Boşanma nedenlerinden biri de kadının işinde başarılı oluşu

Sevgili Güzin Abla, evlilik yaşamında mutluluğu bulmuş, yaşça da oldukça tecrübeli bir erkek okurunuz olarak size bazı düşüncelerimi aktarmak istedim.

Genellikle kadınları savunan yazılarınız dışında zaman zaman erkeklerin sorunlarını aktaran mektuplara da yer vermeniz beni sevindiriyor. Umarım benim yazımı da yayınlanmaya uygun görürsünüz. Ben şahsen kadın haklarını en az kadınlar kadar savunan bir erkeğimdir. Bu profesörün "Başarılı profesyonel kadınlar, başarısız erkeklerle yuvalarını zorlukla yürütebiliyorlar" ifadesinden de anlaşılacağı gibi, üzülerek söylüyorum, genelde kadınlar meslek yaşamlarında muayyen bir seviyeye eriştiklerinde, kocalarını hor görüyor, aşağılayıcı bir tavır sergiliyorlar. Ben de bu düşünceye sonuna kadar katılıyorum. Eminim eğer istatistiklere bakarsak, boşanmaların çoğunluğunda "başarılı kadınların" ön planda yer aldığı da görülüyor. Bütün evliliklerde bazı aşamalarda sorunlar yaşanır, problemler olur. Bunun derecesine göre bazen ileriyi düşünerek, bazen de çocuklar göz önünde tutularak, tamamıyla ipleri kopartmak yerine, anlaşma yolu seçilerek, problemin odak noktasını bulup, halletmek sorunu çözümleyebilir. Bazen ev kadınlarının, belki de daha mesut yuvaları olabildiğini de düşünmüyor değilim.

Evliliğimin yedinci senesinde, bizim de eşimle aramızdaki kavgalar giderek artmaya başlamış, artık hayat çekilmez hale gelmişti. Eşim o sıralarda çalışmayıp, ev kadını olmasına rağmen, aslında 4 lisan bilen yetenekli, meslek sahibi bir insandı. Çocuklarımız küçük olduğu için onların geleceğini düşünerek çalışmama kararı almıştı. Aynı zamanda kavgalarımızın esas nedeninin eşimin iş hayatındaki tutumu olduğu kesinlik kazandı. Bu gerçeğe ulaştıktan sonra bugünkü mesut ve anlayışlı 37. yıllık evliliğimizi koruyabildik.

Tabii ki boşanmalarda sürekli dayak ve ihanet de ayrılmaya sebep olabilir. Ben şahsen bir erkeğin kadını dövmesinin hemcinslerimin "zayıflıkları" olduğuna inanıyorum. Maalesef buna Türkiye’mizde ve özellikle eğitim düzeyinin en az olduğu bölgelerde daha sık rastlanıyor. İşte 40 yıla yaklaşan mutlu bir evliliğim, yetiştirdiğimiz biri doktor diğeri elektronik mühendis olan oğullarım... Biz de yakında onların mürüvvetlerini görmeyi bekliyoruz. Evliliklerde karşılıklı fedakarlık ve saygının önemini vurgulamak istedim.

RUMUZ: BOŞANMA NEDENLERİ

Sevgili okurum, düşüncelerinize saygı duyuyor bu nedenle mektubunuzu yayınlıyorum ama size katıldığımı söyleyemem. Burada aslında bir kıskançlık söz konusu... Başarılı kadın, eğer eşine saygısını yitirmemiş, sevgisini sürdürüyorsa, neden yuvasını yıksın. Ancak mevki sahibi kadının, eve geliş gidiş saatleri esnek olacaktır. Bazen yorgun olduğu için eşine yeteri kadar ilgi göstermeyebilir. Ama bunun dışında, eşine saygısını kaybetmesi söz konusu olamaz. Tabii bu arada, "Nasıl olsa eşimin kazancı iyi", deyip, yan gelip yatan, çalışıp, eve para getirmeyi düşünmeyen erkekler için değil elbette bu sözüm. Eşinizin yeteneğine ve mesleğine rağmen onu çocuklar için eve bağlamanız, "Çalıştığı zaman kavga ediyorduk" diye bir bahane ileri sürmeniz bana biraz bencillik gibi geldi.

Kocam genç yaşına rağmen çalışmayıp, evde oturuyor

Sevgili Feyza Hanım, bir okurunuz olarak size akıl danışmak istedim. Eşim yıllardır çalışmıyor. Bu sene evliliğimizin 5. yılına girdik. Evlendiğimizde çok güzel bir işi olmasına rağmen, iş yerinin eleman azaltması sonucu birçok arkadaşıyla birlikte işine son verildi. Şimdi ise bırakın çalışmayı iş bile aramak istemiyor. Şu anda benim aldığım maaş ile geçinmeye çalışıyoruz. Bu arada ailesinin yanına taşındık; haftanın altı günü çalışmama rağmen, bana kalan tek pazar günü de ailesinin 3 katlı evinin temizliğini yapıyorum. Bütün bunlara ailesinden işittiğim laflar da eklenince artık psikolojimi bozdu. Ailem, "Çocuğunu da al, yanımıza gel" dese de inanın ne yapacağımı bilmiyorum. En yakın arkadaşlarım bile bana, "Eşin hálá çalışmıyor mu?" dediklerinde utanıyorum. İş yerimde 50 yaşındaki insanlar çalışırken eşimin bu genç yaşta evde oturup, televizyon izlemesi çok ağrıma gidiyor. Benim sessiz ve iyi niyetli olmamdan mı kaynaklanıyor; bilemiyorum ama artık çok bunaldım. Bazen keşke hiç evlenmeseydim, diyorum.

RUMUZ: CAN KIZ

Evet bu tip erkekler giderek artıyor. Kendisi evde kalıp, neredeyse ev işi yapmaya razı olanlar bile var içlerinde. Bir tembellik, bezginlik... Bekledikleri iş ortamını bulamamaktan mı kaynaklanıyor bilemiyorum ama, çalışmaktan soğumuş erkekler giderek çoğalıyor. Kadınların çalışma hayatında giderek daha çok yer edinmiş olmaları, kadının sessizce her şeye katlanması, onları daha da cesaretlendiriyor. Erkeğin evine bakmak, çoluk çocuğunu geçindirmek zorunda olması, belki eski bir düşünce gibi görülse de, eşiyle geçimlerini paylaşmak ayrı şey, kadını çalıştırıp, sırtından geçinmek ayrı... Bence ailen seni yanlarına çağırmadan önce, damatlarıyla ciddi bir şekilde konuşmak zorunda. "Ayrıl" demek o kadar kolay değil ki.

Sözlü de olsa ona sevdiğimi söylemeli miyim

17 yaşında Almanya’da yaşayan bir genç kızım... Bu yaz tatilinde ülkeme geldiğimde bir gençle tanıştım ve onu kısa süre içinde çok sevdim. O da bakışlarıyla bana bir şeyler anlatıyordu sanki. Oysa başka birini seviyormuş, hatta onunla sözlüymüş. Almanya’ya döndüğümde onu unutamaz oldum. Sözlü olduğunu bildiğim halde ona telefon açıp, sevgimi anlatmam doğru olur mu, yoksa her şeyi alt üst mü ederim? Bana o da beni sevmişti gibi geldi. Ben kendine güvenen, gerektiğinde çekip gidebilen biriyim; şimdi de her şeyi silmeli miyim?

RUMUZ: SÖZLÜYMÜŞ


Sevgili kızım, bakışlarıyla sana bir şeyler anlatıyormuş..? Ne anlatıyordu ki... Beklediğin ve görmek istediğin şeyleri anlattığını sanıyordun sadece. Yoksa bir erkek bakar; baygın baygın da, ateşli ateşli de bakar. Ne olmuş? Sonuçta o bir başkasıyla sözlüymüş. Daha ne bekliyorsun? Eğer sana karşı gerçekten bir ilgisi olsaydı, seninle mutlaka görüşmek isterdi. Onu kısa zamanda unutacağından eminim. Hem araya kilometreler girince en derin aşklar bile noktalanmıyor mu?
Yazarın Tüm Yazıları