Paylaş
Konu ağırlıkla geçtiğimiz perşembe günü Hürriyet’in “Al ya da bırak” başlığı ile manşete taşıdığı Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın sözleriydi. Çağlayan özetle şunları söylemişti: “Avrupa Birliği (AB) samimi değil. Biz AB’ye üye olmayan ama Gümrük Birliği’ne dahil tek ülkeyiz. Üçüncü ülkelerle yaptıkları serbest ticaret anlaşmaları bizi olumsuz etkiliyor. AB, bizim özel durumumuzu hiçe sayarak serbest ticaret anlaşmaları imzalıyor. Bizim gümrük vergilerimizi düşürüyor, fakat o ülke Türkiye’nin ihraç malları için gümrük vergilerini aynı seviyede tutuyor. Şimdi AB’ye çağrıda bulunuyoruz. Ya Gümrük Birliği’nde kalalım, vizeyi, ürünlerimize kotayı kaldırın, üçüncü ülkelerle anlaşmalara bizi de ekleyin. Ya da, Gümrük Birliği’nden çıkalım, bizimle serbest ticaret anlaşması yapın...”
DESTEK VERDİĞİ NET
Her ne kadar dün bazı çevreler iki bakanı karşı karşıya getirme çabası içinde olsa da aslında Babacan’ın sözlerinden Zafer Çağlayan’ın sözlerine destek geldiği net bir şekilde anlaşılıyor. Babacan özetle şunları söylüyor: “Bu rahatsızlığımızı yüksek sesle dile getirerek, AB ile bu konuları görüşmemiz gerektiğini hem de ciddi bir şekilde görüşmemiz gerektiğini söylüyoruz. Aşama bu. Onun dışında bir şey yok. Ne Gümrük Birliği’ni tekrar müzakere ediyoruz, ne serbest ticaret anlaşması müzakeresini yapıyoruz. Rahatsızız ve bu rahatsızlığımız nedeniyle feryad ediyoruz.”
Çağlayan’a Avrupa Birliği talebinizi kabul etmezse ne yapacaksınız diye sormuş ve şu cevabı almıştım: “Şu anda rahatsızlığımızı ve taleplerimizi net bir şekilde dile getiriyoruz. Bundan sonrasını daha sonra ele alırız.” Babacan da benzer şeyler söylüyor: “Opsiyonları konuşmak için çok erken. Öfkeyle kalkan zararla oturur. Hep stratejik düşünmek gerekiyor. Tabi ki sesimizi duyuracağız ama akıllı hareket edeceğiz.”
Sadece Çağlayan ve Babacan değil kabinenin diğer üyelerinden de Avrupa Birliği’ne eleştiriler var. Dün hurriyet.com.tr’de Zeynep Gürcanlı kaleme aldı. Çağlayan’ın Hürriyet’te yer alan sözlerinden Babacan’ın Uludağ’daki Avrupalı politikacıları eleştiren sözlerinden sonra Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu pazar günü Manisa’da “AB üyelik sürecini açarsa eyvallah başımızın üstünde yeri var. Stratejik hedefimizdir devam ederiz. Açmazsa onlar yollarına biz yolumuza. Kimin ne yol açacağını herkes görecek” dedi.
ÇİFTE STANDART
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ise, Türkiye’ye her fırsatta “demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları” hatırlatması yapan Avrupa Birliği’nin, konu Avrupa’da yaşayan Türk vatandaşları olunca sessiz kalmasını “çifte standart” ifadesiyle eleştirdi. Bozdağ, pazartesi günü Diplomasi Muhabirleri Derneği ile bir araya geldiği kahvaltıda, Alman-ya’daki neo-Nazi cinayetlerine bakan mahkemenin Türk medyasına duruşma izleme izni vermemesini sert sözlerle eleştirdi.
Avrupa’nın da “tarafsız davranmayan” Mahkeme’ye hiçbir eleştiri getirmediğine dikkat çeken Bozdağ, şöyle konuştu; “Böyle bir dava Türkiye’de olsa, sanıklar Türk olsa ve Alman medyasından temsilciye yer vermese, ‘Türkiye’de adalet yok, hukuk yok, bağımsız yargı yok, demokrasi, insan hakları yok” diye Berlin’den, Strasburg’dan, Paris’ten açıklamalar gelirdi. Bu da Avrupa’nın çifte standardının bir göstergesi.”
YANLIŞ OLUR GÖRÜŞÜ DE VAR
İş dünyasının bir bölümünden hükümetin ‘Ya Gümrük Birliği’ni revize edin ya da çıkalım bizle de serbest ticaret anlaşması imzalayın’ çıkışına destek var. Bazı iş insanları ve ekonomistler ise Gümrük Birliği’nin revize edilmesi gerektiğini ancak çıkıp AB ile serbest ticaret anlaşması yapmanın ise yanlış olacağı görüşünde.
Tüm bu sözler ve yorumlardan sonra net bir şekilde söyleyebiliriz. Gümrük Birliği ve dış ticaretteki sorunlar Türkiye’nin gündemine girdi. Peki ya Avrupa Birliği bu konuda ne düşünüyor. Henüz bir açıklama yok.
Avrupa Birliği-Türkiye müzakere süreci uzun süredir buzdolabında. Türklerin Avrupa Birliği’ne katılma umudu ve arzusu giderek azalıyor. Almanya başta olmak üzere Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılmaması gerektiği görüşlerinde ise herhangi bir değişiklik yok.
Özetle; Madem evlilik hayal, Türkiye nişan tazelemek güvence almak istiyor. Talepler sözlü olarak karşı tarafa iletildi. İyi de talepler karşılanmazsa
ne olur?
Bekleyip göreceğiz...
Paylaş