CHP’nin Kürt sorunundaki çelişkileri

ÖNCEKİ gün TBMM’de yapılan görüşmeler sırasında İzmir CHP Milletvekili Birgül Ayman Güler’in “Türk ulusuyla Kürt milliyetini eşit, eş değerde gördüremezsiniz” şeklindeki çıkışının yarattığı kriz, CHP’nin Kürt sorununda ve özellikle yeni anayasadaki vatandaşlık tanımında nasıl bir tutum aldığı sorusunu tartışmaya açtı.

Haberin Devamı

CHP’nin bu başlıklarda nerede durduğunu anlayabilmek için öncelikle partinin temel referans belgelerine bakmamız gerekiyor. Bunların başında 2008 yılında Deniz Baykal’ın genel başkanlığı döneminde 2008 yılında kabul edilen ve bugün itibarıyla partinin resmi pozisyonunu yansıtan “Parti Programı” geliyor.

* * *

Bu programda “Ülkemizde farklı etnik yapıların, farklı kültür ve kimliklerin var olması, bunların varlıklarını sürdürmesi ulusal zenginliğimizdir” deniliyor ve Sosyal Demokrat Halkçı Parti’nin 1989 yılında kabul ettiği, CHP’nin de sonradan aynen benimsediği “Doğu ve Güneydoğu Raporu”na atıf yapılıyor.
CHP programında, bu çerçevede “Kürt kökenli yurttaşlarımızın karşılaştıkları sorunların” çözümünde “etnik köken farklılıkları, kültürel çoğulculuk, bireysel kültürel haklara saygı, demokratik değerler, üniter devlet ve ulus devlet temeli dikkate alınarak kısıtlamaların kaldırılacağı” belirtiliyor.
Programda, “CHP etnik kimliği insanların şerefi sayar” ve ayrıca “Kimsenin ırkı ve kökeni diğerinden üstün değildir” gibi son tartışmaya ışık tutması gereken ifadelere de yer veriliyor. Bu metinde sorunun çözüm perspektifinin daha çok “bireysel kültürel haklar” ekseninde değerlendirildiğini görüyoruz. Ancak atılacağı belirtilen kültürel haklara ilişkin adımların çok önemli bir bölümünün son yıllar içinde AK Parti tarafından zaten hayata geçirilmiş olduğunu hatırlatmalıyız.

* * *

Haberin Devamı

Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliğe gelmesinden sonra 2011 seçim kampanyası sırasında kabul edilen bir dizi belgede özellikle vatandaşlık tanımıyla ilgili olarak parti programının ilerisine geçildiğini söylemek mümkün. Örneğin “Seçim Bildirgesi”nde “Yeni ve Özgürlükçü Bir Anayasa” başlığı altında “Tüm yurttaşlarımızın demokratik haklarını etkin şekilde kullanabilmesi için eşit, çoğulcu ve anayasal yurttaşlık ilkesini egemen kılacağız” deniliyor.
Burada “anayasal vatandaşlık” kavramı ön plana çıkarılırken, “Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartı üzerindeki çekincelerin kaldırılacağı” konusunda önemli bir taahhüde yer veriliyor.
2011 ilkbaharında seçim bildirgesinin hemen ardından bunu tamamlayan iki metin daha açıklandı. Bunlardan “Demokrasi Raporu”nda vatandaşlıkla ilgili şu ifadeye yer verildi:
“Etnik kimliği ne olursa dolsun tüm yurttaşlar eşittir. Yurttaşlık tek bir kimliğe referansla değil, kimliksel çoğulculuğu içerecek bir şekilde tanımlanmalıdır. Bu ülkenin tüm yurttaşları farklı kimliklerini koruyarak Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığının şemsiyesi altında yerlerini alabilmelidirler.”

* * *

Haberin Devamı

CHP’nin aynı dönemde açıkladığı “Anayasa Vizyonu Belgesi”nde ise yeni anayasanın “Başlangıç İlkeleri” bölümünde vatandaşlık tanımıyla ilgili olarak şu ifadelerin yer alması talep edildi:
“Türkiye dil, din, ırk ve etnik köken bakımından çeşitliliğe ve zenginliğe sahiptir. Başlangıç metni bu çeşitliliğin zenginlik olduğunu dikkate alarak, yurttaşlığın hak ve özgürlüklere dayalı ve insan onurunu öne çıkaran hukuksal bir bağ olduğunu vurgulamalıdır. Başlangıç metninde, “tasada ve kıvançta ortaklık” ve “bir arada yaşama arzusu”na dayalı ulus anlayışı vurgulanmalıdır. “Yurttaşlık hukuksal bağını, cumhuriyetin hak eşitliği ve özgürlüklere dayanan bir arada yaşama arzusu olarak gören ve ondan güç alan Türkiye Cumhuriyeti halkı, bu anayasayı yapmıştır” şeklinde bir ifade başlangıç metninde yer alabilir.”
Özellikle bu raporlardaki ifadeler incelendiğinde, CHP’nin vatandaşlık tanımında ırka, etnik kökene gönderme yapmayan nötr bir çizgiye yöneldiğini görüyoruz. Daha çok “çoğulcu yurttaşlık”, “anayasal vatandaşlık”, “Türkiye Cumhuriyeti halkı” gibi kavramlar ön plana çıkıyor.
Bu haliyle son tartışmada CHP adına sergilenen tutumların bu taahhütlerin gerisine düştüğü aşikârdır.

Yazarın Tüm Yazıları