Bugün şaka yapalım

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

Muhterem kalemiyle, diliyle ve eylemiyle yaptığı tahrikçiliği yeterli bulmamış olmalı ki, üstüne bir de işaret feneri koymak için ‘‘Gör bak, daha neler olacak!’’ demiş.

Abdurrahman Dilipak'ın, bir mevkutede yayınlanan makalesinden anladığımıza göre, önümüzdeki günler, kendisiyle aynı kafada olan kişilerin şimdiden organize ettikleri eylemlerle geçecekmiş.

Haber veriyor:

İlk olarak 22 Ekim'i 23'e bağlayan geceyi gözlerine kestirmişler. Regaip Kandili dolayısıyla ve sadece Yaradan'a dua edip iç huzuruna kavuşmak için camilere gelen tertemiz inanç sahiplerini kullanacaklarmış.

Nasıl ve ne yönde kullanacaklarını henüz bilmiyoruz. Ama akıllarına koymuşlar. O zaman görürüz.

İkincisi için YÖK'ün kuruluş yıldönümü olan 6 Kasım'ı seçmişler. O gün üniversitelerde dersleri boykot edeceklermiş.

Bunu yazıp ‘‘Kalkın ey ehl-i vatan!’’ demeye getiren kişi, (insanların gözü ne kadar dönüyor olmalı ki!) 6 yaşındaki çocuğunu dahi siyasi amaçlı kendi eylemi için kullanacak ve ‘‘o gün anaokuluna göndermeyecek’’miş.

Üçüncüsünü de öğrenin: Onbirinci ayın onbirinde 111 kişi, Türkiye'de belirledikleri 11 kişiye -herhalde 11 adetten oluşan- taleplerini postalayacakmış.

Yukarıdaki ‘‘Gör bak neler olacak!’’ sözünün çağrıştırdığı bir hikâye var. Hani biraz geri zekâlı bir çocuğun ‘‘anam ölecek, babam genç bir eş alacak!’’ diye başlayan hikâyesi... Müstehcen sayılabileceği için anlatmıyoruz. Bir de maksadımızı aşan anlamlar yüklenebileceğini düşünüyoruz. Sadece, ‘‘Gör bak neler olacak!’’ diye ortalıkta zil çalıp oynamanın pek de akıllıca bir iş olmadığını hatırlatmakla yetiniyoruz.

Ama kafasını 11'inci ayın 11'ine takanlara öteki hikâyeyi anlatabiliriz:

Adam Londra'nın uzağında bir kasabada yaşıyormuş. Bir gün önemli bir iş için Londra'ya gitmesi icap etmiş. İstasyona gelince trenin saatini sormuş. Görevli, ‘‘Saat 6'da efendim’’ demiş.

Adam biletini almış. Tren gelmiş. Binince biletteki yer numarasına bakmış: Altıncı vagonda, altıncı kompartımanın altı numaralı yeri!

Oturmuş. Gazetesini açıp okurken kondüktör gelmiş. Biletini gösterirken ‘‘Affedersiniz, Londra'ya saat kaçta varacağız?’’ diye sormuş. Kondüktör, ‘‘Saat tam altıda efendim’’ yanıtını vermiş.

Adam tekrar gazeteye dalmış. Bir ara gözü at yarışlarına takılmış. Bakmış akşam üzeri saat tam altıda at yarışları var. Onun üzerine ‘‘Eh, demiş bunda bir keramet olmalı!’’

Uzatmayalım. Adam Londra'da işlerini gördükten sonra saat altıda başlayan at yarışına gitmiş. Altıncı yarışa kadar beklemiş. Altı no'lu ata tüm parasını yatırmış.

Ve at altıncı gelmiş.



Yazarın Tüm Yazıları