Birinci Meclis? Pardon yani...

Milletçe liderlerin bir “salı atarlanmaları toplu gösterisi”ni daha atlatmış bulunuyoruz, cümleten geçmiş olsun...

Haberin Devamı

Başbakan Erdoğan’ın hafiften sokak futbolundaki “Adamın gol diyo!” tadındaki şu cümleleriyle Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun doğal ölümünün gerçekleşmesinin aynı güne denk gelmesi, “Ahmet Kaya Gezi’de olur muydu olmaz mıydı?” tartışmasının gölgesinde kaldı.
Hangi cümleler?
Okuyalım, hatırlayalım:
“MHP ve CHP milletvekilleri gitsinler ilk Meclis zabıtlarını okusunlar... Kürdistan kelimesini o Meclis zabıtlarında görecekler... Bize ne diyorlar? Bölücü... Peki Mustafa Kemal de mi bölücüydü?”

*

Birinci Meclis’i anmak güzel de...
Eğer Birinci Meclis’te görev yapan vekiller 25 ay çalışan ve toplam 3 milyon TL yutan yeni anayasa çabalamasını duymuş olsa kabirlerinden herhalde “De gidin!” diye seslenirdi.
Malum, son genel seçimler öncesinde her parti yeni bir anayasa için söz vermişti.
Seçim sonrasında komisyon kuruldu, aylık 10 bin TL maaşla 8 uzman tutuldu, parti temsilcileri toplandı, önlerine sebilhane maşrapası gibi meyve suları vesaire dizildi, çalışıldı...
60 maddede anlaştılar, 100 küsur maddede anlaşamadılar. Sonunda Meclis Başkanı Cemil Çiçek “Komisyon bitmiştir” dedi, partiler birbirlerini suçlayarak dağıldı.
AKP’li Mustafa Şentop “Burası anayasa kıraathanesi değil. Nafile turlar yapıyorduk... Yeniden bir iradeye ihtiyaç vardır” dedi; BDP’li Altan Tan “Siyaseten halk kandırılmıştır, oyalanmıştır” dedi, o onu bu bunu dedi falan ve de filan!

*

Aynı gün Meclis çatısı altında adı anılan Birinci Meclis’te durum neydi peki?
Kelle koltukta Ankara’da toplanan o ilk Meclis, anayasa hukuku alanında en kıymetli eserleri vermiş olan merhum Bülent Tanör’ün tabiriyle “...hazırlanış ve kabul özellikleri bakımından Osmanlı-Türk anayasacılığının en demokratik, belki de tek demokratik örneği olan” 1921 Anayasası’nı oluşturmuştu.
Öncülü olan 1876’daki Kanun-ı Esasî “padişah tarafından bahşedilmiş bir berat”, ardıllarından 1924 Anayasası “vekilliğini Mustafa Kemal’e borçlu olanların”, 1961 ve 1982 ise askeri darbe ürünüdür.
23 Nisan 1920-16 Nisan 1923 tarihleri arasında faaliyet gösteren Birinci Meclis farklı görüşleri savunan, genç (yüzde 75’i 30’lu ve 40’lı yaşlardadır) bir üye yapısına sahipti.
Çoğu o zaman “köy irisi” olan Ankara’da “bekâr hanı” ortamında yaşıyordu. Günde 3 öğün tabldot (maliyeti 55 kuruş) yiyor, mutfak işlerini imece ve dönüşümlü yürütüyor, aylık 100 TL olan maaşlarını çoğunlukla bütçe açığını kapatmak için almıyorlardı.
Kimi saltanatı, kimi cumhuriyeti, kimi komünizmi kimi Amerikan mandacılığını destekliyordu.
Yüzde 33’ü sivil bürokrat, yüzde 14’ü asker, yüzde 25’i serbest meslek sahibi, yüzde 10’u din adamıydı. Çiftçi de vardı doktor da vardı aşiret reisi de.
Büyük anlaşmazlıklara rağmen “bir ihtilal meclisi” olduklarını, hedefin memleketi kurtarmak olduğunu biliyorlardı ve hal böyleyken 24 maddelik (23’tür, bir de artı madde vardır) Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nu, yani o en demokratik anayasayı yapmayı başarmışlardı.
Yani o “en demokratik anayasa”, gaz lambasıyla aydınlanan, okullardan taşınan tahta sıralarda oturan, hasbelkader bulunan sobalarla ısınan farklı görüşten ama aynı amaç için buluşmuş genç adamlar tarafından, haklarında idam fermanları çıkmışken yapılmıştı.
“Birinci Meclis” demişken, pardon yani!

Haberin Devamı


(Birinci Meclis. Editör: Cemil Koçak, 1998, Sabancı Üniversitesi Yayınları.
Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, Bülent Tanör, 1992, Der Yayınevi.)

Yazarın Tüm Yazıları