Balık halka indi tüketimi arttı

Kültür balıkçılığı Türkiye’de oldukça başarılı bir ivme yakalamış durumda. Sektörün toplam su ürünleri içindeki payı 1990 yılında yüzde 1.5 iken, bugün yüzde 26’ya ulaştı.

Haberin Devamı

SU ürünlerinin üretim ve nakliyesinden paketlenmesine, yan sanayiinden ihracata ve tüketiciye ulaşıncaya kadar kamuoyunun pek farkında olmadığı bir katma değer zinciri söz konusu... Su ürünleri yetiştiriciliği sektörü 1 milyar dolarlık sabit yatırımı ve 450 milyon dolara yaklaşan ihracat boyutu ile ulusal ekonomiye giderek artan bir katkı yapıyor. Sektörel beklentilerin karşılanması halinde üretimin kısa vadede 200 bin tona, uzun vadede 600 bin tona çıkarılması, ihracatın da 1 milyar dolara ulaşması mümkün gözüküyor. Kültür balıkçılığı ise Türkiye’de oldukça başarılı bir ivme yakalamış durumda. Sektörün toplam su ürünleri içindeki payı bugün itibariyle yüzde 26, oysa bu oran 1990 yılında yalnızca yüzde 1,5 idi. Söz konusu başarılı performansın mimarlarından Kılıç Deniz Ürünleri AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Kılıç ile görüştük.

Haberin Devamı


Nasıl bir misyon
Orhan Kılıç, “Misyonumuz Türk halkına bilinen en değerli protein kaynağı olan su ürünlerini, kaliteli, taze ve ekonomik olarak ulaştırmak ve sağlıklı nesillerin yetişmesine katkı sağlamak” diyor. Bundan 22 yıl önce 1990’da ilk balık çiftliğini küçük bir girişim olarak Salih Adası’nda kurduğunu söyleyen Kılıç, sözlerine şöyle devam ediyor;
“Bu mütevazı tesiste yılda 30 ton çipura üretiliyordu. Bodrumlu, balıkçı bir aileden geliyorum. En iyi bildiğim ve en çok sevdiğim iş balıkçılıktı. Ama ben aile mesleğini kültür balıkçılığına yönelerek sürdürmek istedim. Çünkü denizlerdeki balıkların hızla tükendiğini gözlemliyordum. Ne yazık ki aşırı avlanma ve çevre kirliliği pek çok doğal kaynak gibi denizleri ve balık stoklarını da mahvetti. Bu eğilim maalesef günümüzde de artarak devam ediyor. Balıkların yüzde 60’ı yok. Kalanların da 30-40 yıl içinde tükeneceği tahmin ediliyor. İnsanlar için en değerli protein kaynağı olan balıklar gözlerimizin önünde yitip gidiyor. Teknelerin, denizlerin ve balıkların içinde büyümüş bir çocuk olarak, hayatını bu işe borçlu olan bir adam olarak muhakkak bir şey yapmam gerekiyordu.”


Nereden nereye
Orhan Kılıç 22 yılda alınan mesafeyi, “İşimiz tam bin kat büyümüş” diye özetliyor. Kılıç Deniz halen yılda 320.5 milyon adet yavru balık ve 30 bin ton hasatlık balık kapasitesine sahip. 2011 yılındaki toplam satışlarının miktar olarak yüzde 64’ünü, tutar olarak da yüzde 53’ünü yurtdışına yapan Kılıç Deniz, ayrıca levrek ve çipura yavru balık üretim kapasitesi olarak toplam kapasitenin yüzde 52’sine ulaşmış konumda. Kılıç, “Kuluçkahaneden açık deniz kafeslerine, yem fabrikasından, paket-leme tesislerine sektördeki tek entegre tesis biziz” diye konuşuyor.
2011 yılı net cirosu 269.8 milyon TL olan firma İngiltere, Fransa, İtalya, Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri’ne ihracat yapmayı sürdürüyor. Geçen yıl 75 milyon dolar olarak gerçekleşen ihracatın da bu yıl sonunda 100 milyon dolara yükselmesi bekleniyor. Orhan Kılıç’ın anlatırken gururlandığı konulardan biri de 1000’in üzerinde insana iş imkanı sağlıyor olmaları... Kılıç Deniz sayesinde tedarikçiler ve aileleriyle birlikte 10 bin kişi ekmek yiyor.
Kültür balıkçılığı Türkiye’de oldukça başarılı bir ivme yakalamış durumda. Sektörün toplam su ürünleri içindeki payı 1990 yılında yüzde 1.5 iken, bugün yüzde 26’ya ulaştı.

Haberin Devamı


Balık halka indi tüketimi arttı
Orhan Kılıç ilginç rakamlar veriyor: “5-10 yıl önce 1 kilo levreğe ödenen parayla 2 kilo kırmızı et alıyordunuz, şimdi üretim arttı, denklem değişti, 1 kilogram kırmızı ete 2-2.5 kilogram balık alabiliyorsunuz. Kültür balıkçılığı olmasaydı herhalde 5-6 kilo kırmızı ete karşı 1 kilo balık alabilecektik. O da şimdilik. Balık lüks tüketime girecekti, sadece zenginlerin sofrasında olacaktı. Ama yine de tüketimin artmasını sağlamalıyız. 2005’te kişi başı tüketim 5 kilodan 8.5 kiloya yükseldi, ancak halen almamız gereken çok yol var. Üç tarafı denizlerle çevrili ve zengin iç su kaynaklarına da sahip olan bir ülke olarak potansiyelimizin çok gerisindeyiz. Örneğin Yunanistan’da kişi başı yıllık tüketim 27 kg, İtalya’da 25, Fransa’da 32, İspanya’da 45, Japonya’da 70 kg iken İzlanda’da 90 kg’dır. AB ortalaması ise kişi başı 25 kg. Bunu hem sektörümüzün geleceği hem de toplum sağlığı için önümüzdeki 5-10 yılda kişi başı 15 kiloya çıkarmayı başarmamız gerekir.”

Yeterli değil

Haberin Devamı

Orhan Kılıç ilginç rakamlar veriyor: “5-10 yıl önce 1 kilo levreğe ödenen parayla 2 kilo kırmızı et alıyordunuz, şimdi üretim arttı, denklem değişti, 1 kilogram kırmızı ete 2-2.5 kilogram balık alabiliyorsunuz. Kültür balıkçılığı olmasaydı herhalde 5-6 kilo kırmızı ete karşı 1 kilo balık alabilecektik. O da şimdilik. Balık lüks tüketime girecekti, sadece zenginlerin sofrasında olacaktı. Ama yine de tüketimin artmasını sağlamalıyız. 2005’te kişi başı tüketim 5 kilodan 8.5 kiloya yükseldi, ancak halen almamız gereken çok yol var. Üç tarafı denizlerle çevrili ve zengin iç su kaynaklarına da sahip olan bir ülke olarak potansiyelimizin çok gerisindeyiz. Örneğin Yunanistan’da kişi başı yıllık tüketim 27 kg, İtalya’da 25, Fransa’da 32, İspanya’da 45, Japonya’da 70 kg iken İzlanda’da 90 kg’dır. AB ortalaması ise kişi başı 25 kg. Bunu hem sektörümüzün geleceği hem de toplum sağlığı için önümüzdeki 5-10 yılda kişi başı 15 kiloya çıkarmayı başarmamız gerekir.”

 

Yazarın Tüm Yazıları