Bunlara bayılıyorum! ‘‘Enkaz edebiyatı’’ yapmaya yine başladılar

Kurthan FİŞEK
Haberin Devamı

Türkiye'nin yakın siyasi tarihindeki yerleşik söylemlerden birini çok severim. ‘‘Enkaz devraldık!’’ Hem çok severim, hem her duyuşumda gülerim...

‘‘Ota gelince havhav, döte gelince mırmır’’ demek, siyasal-ulusal hasletlerimizden biridir. Belki birincisidir.

Ağzı yarım açık ayran budalaları gibi ‘‘makam-ı sadaret’’e (başbakanlık makamı) bakarız... Fırsatını bulup ele geçirince (veya geçince), balıklama atlarız... İşlerin sarpa sardığını, davul sesinin ancak uzaktan hoş geldiğini anlayınca, aynı söyleme sığınırız...

Geçmişe mazi, geleceğe gazi gözüyle bakmak, hem hasletimizdir, hem politik alışkanlığımız...

* * *

‘‘Enkaz devralmak’’ edebiyatını ilk yapan Demokrat Parti oldu.

Marshall Yardımı'nın neredeyse tamamını tarım sektörüne kaydırdılar. Olağanüstü bir patlama yaşandı.

Eşşeğe zor binenler, traktör sırtında gezinir oldular.

Tastamam beş yıl devam etti bu bolluk-bereket...

Bu işlerden sorumlu devlet bakanı Mükerrem Sarol, 1955 yılında, işlerin sarpa sardığını görünce, eylem yapacağına, söylem koydu.

‘‘Enkaz hâlinde bir vatan devraldık. Bütün gayretimizle memleketi refaha götürüyoruz...’’

1957 seçimlerinde azınlığa düştü Demokrat Parti...

1960 yılında ufak bir ‘‘cerrahi müdahale’’ oldu.

* * *

‘‘Bunlar memleketi kurtaramaz... Benden gayrısından hayır gelmez!’’

Muhalefetin söylemi budur. Muhalefet ‘‘hükümet’’ olur. İşler bir süre iyi gider, kötüye dönüşünce söylem de değişir.

‘‘Aslında çok iyi şeyler yapacaktık, ama, olmadı. Enkaz devraldık...’’

* * *

‘‘Enkaz devralmak’’ ulusal-siyasal töremizdir.

Sayın Bülent Ecevit'in son hükümeti de onu devraldı.

Eski (55'inci) hükümetin DSP'li bakanları öyle söylemeye başladı, ben onların yalancısıyım...

Yeni hükümetin tek görevi Türkiye'yi seçimlere selametle götürüp selametle oradan, sandıktan çıkartmak olduğu için, inşallah öyle olur.

55'le 56 numaralı hükümetlerin bakanları aynı...

Neredeyse bir buçuk yıl o koltukları meşgûl (ve işgal) etmişlerdi.

Hangileri?

Milli eğitim, maliye, kültür, dışişleri, kıbrıs, köy hizmetleri, diyanet, insan hakları, iş dünyası ve sendikalar...

Geriye ne kaldı? Enkazı kim kime bıraktı? Kim kimden enkaz devraldı?

Bir buçuk yıldır aklınız neredeydi?

* * *

‘‘Enkaz edebiyatı’’ şimdiden başladı. Gülüyorum.

Beceriksizlerin son sığınağı, günahı bir öncekilerin sırtına yıkmaktır.

* * *

1978'deki Ecevit hükümeti sıkıntıda, ‘‘enkaz edebiyatı’’ doruktaydı.

Rahmetli dışişleri bakanı Turan Güneş, Avrupa Konseyi toplantısına gittiydi. ‘‘Pazar Günleri Aslâ!’’ filminden tanıdığımız, kartlaşınca Yunanistan'ın ‘‘Türk Düşmanlığı’’ politikasına soyunan Melina Mercouri çıktı karşısına...

Turan Hoca'yla necip türk basını arasında muhabbet gelişti.

‘‘Avrupa Konseyi nasıldı hocam...’’

‘‘İyiydi...’’

‘‘Yunanlı parlamenter Melina Mercouri nasıldı?’’

‘‘Bizim Melina mı?’’

‘‘Evet hocam, Melina Mercouri...’’

‘‘Aaaaahhhh aahhhhhhh! Kaderimiz bu... Hep enkaz devralıyoruz...’’

* * *

Yorum istemeyin benden... Yapamam.

Kendi beceriksizliklerini başkalarına fatura edenlerden bıktım artık...



Yazarın Tüm Yazıları