Bu sözler kulağımıza hoş geldi

BASIN toplantısını izlerken içimden şu geçti: “Keşke salı günleri AK Parti grubunda Bülent Arınç konuşsa...”

Haberin Devamı

Çünkü AK Parti adına sakin konuşan bir insanı özlemişiz. Siyaset adına hepimizi kucaklayan bir sese hasret kalmışız...
Cumhuriyet’e “Cumhuriyetimiz” diyen bir duygu sıla hasreti gibi şuramıza çökmüş...
Bize yukarıdan değil, gözlerimizin hizasından konuşan munis bir sesi bekliyormuşuz...
Özür dilemenin bir erdem olduğunu, o özür en tepeden geldiği zaman çok daha kıymetli olduğunu hissetmek istiyormuşuz...
Oy vermesek de, bizi hor görmeyecek bir tavrı bekliyormuşuz.

* * *

Yine de eksik bir şey var...
Arınç üç-dört defa, ısrarla, bu olayın birkaç ağaç kesilmesiyle ilgili olduğunu söyledi.
Eminim kendisi de “Demokrasi seçimden ibaret değildir” diyen Cumhurbaşkanı da bunu çok iyi biliyor.
Bu olayın arkasında, korku perdesinin örttüğü büyük bir birikmişlik vardı...
-  Minnet duyduğumuz, hayranlık duyduğumuz, bu ülkeyi yabancı işgalinden kurtardığına inandığımız, tarihimiz diye bildiğimiz insanları “ayyaş” diyerek aşağılayıp içimizi kanatan...
-  Sonra, “Canım orada laf gelişi söylendi” diyerek, zekâmızla alay eden...
-“Alkolik” diyerek, içtiğimiz iki kadeh içkiyi kursağımızda bırakan, güzel bir bahar gecemizi berbat eden...
-  Ülkemizin en saygıdeğer sanatçılarının yaptığı eserleri “Ucube” diye küçümseyen, iki kelimelik bir emirle taş yığınına çeviren...
-  Kendi ahlak anlayışına uymayan herkesi ikinci sınıf vatandaş ilan eden...
-  Kadıköy vapurundan inen insanları kendi itikadına göre sınıflayan, tasnif eden ve toplumun ahlaki paryası haline indiren...
-  İki gencin yan yana oturmasını ahlaka mugayir gören...
-  İki genç arasındaki samimiyeti, “kucağa oturmak” gibi pejoratif fiillerle yerlere fırlatan...
-“Bunlar köpeği ile yatağa girerler” deyip hayvan sevgisi olan insanlara hakaret ettiğini sanan...
-  Ülkeyi savaşa sokacak konularda kamuoyunun büyük tepkisini zerre kadar kaale almayan...
-  Ve bütün bunlar okumuş, eğitimli, vergisini veren, Türkiye’yi ileriye taşıyan insanların ta şurasına gelip sokağa çıkınca, onlara “Çapulcu” diyecek kadar nobranlaşan...
-  Kısaca, dünyayı sadece kendi dünyasından ibaret gören, öz evladı saymadığı öteki insanlara dünyayı dar eden bir kibrin ve üslubun birikimidir bu sosyolojik patlama...

* * *

Haberin Devamı

Ve şimdi hâlâ sanıyor ki...
Sokağa çıkanlar sadece kendine oy vermeyen yüzde 50’dir... Hayır değildir.
Ve hâlâ sanıyor ki...
Emir eri sandığı kendi yüzde 50’si gibi gördüğü o insanlar, bir parmak şakırtısı ile evlerinden çıkıp meydanları istila edecek.
Çıkmazlar, istila etmezler...

Haberin Devamı

Kibir model olamadı ama haysiyet olacak

GEZİ günleri, Türkiye’nin makûs yüzde 50-yüzde 50 talihini  bozmuştur...
Bu ülkede artık kimsenin, “kendi çiftliği” olarak gördüğü bir yüzde 50 yoktur.
İnsanlar kaynaşmıştır ve salı günlerinin keskin sirke belagati de artık o insanları eski “yüzde 50 bunkerlerine” kapatmaz.
Duvar yıkıldı.
Duvarın iki tarafındaki insanlar artık birbirlerini görüyor.
El sallıyorlar, el sıkışıyorlar.
Onlar bizlerin soğuk savaş mevzilerine hiçbir zaman girmediler. Hiçbir zaman türbanlı türbansız, solcu, ülkücü, şucu bucu kavgasına girmediler.
O yüzden kibrin bölücü üslubunu sevmiyorlar.
Çoğunu kendi babaları azarlayamıyor, oy verdikleri babaların azarlamasına tahammül edemezler.
Twitter’ları var.
Pink Floyd’un şarkısında anlatılan “Duvardaki herhangi bir tuğla” değiller.

* * *

Haberin Devamı

Birey onlar...
Şahsiyet...
Söylenecek sözleri, yaşanacak hayatları var...
Müdanaları yok... Partilere bile ihtiyaçları yok.
Ve haysiyetleri var...
Olduğunu gösterdiler de...

* * *

Ahmet İnsel’in dediği gibi, bu birkaç ağaç meselesi değildi.
Bir haysiyet meselesiydi.
Uzun süredir hançerelerden fırlamayı bekleyen bir haysiyet çığlığıydı.
Kimlik feryadıydı.
Bundan böyle Türkiye’de siyaset yapmak isteyenler, kendilerine oy verenleri “Yürü” deyince yürüyen, “Dur” deyince duran kurşun askerler olarak göremeyecek.
Oy veren herkes bir bireydir.
Ve oy veren herkesin korkusuzca savunacağı bir haysiyeti vardır.

* * *

Erdoğan’ın kibri Ortadoğu’ya model olamayacak.
Ama Gezi çocuklarının haysiyeti, bütün Müslüman dünyaya model olacak...
Çünkü o haysiyet, 21’inci yüzyılın özgür hayat tarzı üzerine inşa edilmiştir.

Yazarın Tüm Yazıları