Bulvarcılar işsiz kaldı

Ayşe ÖZEK KARASU
Haberin Devamı

Hayatın magazinleşmesi tüm dünyada bulvar basınını tehdit etmeye başladı. Özellikle Amerikan süpermarket tabloidleri feci bir kriz döneminden geçiyor. Çünkü artık asparagasa gerek kalmadı. Okuyucu, asparagastan çok daha kışkırtıcı gerçek haberleri büyük gazetelerde buluyor zaten.

Magazinleşmenin hayata giderek egemen olmasından yakınan ünlü bir yazar geçenlerde şöyle diyordu: ‘‘Siyasi partileri dolaşıyorum, seçimlerde mesajınız nedir diye sorduğumda elime bir kaset tutuşturuyorlar. Haydi güzelim, şeker ezelim...’’

Bizdeki magazinleşme genelde düzeysizliğin TV'ler aracılığıyla pompalanması şeklinde seyrediyor. Arabeskin yaşam tarzı haline getirilmesi süreci tamamlanıyor zannettiğimiz anda Barış Manço ölüyor ve halkın gerçek reytingi ansızın ortaya çıkıveriyor. Herkes çok şaşırıyor, derin bir sarsıntı geçiriyoruz. Biraz da seviniyoruz.

Magazinleşme çok global bir olgu haline geliyor, ancak dünyada durum biraz daha farklı. Örneğin; Süpermarket tabloidleri diye anılan bulvar gazetelerinin anavatanı Amerika... Clinton-Monica skandalının patlak verdiği geçtiğimiz yıl başlarından bu yana medyanın coğrafyasında büyük değişimler meydana geldi. Devletin tepesini sarsan bu olay tabii ki, The Washington Post, New York Times gibi büyük ve ciddi gazetelerde manşetlere çıktı.

Günler geçtikçe skandalın içeriğinde gözlenen bayağılaşmanın haberi manşetlerden indirmesi mümkün değildi. Olay en pespaye ayrıntılarıyla ciddi basına da olduğu gibi yansıdı. Önemli gazeteler konumları gereği daha iyi kaynaklardan daha doğru haber alabildiği için halk, Monica Lewinsky'nin hikayesini tabloidler yerine New York Times'dan izlemeyi tercih etti.

Tarihin gördüğü en büyük tabloid haber ciddi basına egemen olunca tabloidler tiraj kaybetmeye; düşük kaliteli TV'lerin reality showları da reyting kaybetmeye başladı. Tabloid basının en büyüğü National Enquirer'le Globe yüzde 20 oranında okur kaybına uğradı. Clinton'ın siyah bir fahişeden çocuk sahibi olduğunu ortaya çıkaran The Star biraz daha iyi iş yaptı. Ancak bu haberin de fos olduğu sonunda anlaşıldı.

Ancak Vanity Fair'de David Kamp imzasıyla yayınlanan geniş analize göre, ABD'nin haberlerde, kültüründe ve insan davranışlarında tabloidleşmesi Monica skandalından çok önce başladı. Yazar 1990'lara damgasını vuran bu sürecin miladı olarak William Kennedy Smith'in tecavüz davasını gösteriyor. Bu olayda öncülüğü ele geçiren New York Times, tecavüze uğrayan kadının kimliğini ortaya çıkarmıştı. Bu olayı erkeklik organı karısı tarafından kesilen John Wayne Bobbitt vak'ası ve O.J.Simpson davası izledi. Dünyada da yankı uyandıran bu olayların tamamı ciddi basının manşetlerine kadar çıktı.

Tabloidlerin okuyucuya vereceği hiçbir iç gıcıklayıcı ayrıntı kalmamıştı artık.

Film yapımcısı John Waters bir keresinde, basit halk kitlelerine seslenen tabloidlerin ünlülerle ilgili yayın politakasını şöyle tanımlamıştı: ‘‘Sizden nefret ediyoruz, çünkü ünlüsünüz. Sizden nefret ediyoruz, çünkü TV'ye çıkıyorsunuz. Sizden nefret ediyoruz çünkü hem ünlüsünüz, hem de bol bol seks yapıyorsunuz.’’

Şimdi artık bu üç kategoriye birden giren Bill Clinton sayesinde büyük gazeteler de aynı ilkeleri paylaşmış oluyor.

Son yıllarda seks skandallarının her türlüsünü yaşayan İngiltere'de de tabloid satışları düşüyor. Çünkü magazinin en âlâsı ciddi gazetelerden okunabiliyor. Toplam tirajdaki düşüş yüzde 5.13. Ülkenin en çok satan gazetesi olan The Sun'ın tiraj kaybı ise yüzde 5.6 oranında.

Galiba magazinleşmeden en az etkilenen ülke Almanya; çünkü müthiş asparagasların gazetesi Bild, tirajı hiç kıpırdamadan halen 4.2 milyon satmaya devam ediyor.

Fischer, sevgilisi ve hamile karısı

ALMAN basını da çağa ayak uydurdu. Genelde siyasilerin özel hayatını es geçen gazete ve dergiler 29 yaşındaki bir gazeteciyle evlilik dışı ilişki yaşayan Almanya Dışişleri Bakanı Joschka Fischer'in aşk hayatını kurcalamaya başladı. Fischer'in ayrı yaşadığı, ancak boşanmadığı eşinin de başka birinden hamile olması boyalı basının olaya daha çok ilgi göstermesine neden oluyor.

Çok değil iki yıl öncesine kadar Yeşil politikacının mutlu bir evliliği vardı. Herşey Joschka Fischer'in genç gazeteci Nicola Leske'yle karşılaşmasıyla altüst oldu. 20 yaşında bir kızı, 14 yaşında bir oğlu olan Fischer, gönlünü kaptırdığı 29 yaşındaki sevgilisiyle ikinci baharı yaşamaya başladı. Claudia da teselliyi başka bir erkekte buldu. Fischer, gazeteci aşkı Nicola'yla evlenme planları yaparken Claudia, Klaus W. isimli sevgilisinden hamile kaldı.

BASKASININ ÇOCUĞU

Claudia Bohm-Fischer, henüz Dışişleri Bakanı'ndan boşanmadığı için yasal olarak çocuğun babası Joschka Fischer sayılıyor. Ancak çocuğun gerçek babası başka biri. Çocuk dünyaya geldikten sonra gerçek babanın babalık hakkını alabileceği belirtiliyor. Bunun için de ayrı yaşayan Fischer çiftinin boşanmaları gerekiyor. Şimdi herkes bu sorunun nasıl çözümleneceğini merak ediyor.

Yeşiller Partisi'ni temsilen Gerhard Schröder başbakanlığındaki Alman kabinesinde Dışişleri Bakanlığı gibi önemli bir bakanlığı üstlenen Joschka Fischer ise şimdi önemli devlet meselelerinin yanısıra hem basına malzeme olmasının hem de başka birinden hamile kalan eski eşinin sıkıntısını yaşıyor.

Tayyar ŞAŞMAZ/FRANKFURT

Yazarın Tüm Yazıları