Babo, sen Von Linne Aga’yı tanır misen?

TRT’nin farklı diller ve lehçelerde yayın yapmaya başlaması, ilk meyvesini hemen verdi.

Çarşamba günü Kırmançi lehçesinde yapılan yayını izlemek için televizyon karşısına kurulan vatandaşlarımız, 1707-1778 yılları arasında yaşamış olan İsveçli botanikçi Karl Von Linne’nin ‘bitkileri ortak bir dille sınıflandırma yöntemini bulan kişi’ olduğunu öğrendiler mesela. Ne güzel!

Şimdi bu yayın sayesinde yıllardır yaylada, tarlada gördüğü ‘hoptirinim otu’nun eas adının ‘hoptirinimus şıkıdımus’ olduğunu öğrenen vatandaş, aniden saygı duymaya başladığı Karl Von Linne’nin adını torununa vermeye kalkışacak.

Ama verebilecek mi? Pek sanmıyorum.

2004 yılında, söz konusu ‘lehçe’lerin konuşulduğu bölgelerde neredeyse alüminyum tencere kapağını normal kabloyla televizyonun anten girişine bağlamak suretiyle Kürtçe yayın yapan kanallar seyredilebilirken Von Linne’yi kim takar?

Sizce de komik değil mi?

Bir de vatandaş şöyle düşünmez mi? ‘Yahu bu yayın yapılsın, yapılmasın o kadar tartışıldı. Devlet televizyonunun ilk yayınında bize söyleyip söyleyeceği bu muymuş? Von Linne miymiş yani en büyük meselemiz?..’

* * *

Bir de tabii haber bülteni var ki o tam evlere şenlik.

Dünyamızda geçen hafta yaşanan bir olayı (Tabii TRT’nin uygun gördüğü bir olayı) önce Boşnakça bilenler, sonra Arapça bilenler, sonra Kırmançi, sonra Çerkezce, nihayet cuma günü de Zazaca bilenler öğrenecek.

Bu arada gündemin ne kadar değişebileceğini düşünürsek, ilk yayının Von Linne’den başlamasını son derece modern bir yaklaşım olarak da görebiliriz.

TRT’nin, insanlığın başlangıcı, Babil Kulesi’nin yıkılması ve dillerin doğuşu, Türklerin at terkisinde kurutulan eti (pastırma) Anadolu medeniyetlerine kazandırmaları gibi olayları atlaması ve tarihin başlangıç noktası olarak Von Linne’nin bitkileri isimlendirmesini kabul etmesi, son derece ileri görüşlü bir yayıncılığın belirtisidir.

Takdir ediniz!

* * *

Neticede ilk yayındır ve şu an için komik gözükse de, gönülsüz yapıldığı çok belli olsa da önemli bir adımdır.

Darısı Türkçe yayının serbest bırakılmasında (Daha az önce Show TV’de Popstar’ın duyurusu şu cümleyle yapıldı: Son Final Gecesi!..)

Toplam 30 kelimeyle haftanın 5 günü canlı yayın yapabilen sunucularımız ve bu sunucular sayesinde gayet de iyi izlenme oranları yakalayan programlarımız var.

Türkçe’nin orta vadede ölü dil olmaması için, ulusal kanallara 30 dakika Türkçe yayın yapma zorunluluğu getirmek de düşünülmeli bence...

Bu, eğitirken sinir bozan konuyu kapatırken, belki gözden kaçmış olabileceğini düşündüğüm bir televizyon yayıncılığı devriminden bahsetmek istiyorum.

Çarşamba gecesi, Başbakan Erdoğan’ın ABD’de Türkçe olarak yaptığı konuşmayı, simültane Türkçe çeviriyle seyrettim.

Nasıl mı oldu bu tuhaflık?..

Erdoğan ABD’de Türkçe konuşurken, bir tercüman da konuşmasını ABD’li gazeteciler için İngilizce’ye çeviriyordu.

TRT de bu olayı canlı yayında, Başbakan’ın konuşmasını çeviren elemanın İngilizce konuşmasını Türkçe’ye bir başka çevirmen aracılığıyla aktararak takip etti.

Benden bu kadar, bittim vallahi!
Yazarın Tüm Yazıları