Beyaz Hoca burada, Yaşar Nuri nerede

TAM da ‘Yahu Yaşar Nuri Hoca nerede? Neden meydan sadece Zekeriya Beyaz’a kaldı?’ filan diye sayıklıyorduk ki...

Yaşar Nuri Hoca’dan ses gelmesin mi?

Halkımızı yükseltmek amacıyla demir çarıklarını giyip kendisini Anadolu yollarına vuran Hocamız, partisinin düzenlediği bir toplantıda açmış ağzını yummuş gözünü...

Hocamız, İstanbul işgal altındayken Bizans’ın ünlü din adamlarının ‘meleklerin cinsiyeti’ne dair hararetli tartışmalar yaptıklarını anımsatmış.

Yani...

‘Türkiye işgal altındayken ‘cinsel ilişkiyle oruç açılır mı’ tartışması yapılmaz’ demeye getirmiş.

Kendisine sadece şunu söylemek isterim:

İyi de hocam, siz ‘Ayşe Özgün / her gün’ tarzı programlarda, ‘Sayın hocam, acaba sakız çiğnemek orucu bozar mı?’ türünden ‘tuhaf’ sorulara verdiğiniz cevaplarla meşhur olmadınız mı?

Çok değil iki sene öncesine kadar televizyon programlarında ilmihal bilginizi konuşturmuyor muydunuz?

Ne yani...

Memleketimiz, iki sene öncesine kadar fevkalade bağımsız ve de acayip anti-emperyalistti de, sizin siyasete girmenizle birlikte mi işgal altına giriverdi?

Cenaze töreninde yuh sesleri

NE yani...

Attilá İlhan ‘Ulusalcılık’ adı verilen ideolojinin dar kalıpları içine mi sıkıştırılacak?

‘Ülkücü-ulusalcı solcu’ birlikteliğinin onu anmaya hakkı olacak da, o ideolojiye sahip çıkmayanların hakkı olmayacak mı?

Şiirlerini ezbere bildiğimiz şairimizi, ‘Türkiye, Avrupa Birliği’ne girmelidir’ dediğimiz için anamayacak mıyız?

Attilá İlhan’ı, dar ideolojik kalıpların içine yerleştirip, sadece o yönüyle tanıtma gayretiyle ne amaçlanıyor?

Şairin cenazesinden ideolojik atılım mı çıkarılmak isteniyor?

Unutmayın: ‘An Gelir’, ‘Lili Marlen Türküsü’ gibi Attilá İlhan şiirlerini, yeniden tedavüle sokan isim Ahmet Kaya idi.

Ve yine unutmayın: Attilá İlhan, İslamcısından solcusuna, romantiğinden gerçekçisine, liberalinden milliyetçisine, solcusundan muhafazakárına herkesin şairiydi.

Hülya Avşar’a dair kişisel gözlemler

BİR: Kim ne derse desin Hülya Avşar, Türkiye’nin elektrik yaratmayı başaran ender yıldızlarındandır. Tutarlılık arayışında acayip titizlenen adamların bile onun görüşlerini ciddiye almalarının temel nedeni, işte bu elektrik yaratma olayıdır.

İKİ: Dünyanın her yerinde starlar, kameralardan nefret ettiklerini kanıtlama peşinde yarışıp, buradan bir ‘cool’ duruş çıkarmaya çalışırken, Hülya Avşar kameralar önünde yaşamaktan fevkalade memnun olduğunu söyleyecek kadar açık sözlüdür. İşte bu ‘küçük hesapsızlık’ Avşar’ı farklı kılmaktadır.

ÜÇ: Küçük hesapsızlıkların arasına sıkıştırılmış müthiş stratejik büyük hesapları da es geçmemeliyiz. Attığı büyük adımların nelere yol açacağını öğrenmiştir. Yani küçük adımlarda hesapsız, büyük adımlarda ise acayip hesaplıdır.

DÖRT: Kendi deneyimlerinden yola çıkarak bir yaşam felsefesi geliştirir. ‘Erkek aldatır, önemli olan çaktırmamak’ der. Bu tezin kabul edilemez olduğunun farkındadır. Ama değil mi ki sadakatsizlik almış başını gitmiştir. Değil mi ki bu herkesin derdidir. O halde bunu söylemenin sakıncası yoktur. Çünkü Hülya Avşar, empati hissi yaratmada da fena halde ustadır.

BEŞ: ‘Flörte yakın durmak’ ile ‘star olmak’ arasındaki büyülü ilişkiyi kavramıştır. Bu açıdan fark yaratmaktadır.

ALTI: Bir insana zekánın ve aklın yeteceğine iman etmiştir. Birikimle ilgili sorunlarını, telafi edilebilir bulmaktadır. Ama bütün arıza, zekánın ve aklın yetmediği yerlerde çıkmaktadır. Belki de bu yüzden ‘Herkesin sevgilisi Türkan Şoray’ olmak yerine ya çok sevilen, ya da nefret edilen olmayı tercih etmiştir.

YEDİ: Başat bir karakterdir. Bu yüzden yanındayken, o sıkıcı ve kahredici ‘derin sessizlikler’ oluşmamaktadır. Yani... Sirayet edici bir rahatlık duygusu aşılamayı başarmaktadır.
Yazarın Tüm Yazıları