Çelik, Seray’ı yine kullandı

Sema Eren cumartesi günkü Kelebek’te bir süredir Azerbaycan’da yaşayan şarkıcı Çelik’le konuşarak harika bir iş çıkardı.

Haberin Devamı

Sema nasıl iyi bir iş yaptıysa Çelik de tam tersine Seray Sever’i tehdit ederek, üstelik bunu apaçık söyleyerek o kadar kötü, berbat bir davranış sergiledi.

Neydi o öyle: Ezerim geçerim, ayakkabılardan bahsederim, hiç konuşmasın, sussun, filan...

Ayakkabılar ne hakikaten? Nasıl bir şifre? Her şey bir yana, yıllar sonra durup dururken niye Seray Sever? Tıpkı röportajda bahsettiği gibi yine Seray Sever’i kullanarak imaj mı düzeltmeye çalışıyor Çelik?

Çünkü biliyor ki bunlardan bahsederse manşete Seray Sever fotoğrafı çıkar, konuşulacak esas mevzu o olur.

Yoksa kim ne yapsın, fena halde karmaşık Dost grubunu ve neden Azerbaycan’da yaşamak zorunda kaldığını, diğer ayrıntıları...

Bir de çelişki içinde Çelik. Madem siyasete girmek istiyor neden Azerbaycan vatandaşı olmak istiyor?

Bunun gibi sürüyle soru. Ama akılda kalan ne? Seray Sever ve ayakkabı şifresi.

Bence: Çelik Azerbaycan’da siyasete girmeli, daha iyi.

Haberin Devamı

Heykel kalkar, dal sarkar

Yaygın bir görüşe göre ülkenin kıyısı kurtuldu, iç bölgelere cık cık çekiliyor ya habire (böyle düşünenlere en iyi yanıtı cumartesi günü Yılmaz Özdil verdi yazısıyla).

Derken işte, ülkenin kıyısından, Kemer’den bir haber hepimizi delirtti (sanırım hepimizi).

Delirtti, çünkü yeni gelen belediye başkanı birbirlerine temas halindeki çıplak kadın-erkek heykelini apar topar kaldırmış. Daha ilk haftada ilk icraat bu!

Gerekçesi ne peki? Hem turistler hem de Kemer halkı istemiyormuş bu heykeli.

Ayrıca heykelin bulunduğu alana Eyfel Kulesi benzeri bir şey inşa edilecekmiş, içinde kafelerin olduğu.

Eyfel Kulesi ne alaka? Bizimle ne ilgisi var?

Başkan hangi partiden mi? Ne fark eder: CHP’den MHP’ye geçmiş.

Parti değil, bakış açısı önemli. Zarf-mazruf hesabı.

Kısacası, kıyıları kurtardık, oh ferahladık, içimize su serpildi şeklindeki civcivli ruh halini anlayamıyorum. Oysa aynı tas aynı hamam her şey.

Düeti bol bir Teoman

Müzik piyasasında en çok düet yapan şarkıcı hiç kuşkusuz Teoman.

Bir kere yeni çıkan iki albümde düeti var. Atiye’nin ve Hande Yener’in albümlerinde (Atiye demişken: Albüm kartonetinin içinde yer alan, ağaca tutunmak suretiyle verdiği o Serpil Çakmaklı pozu nedir öyle? Bu devirde o poz hayli demode olmuş).

Teoman’ın önceki dönemlerdeki düetleri de cabası. Zakkum grubuyla yaptığı düet var. Sonra kendi albümlerinde Şebnem Ferah ve Sarah Nile Cameron’la yaptığı düetler.

Yine de onun en iyi düeti Şebnem Ferah’la olandı. Tek geçerim.

Haberin Devamı

Biraz uyku, ara sıra uyku

Uyku üzerine sayfalarca yazı yazar, uykunuzu getirebilirim.

Çünkü dünyanın en ilginç eylemi. Seksten bile daha ilginç.

Bir kere uykunun evreleri var hayatta. Lise yıllarında mesela gayet düzenli uykularımız. Üniversitede sapıtıyor uykular. Hatta uykusuz geceler artıyor.

Sonra çalışmaya başlayınca yine düzenli bir hale gelir gibi oluyor ama bu kez de dozu kaçırıyorsun. Bazen hafta sonu yorgunluktan saatlerce uyuyorsun ya da hepten uykun kaçıyor, böyle “Makinist” filmindeki adam gibi geziyorsun ortalıkta.

Benim son uyku düzenim ise tuhaf. Ara ara uyuyorum. Yani gün içinde.

Gece biraz daha çok, gündüz haliyle daha az. Böylece hayat kaçmamış gibi oluyor. Bir süre sonra bünye de alışıyor.

Gerçi şu “çok uyuyunca hayat kaçıyor” klişesi de bir modern zaman kamçısı içimizde. Hayat kaçmıyor ki, üstelik bazen uykuda daha iyi geçtiği bile oluyor. Dediğim gibi, sayfalarca yazabilirim uyku hakkında, ama şimdilik bu kadar.

Yazarın Tüm Yazıları