiranlaşmasına engel olacak türden bir uyarıyı da kapsıyor...

ENİŞTENİN EVİNDE
CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül ile Başbakan Tayyip Erdoğan, Ankara’nın yükselen semti Çukurambar’da Mehmet Tekelioğlu’nun evinde buluşup, beş saat görüşmüşler...

Ne görüşmüşler?

İsmail Türüt’ün "Plan yapmayın plan" şeklindeki tarihi çağrısının aksine plan falan mı yapmışlar?

Hasret mi gidermişler?

AKP Grup Başkanvekili İrfan Gündüz’ün deyişiyle "Yenge Hanım pek güzel mantı yapar... Mantı yemişlerdir" durumu mu söz konusu?

Bilmiyorum, bilemiyorum...

Ama bildiğim bir şey var...

İster "Yenge Hanım"ın meşhur mantısından yiyip geyik çevirmiş olsunlar...

İster bir gelecek tasarımı yapmış olsunlar...

Mevzu ne olursa olsun...

Ortada...

Hem bir "ciddiyet sorunu" var, hem de bir "ağır ihlal"...

Nasıl mı? Anlatayım:

* * *

Gelin, öncelikle "ev sahibi"ni tanıyalım...

Kimdir Mehmet Tekelioğlu?

BİR: Abdullah Gül’ün halasının oğlu...

İKİ: Abdullah Gül’ün kız kardeşinin eşi... Yani eniştesi...

ÜÇ: Abdullah Gül’ün dava arkadaşı... Yani kankası...

DÖRT: AKP’nin kurucular kurulu üyesi...

BEŞ: AKP Milletvekili...

Evinde buluşulan ismin özelliklerine bakar mısınız?

Sadece "hala oğlu" ya da "enişte" sıfatlarını taşıyan birinin evinde, Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın zirve yapması durumunda bir ciddiyet sorunundan söz edebiliriz...

Ama gelin görün ki...

Evinde buluşulan kişi, "hala oğlu" ya da "enişte" sıfatlarının dışında "AKP kurucusu" ve "AKP milletvekili" sıfatlarını da taşıyor...

Yani ortada sadece "ciddiyet" sorunu yok...

"Tarafsızlığın çok ağır ihlali" de var...

* * *

Sanırım bugünlerde Tayyip Erdoğan’ın etrafında "çıplak" ya da "örtük" herhangi bir "uyarıcı" kalmadı...

Herhangi birinin "Yanlış yaparsan seni kılıcımla düzeltirim ey Tayyip" falan deme şansı da sıfırdır...

Dolayısıyla...

Tayyip Erdoğan’a bir şeyler anlatmaya kalkışmayacağım...

Ama sanırım Abdullah Gül’ün bir tarafı hálá uyarıya açık...

O halde buradan kendisine seslenelim:

"Sayın Gül... Siz artık cumhurbaşkanısınız... O makam ne yazık ki biraz fazla ciddiyet istiyor... Buna uyum sağlamalısınız... Ayrıca siz artık cumhurun başısınız... AKP’nin ikinci adamı olduğunuz günler geride kaldı... Dolayısıyla Başbakan’a ’Gel bizim hala oğlunun evinde buluşalım, mantı falan yeriz’ diye teklifte bulunamazsınız..."

ZİRVE YAPMAK İÇİN EN İYİ BEŞ MEKAN
BİR: Avukat Münci İnci’nin Hadımköy’deki iki katlı şahane yazlığı... "Yakın yerler" kapsamında değerlendirilebilecek bu kasıntısız mekanda, sır tutmasını bilen Münci Bey’in geleneksel Türk misafirperverliğinin en güzel örneğini sunacağından kuşku duyulmasın... Fonda çalacak "Etek sarı sen etekten sarısın" türküsü de bonus olacaktır...

İKİ: Konya’da makine mühendisi Mehmet İncili’nin evi... Ama perhiz bozulacak... Çünkü Konya’ya özgü "bamya çorbası" ile başlayıp etli ekmekle bitecek nefis bir ziyafet söz konusu... Ayrıca Mehmet İncili gibi "beklentisiz", "ihtirassız", "caka satmayan" bir dava adamının, ev sahipliğini istismar etme olasılığı da sıfırdır...

ÜÇ: İrfan Gündüz Hoca’nın Ankara’daki fakirhanesi... İrfan Gündüz’ün bir ilahiyat hocası olması, olaya bir "Molla Gürani" efekti katar... Hele bir de "Yenge Hanım", Kayseri’ye özgü fırınağzı adlı yemeği güzel yapıyorsa, zirvenin enerjisi mükemmel olur...

DÖRT: Nevzat Yalçıntaş Hoca’nın Çatalca’daki çiftliği... Osmanlı Beyliği dönemindeki mimari ve sanat anlayışıyla uyumlu çiftlikte, Ertuğrul Gazi ile Emir Sultan yad edilir... Ayrıca Nevzat Hoca’nın da gönlü alınmış olur...

BEŞ: Memecanlar’ın İstiklal Caddesi’ndeki Galatasaray Lisesi’nin bahçesine bakan minimal anlayışa uygun bir şekilde dekore edilmiş alafranga evleri... Bu mekanın iki tür avantajı olur: Hem "Bunlar da çok alaturka canım" diyenlere hafiften hadleri bildirilir, hem de Salih Memecan’ın "Çizgilerle bizim evdeki zirve" başlıklı bant karikatürüne mevzu çıkar.
Yazarın Tüm Yazıları