Bülent Abla’nın gizemli otoritesi

Bülent Ersoy’u görünce hafiften tırsıp hazırola geçmeyen var mı? Çünkü insanı her an haşlayacakmış gibi bir elektrik yayıyor etrafa Ersoy.

Haberin Devamı

Ama tuhaf, bundan da zevk alıyorsun!
Sana doğru baksın ve dev kaşlarını çatıp en tizden gürleyerek bir “yapma çocuğum” filan desin istiyorsun. Mazoşist bir durum.
Türkiye’nin her hali gibi, açıklaması pek yok. Karşılığı da...
Önceki gece Nahide’de sahne aldı Bülent Ersoy.
Bunca zaman bu popüler kültür ikonunu hiç sahnede canlı kanlı izlememiştim. Bu fırsat kaçmaz deyip damladım mekana.
Durumum tam olarak şuydu: Ersoy sahneye çıkana kadar gürültülü kahkahalar atıp konuşuyordum eş dostla.
Derken sahneye geldi Bülent Abla.
Ve mekandaki herkesle beraber bir anda sustum, sustuk, sustular... En ön masalarda oturan ve yıllardır değişmeyen kabarık saç stiliyle ayrı bir popüler kültür figürü olarak mercek altına alınası Semra Özal bile.
Hatta garsonlar o tuhaf sükuneti bozmamak için ilk üç şarkı boyunca servis yapamadı.
Bülent Abla o şekilde emretmiş çünkü.
12 Eylül’ün getirdiklerinden çok çekmiş birinin bu denli höt-zöt enerjisi yayması da yine ayrı bir açıklanamaz çelişki.
Neyse ki bu halimiz uzun sürmedi, çok geçmeden gevşedik. Divanın kendisi de öyle: Neredeyse bir saat filan onu değil, vokalistinin Ersoyvari sesini dinledik.
Bülent Abla sadece aralara girip bir-iki nağme attırdı, o kadar.
Ne zaman ki alaturka şarkılara geçiş yaptı, o zaman koyverdi gerçekten sesini Ersoy.
Hatta bir ara eline rakı bardağı alınca “eyvah” deyip siper aldık!
Ne olur ne olmaz, kafamıza atıverir rakısını bir anda diye.
Peki ya sonuç?
Sonuç şu galiba: Diva kendi yarattığı o abartılı halle aslında inceden dalga geçiyor. Ama kendi ölçülerinde.
Kendi kuralları çerçevesinde. Mesafeyi koruyor.
Erkek dansçılar etrafında soyunurken bile daha fazlasına izin vermiyor. Fena halde kırmızı çizgileri var.
Ve aslında “dayatılan” her şeyden nefret ediyor.
Güya o gece pop hitleri okuyacaktı işte.
Umurunda olmadı pop mop, o yine kendi alaturka adasında demlenmeyi tercih etti yalnızlık rakısıyla.

Haberin Devamı

Demet Akalın ve öndeki amcalar

Demet Akalın, Akşehir’de verdiği konser sırasında ön sıralarda oturan birine şöyle takılmış: “Amca bir saattir sana bakıyorum. Ellerini kulaklarına tıkamışsın. Rahatsız mı oldunuz?
Böyle yapmanız benim konsantremi bozuyor.
Allah’tan arka tarafta gençler var. Onlar eğleniyor.”  Meğer o amca kaymakammış.
Akalın o “amca”nın kaymakam olduğunu bilseydi dahi böyle bir şey söylerdi gibi geliyor bana.
Belki daha yumuşatırdı laflarını ama söylerdi. Sakınmazdı.
Yeri gelmişken konserlerdeki bu protokol hastalığı nedir?
En küçük şehrinden en büyüğüne kadar ülkenin her yanındaki yerli konserde böyle saçma bir protokol anlayışı mevcut.
Ve her zaman manzara şudur: Öndekiler “ağır” takılır. Arkadakiler coştukça coşar. Oysa bu ülkenin arkadakilerin hafifliğine ihtiyacı var.
Öndekilerin ağırlığına değil.

Haberin Devamı

Hilal’in panpişleri

Bir haftadır tanığız.
Hilal Cebeci adlı ünlü (bir ünlünün neden ünlü olduğu bir saatten sonra artık çok da önemli değil şu Kim Kardashian dünyasında) sosyal medyayı şahane bir şekilde kullanıyor.
Yayınladığı erotik fotoğraflar ve kendine özgü diliyle (panpiş aşağı panpiş yukarı) takipçilerini katladıkça katlıyor HC. İyi de bu ilginin bir işe yaraması lazım.
Ne yapacak şimdi Cebeci?
Nereye kadar bu panpişlik?
Aslında şöyle bir şey yapabilir.
Yurtdışındaki ünlüler bunu zaman zaman yapıyor.
Bir markayla anlaşır. Ve o markanın ürünleriyle ilgili arada panpişli twit’ler atar mesela.
Yoksa Cebeci’nin panpişliği bir-iki hafta sonra unutulur gider bu hızlı sosyal medya evreninde.
İmza: Panpiş bir dost.

Yazarın Tüm Yazıları