Çevreme yardım etmek için çırpınıyorum ama karşılığında hep kötülük görüyorum

Sevgili ablacığım, ben ıstanbul’da çalışarak hayatını kazanan bir genç kızım. Büyük bir şehirde, tek başına olmanın getirdiği sorunları iyi bilirsiniz...

Sanırım ben çok şanssız bir kızım. Bugüne kadar ailemden, yakınlarımdan, okul ve iş arkadaşlarımdan hep nankörlük gördüm.
şimdiye kadar yakın çevreme, arkadaşlarıma hep iyilik etmiş, onların yardımına koşmuş, onlar için çırpınmış bir insanım. Kimse kırılmasın, kimse üzülmesin diye zaman zaman kendimi bile feda etmişimdir.
Ama bütün bunların karşılığında yalnızca kötülük gördüm. Yardım ettiğim insanlardan gördüğüm kötülük en ağırıma gideni oldu.
Kötülük yapmayanlardan ise ilgisizlikle karşılaştım. Bazen de dost olmaya çalıştığım insanların beni adam yerine bile koymadıklarını görüp çok üzüldüm.
Yoksa suç bende mi? Ama ben insanları, hayvanları seven, iyilik yapmaktan hoşlanan, karşımdakine haddinden fazla değer veren biriyim.
Arkadaş konusunda çok şanssız olduğumu çoktan anladım da, ailemden de aynı ilgisizliği ve soğukluğu görünce dayanamıyorum.
Sizce ne yapmalıyım? ınsanlara nasıl davranmalıyım? Değişmem mi lazım?
Rumuz: Nankör dünya

Canım kızım, seni çok iyi anladığımı söyleyebilirim. Benim durumum da senden farklı değil. Bakma sadece bu sütunlarda dert ablalığı yaptığıma... Her sorunu olan, her acı çeken benim kapımı çalar. Ama sorunları çözümlendiğinde ya da bir sıkıntıları olmadığında, uğramazlar bile.
Bazen benimle röportaj yapanlar soruyor, “Ya sizin bir derdiniz olduğunda kime başvurursunuz” diye... Aslında o anda sıradan bir cevap veriyorum ama gerçek nedir biliyor musun? Bir sorunum olduğunda beni pek dinleyen olmaz. Ya da biraz dinler ve sıkılırlar. Kendi sorunumu da yine kendim halletmeye alışığım ben.
Hayat işte böyle devam edip gidiyor. Belki de Güzin Abla olduğum için bunun görevim olduğunu düşünüyorlar. Ya da benim hiçbir sorunum olmayacağını sanıyorlar. Ama ben artık şikayet etmiyorum.
Bazı insanlar dışa dönüktür. Senin ve benim gibi. Başkalarına yardım etmek için yaratılmışlardır. Bu belki de bir tür ilahi görevdir, ben buna inanıyorum...
O yüzden hiçbir zaman, hiç kimseden senin onlara gösterdiğin ilgiyi, yakınlığı bekleme. Biliyorum, her ne kadar bir daha kimseye yardım etmeyeceğine dair söz versen de yapamayacaksın. Çünkü bu senin yapında var.
Bak ne güzel yorumlamışsın... “Acaba insanlara fazla mı değer veriyorum” diyorsun. ınsanlara alışık olmadıkları kadar değer verirsen, onlar da şaşırır, kendilerini pek fazla önemsemeye başlarlar.
Sen de zamanla birilerine yardımcı olurken, asla bir şey beklememeyi öğreneceksin. Bunu zaten bir tür dürtü, bilinçaltı bir davranış olarak yaptığını bilmiyor musun?
Aldırma güzel kızım, insanları sevmeye ve onlara yardımcı olmaya devam et sen. Elbet bir gün bunun kıymetini bilen birileri çıkar. Çıkmasa da, sen insanlık görevini yaptığın için huzur içinde olursun. Tıpkı benim gibi...

Ben çocuğuma hiç karışmayacağım

Güzin Abla, sizin de zaman zaman değindiğiniz gibi, bizde aile sistemi yanlış kurulmuş. Bizde anne-baba olmak demek, çocukların geleceğine yön vermek, tüm hayallerini engelleyip onların yerine karar vermek demek...
Yabancıların ufacık bebeklerine bakıp da “neden bunlar hiç ağlamıyor” deriz ya, sanırım bizim daha bebeklikten gelme bir davranış bozukluğumuz var. Ama bu bozukluk bebekte değil, anne ve babalarda.
Benim annemle babam, “kendilerine yakışan kızı” seçmediğimi ileri sürerek beni de, kendilerini de perişan ettiler.
Ben çocuğuma hiçbir zaman karışmayacağım, bebekken bile onun seçimlerine saygı duyacağım. Umarım bunu başarabilirim...
nsan mutluluğunu da, mutsuzluğunu da kendisi yaratır. Başkalarının dayattığı mutluluk, gerçek bir mutluluk olamaz. Yarattığı külfet ise çok daha dayanılmaz olur...
Rumuz: Hayal kırıklığı

Kendi hayatımızın sorumluluğunu taşıdığımızı, yaşadığımız doğru ya da yanlışların sorumlusunun sadece bizler olduğumuzu insanlara ne zaman anlatabileceğiz?
Aileler eminim çocuklarının mutluluğu için çırpınıyorlardır. (Bunu tabii Doğu’da babası ve dedesi tarafından diri diri gömülen, hayattayken bir resmi bile bulunmayan 17 yaşındaki kızcağızın ailesi için söylemiyorum. Hayvanlar bile yavrularına bu aileden çok daha fazla sevgi ve şefkat duyar.)
Ama bilmeliler ki, bu dayatmalar, bu zorlamalar sadece ve sadece çocuklarına mutsuzluk ve acı getiriyor.
Kuşlar yavrularını büyütürken onlar için her türlü çabayı gösterir, onları çok iyi eğitir. Sonra da kendi kanatlarıyla uçması için gökyüzüne bırakırlar. Doğadan biraz ders alabilseydik keşke.
Yazarın Tüm Yazıları