Buenos Aires’te bir İtalyan restoranı

Buenos Aires; hafızamda en fazla iz bırakan yerlerden biri oldu.

Müthiş bir tarih, her köşesinde resmedilecek kadar güzel bir mimari, örnek olabilecek bir şehir plancılığı, şehrin içine kurulmuş ormanlar, yürüyüş alanları...
Her sokakta bir başka sanata ev sahipliği yapan mekanlar...
Gördüğüm en güzel opera binaları, resim sergileri, sanat atölyeleri...
Müzik sesleri, dans gösterileri...
Ve 24 saat yaşayan bir kent...
Kent hareketli olunca insanlar da sokaklarda yaşıyor.
Kafeler tıklım tıklım dolu, restoranlar çeşit çeşit...
Aklınıza ne gelirse...
Öyle ki...
Sushi seviyorsanız sushi, Vietnam mutfağını tercih ediyorsanız Vietnam...
Japon, Lübnan, Thai...
Aklınıza ne gelirse...
Dünya mutfağının tüm örnekleri ve çeşitleri Buenos Aires’teydi.
Elbette Arjantin’in ünlü etleri, et restoranları...
New York, Shangay ve Buenos Aires; gördüğüm en iyi restoranların bulunduğu kentlerdi.
* * *
Birkaç yıl önce Buenos Aires’in Puerto Madero bölgesinde bir İtalyan restoranına gittik.
Puerto Madero Buenos Aires’in liman bölgesinin ismi...
Limanın içinde büyük bir yat limanı vardı.
Marina etrafında da Buenos Aires’in en şık restoranları...
Bazen İtalyan restoranları kalabalık grupları kurtaran en iyi adres oluyor.
Çünkü, damak lezzeti Türklere uyuyor; hiçbir şey bulamasanız bile pizza ya da makarna menüde sizi rahatlatıyor.
Biz de öyle yaptık.
Zengin menüden herkesin yiyebileceği çeşitlerden ortaya söyledik.
Adını Puerto Madero’dan alan Madero gerçekten muhteşemdi.
Roma’daki Nino, Floransa’daki İlatini kadar iddialıydı.
Havanın güzelliğini, limanın kendine özgü havasında müthiş bir gün geçirdik.
O gün Madero’nun İtalyan şefiyle de tanıştık.
Aramızda İtalya’da yaşayan bir dostumuz da olunca sohbet koyulaştı, daldan dala konup biraz Türkiye’den, çokça da İtalya’dan söz ettik.
Şef, Türk mutfağını yakından takip ediyordu.
İstanbul’a, Bodrum’a gelmişliği vardı.
Boğaza bayılmıştı.
Biz de kendisini İzmir’e davet ettik.
Çeşme’nin Bodrum’dan kalır yanı olmadığını söyledik, Alaçatı’yı anlattık.
* * *
Hepsiyle çok ilgilendi.
Buenos Aires’teki görevi biter bitmez İzmir’e de Çeşme’ye de geleceğini söyledi.
Bizler de doğal olarak “Ne görevi...” diye sorduk.
Sienalı İtalyan şef Franchini, meğerse özel bir görevle Arjantin’e gelmiş.
İtalyan hükümeti İtalyan restoranlarını teşvik etmek ve dünyada yaymak için bazı dönemlerde destek olurmuş.
Bu destek, ya kira, ya dekorasyon, ya malzeme, ya da İtalyan mutfağını bilen ve öğreten aşçılar olurmuş.
Bu sayede İtalyan restoranlarında bir standart korunur ve o İtalyan restoranlarındaki lezzete alışanlar da bu ürünleri arar hale gelirmiş.
Çok mantıklı geldi ve çok da stratejik...
* * *
Buenos Aires’te yaşadığım bu öyküyü geçenlerde Turizm ve Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’a anlattım.
Türkiye gerçekten önemli bir ekonomik güç olma yolunda...
Ancak, bu gücünü farklı alanlarda da yaymak zorunda...
Spor ve sanat bunların başında geliyor.
Ama inanın mutfak kültürü de en az spor ve sanat kadar önemli...
Çünkü, İtalya gurme turlarıyla her yıl milyarlarca dolarlık turizm geliri elde ediyor.
Bakan Günay, Türk turizmi için büyük çaba gösteriyor ve Ege’nin Antalya’dan ayrışmasını da istiyor.
Ben de çok katılıyorum.
İşte, Ege mutfağını yaymak için önümüzde bir fırsat var.
EXPO 2020’yi alırsak, İtalya’nın yaptığı gibi Türk restoranlarını da dünyanın en önemli metropollerinde de aranan adresler haline getiririz.
Yazarın Tüm Yazıları