Bilkent müzik treni kalkıyor

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

4. Bilkent Uluslararası Anadolu Müzik Festivali, bugün Ankara'dan Sivrihisar'a kalkan bir tren seferiyle başlıyor.

Yunus Emre'nin hemşehrisi Eskişehirlilerin Cevat Fehmi Başkut'un Küçük Şehir piyesindeki belediye başkanı Ádem gibi, ‘‘Tren geliyor'' diye sevineceklerine inanıyorum.

Çok sesli müziğin Anadolu'ya açılışı, benim için bir sevgi neşidesidir.

Anadolu'ya, uygarlığın demiryolundan gittiğine iman eden kuşağa saygım sonsuzdur. Demiryolunun getireceği güzellikleri, yenilikleri, uygarlığı özleyenler, kara treni Saint- Exupery'nin Küçük Prens'i gibi naif bir heyecan içinde beklemişlerdir.

Hacı Bayram Veli'nin şehrinden Yunus Emre'nin diyarına yol alıyor. İkisi; Adnan Saygun'un Yunus Emre Oratoryosu'nda kaba sofuluğa karşı arınmış bir inanç birliğini kutlayacaklar.

Dinleyicilerin ve müzikçilerin bulunduğu trenin geçiş yollarındaki istasyonlar, gözümde, fantastik birer cumhuriyet Disneyland'leri sanki. Trendeki herkes, pencereden Türkiye'ye bakarken, 74 yıllık cumhuriyetin muhasebesini yapacak, açık hesabını bir türlü kapatamayanlarla, şeffaf bilançosu olanları mukayese edecek.

Faruk Nafiz Çamlıbel- Behçet Kemal Çağlar'ın yazıp Cemal Reşit Rey'in bestelediği Onuncu Yıl Marşı'ndaki bir mısraı, bu konsere yardımından ötürü TCDD'na adamayı düşündüm:

‘‘Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan''

Sadece kara trenin bir yere ulaşmasıyla övünürken, şimdi dinleyicisiyle, 260 müzikçisiyle bu tren, uygarlık yolculuğumuzun bir tarihçesidir.

***

BİLKENT Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Dekanı Ersin Onay, kemikleşmiş bir tartışmaya müzik bağlamında açıklık getiriyor:

‘‘Şimdiye kadar halk bunu dinlemez diyenlerin, halk adına yalan söylediğini bu konser turnelerimizde anladık. Çocuklu aileler bile konsere geliyor.''

Gerçekten müziğimizi de, sinemamızı da, uzun zaman halkın zevki kavramıyla ipotek altına alan insanlardan ne çektiğimizi hepimiz, yaşadık, gördük.

Ersin Onay, konser broşürüne yazdığı girişte, müziğin ve müzikli gezinin anlamını özetliyor:

‘‘Müziğin evrenselliği, dünya ölçüsünde birleştirici, bütünleştirici özelliği, Festival'in tasarımında ön planda tutulmuştur. Bu nedenle, Festival'in ana teması, Müzik diliyle, uluslararası dostluk ve barış çağrısı olarak belirlenmiştir.''

Yunus Emre'yi, onun külliyesinde dinlemenin etkileyiciliğini hayal edebiliyorum. Tarihi mekanlardaki konserlerin tadı başkadır.

İstanbul'da Ayi İrini Konserleri bunun en belirgin örneğidir.

Bilkent Senfoni Orkestrası'nın da bu mekanları seçmesi ilgiyi artıran bir unsurdur.

Verdi'nin ünlü operası Aida'nın değişik icralarını seyrettim ama bellek galerimde yer eden Kahire'de Piramit'lerdeki Aida gösterisidir.

Ben diğer konservatuarların da Anadolu'yu dolaşmasını istiyorum, cumhuriyetin ilk yıllarında rejimin gereği yapılanların, artık resmi hüviyetten çıkarak kültürün sivil bir kimlik zaferine dönüşmesinin zamanı geldi.

Kışın, sadece büyük kentlerin sınırları içinde kalan gösterilerin, konserlerin hiç olmazsa yazın Anadolu'ya yayılmasına herkes yardımda bulunmalı.

Anadolu artık, sadece köy romanlarının tema'sı, şiirlerde yaşayan bir peyzaj değil.

***

HACI Bektaş'te semah, Eskişehir'de Yunus Emre Oratoryosu...

Türkiye, bu çeşitliliği ve zenginliği farkeden, farklara tahammül eden insanların ülkesi olmalı.

Biz bu uğurda çaba göstereceğiz.

Yazarın Tüm Yazıları