Baştan savma yazı

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Edinilen bilgilere göre ABD Başkanı Bill Clinton'ın erkek cinsi köpeği kısırlaştırılacakmış.

Amerikan Hayvanları Koruma Derneği yetkilileri Beyaz Saray'ın bu kararını alkışlamışlar.

Bugüne kadar hedefini şaşan, yanlış hedefe yönelen çok girişim gördüm ama bunun gibisini görmedim, inanın bana.

Başkan Clinton'ı kısırlaştıracaklarına zavallı köpeğinden ne istediler, bunu anlamak mümkün değil.

Hem onu kısırlaştırsalardı Amerikan Kadınlarını Koruma Derneği'nin de bu kararı çok alkışlayacağından eminim.

***

Çevik Kuvvet bir olaya müdahale etmeden önce bundan böyle klasik müzik dinleyecekmiş.

Büyüklerimiz şu anda bunlara hangi tür klasik müziği dinletecekleri konusunda kafa yoruyormuş.

Ya Beethoven'ın ya da Mozart'ın seçilmesi an meselesiymiş.

Biliyorsunuz bizim büyüklerimiz halkın hangi klasik müziği tercih ettiği konusunda uzmandırlar.

Bu haberi okuyunca yetkililerin yine büyük bir yanlış yapmakta olduklarını hissettim.

Öyle Mozart ile filan bu iş olmaz.

Onlara WAGNER yakışır tamam mı?

Anlatabiliyor muyum?

Eğer anlamadıysanız o zaman da yapacak bir şey yok, yola devam...

***

Bilmem size de zaman zaman olur mu ama ben bazen bir haberi okuduğumda burada anlatılan olayları kafamda katiyen canlandıramam.

Örneğin geçen gün minik bir haber çıktı.

Bülent Ersoy kendi kullandığı arabayla küçük bir kaza atlatmış.

Korkunç bir şey ama ben kendimi ne kadar zorlarsam zorlayayım Bülent Ersoy'u araba kullanırken düşünmeyi başaramadım.

Öyle zorladım, şöyle zorladım kendimi ama nafile.

Bir türlü Bülent Ersoy'un araba kullanırkenki imajı kafama düşmedi.

Bilmiyorum bende mi tuhaflık?

Olabilir de ama sonuç değişmiyor, çünkü şimdi de Bülent Ersoy'un araba kullanırkenki imajına takmış durumdayım.

Siz zorlayın bakalım kendinizi kolaylıkla hayal edebilecek misiniz onu direksiyon başındayken?

***

Dün Gümüşsuyu'ndan yukarı doğru çıkıyorduk.

İki askeri araba caddeye park ettiğinden trafik tamamen sıkışmıştı.

Askerler orada tedbir almışlardı bir nedenden dolayı.

Ben de ‘Askerler de düzen sağlamaya çalışırken durmadan düzeni bozuyorlar. Yaklaşık otuz yıldır oluyor bu’ diye bir espri yaptım.

Arabadaki hiç kimse buna gülmedi.

Acaba benim espri yeteneğimde bir azalma mı var?

Yoksa dün 12 Mart'ın yıldönümü diye mi buna gülmemeyi tercih ettiler?

Valla isteyerek yapmadım ya, ben hangi günde olduğumuzu bilecek kadar kendimde miyim ki?

Yoksa yoksa benim haberim olmadan yine bir şeyler mi oldu, bana da anlatın ne olup bittiğini ne olur.

***

Dün bir kitap okuyordum.

Dr. Dean Ornish diye bir adamın diyet kitabı bu.

Adı ilgimi çekmişti kitabın. ‘‘Daha Çok Ye, Zayıfla’’ydı adı.

Böyle bir ad taşıyan kitabı almamak çift peynirli pizzanın üstüne salam koydurmamak kadar manasız bir şey olurdu.

Onun için ben de aldım ve okumaya başladım.

Adamın ‘daha çok ye’den kastı özet olarak otlama denilebilecek yemek türüymüş.

Sadece yeşillikler yememizi istiyor neredeyse.

Ben bu konudaki tavrımı çok eskiden ‘‘Salata yenilerek zayıflanabilseydi, bugün bütün ineklerin ipincecik olmaları gerekirdi’’ şeklinde muhteşem bir fikirle ifade etmiştim.

Bu doktor da insanların günde sadece tüm yedikleri içinde yüzde 10 yağ bulunan bir diyetle yaşamalarını istiyor.

Şimdi ben de ona gereken cevabımı veriyorum:

Ulan inek, üzerine bitter sıcak çikolata dökülmüş çikolatalı pastanın olabildiği bir dünyada yüzde 10'luk yağ yenilen diyeti nasıl yapacağız ha nasıl, onun bunun evladı.

Karşıma çıkma lan bir yerlerde...

***

Dün sesiz ve derinden ama kökten biçimde delirmeye başladığımı ifşa etmiştim.

Bunun en önemli göstergesi de zaman zaman bazı şeylere takmamdı.

Tamam ben tuhaf olabilirim ama bazen öylesine tuhaf bir şey öğreniyorum ki, gel de takma kafayı yani!

Son olay şu;

Amerika'nın Teksas Eyaleti'nin batısında bir köy var.

Adı Terlingua.

Nüfusu 25 kişiden oluşuyor.

Anlayacağınız Allah'ın bile yarattıktan sonra unutup gittiği bir yer burası.

Köyün etrafı kilometrelerce bomboş araziden oluşuyor.

Şimdi sıkı durun bakalım. Her yıl bu 25 kişilik köyde iki adet Chili yemekleri festivali yapılıyor.

Chili biberiyle yapılan yemeklerin yarıştığı bu festivalde uzmanlar yarışıyor.

Tabii ki 25 kişilik bir köyde aynı konuda iki festivalin birden düzenlenmesi tuhaf.

Ama daha da tuhafı bu iki festivalin de her yıl kasım ayının ilk haftası içinde gerçekleşmesi.

İşte benzer konudaki iki festivalin neden aynı haftaya rast getirildiğini katiyen anlamadım. Ve buna tabii ki taktım.

Anladığım kadarıyla bu muammanın çözümü de pek yok.Yani anlayacağınız hayatımı bunun çözümüne tamamen adasam da bana en azından 20 yıl gerekiyor bunu çözebilmem için.













Yazarın Tüm Yazıları