Babıali ifşaatları

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Bugün Türkiye'de çok sayıda köşe yazarı var.

Son yapılan Devlet İstatistik Enstitüsü araştırmasına göre, bunların sayısının 540'a ulaştığı bile söyleniyor.

Aslında bu sayı çok gözükse de, durum pek öyle ilk bakışta görüldüğü gibi değil.

Zira bu 540 adet yazarın yaklaşık 490 adetinin kesinlikle hiçbir önemi yok.

Öyle ki bunlardan bazıları kendi çalıştıkları gazetelerde doğru dürüst bir çay bile içemiyorlar. Çaycılar o yazarları tanımadıkları için telefonu daima suratlarına kapayarak, bir şey ısmarlamalarına imkân vermiyorlar.

Bu yazarlar aynı zamanda ay başlarında maaş almak için yanlarında bir de kimlik bulundurmak zorundalar.

Çünkü muhasebe elemanları onların ismini duymadığından, kimlik görmedikleri zaman onlara para filan vermiyor.

Tabii bu duruma rağmen bu 490 arkadaşımız da hemen her gün memleket meseleleri hakkında fikir bildiriyorlar.

Bu fikirlerini sadece anne-babaları bir de eşleri okuyor olsa da onlar için farketmiyor, yazmayı sürdürüyorlar.

***

Geri kalan 50 kişi daha önemli. En azından bunlardan teki bile gazetelerinde çay ısmarlarken herhangi bir sorunla karşılaşmıyorlar.

Yüzde 95'i klinik anlamda ruh hastası ve megaloman olan bu 50 kişi, entelektüel çabalarına göre başlıca üç kategoriye ayrılıyorlar.

1- Refah Partisi'ni kapattırmak için savaş veren entelektüeller,

2- Refah Partisi'ni kapattırmamak için savaş veren entelektüeller,

3- Serdar Turgut.

İlk iki kategori son derece dinamik unsurlardan oluşuyor.

Hepinizin bildiği basınımızın dev isimleri hemen her gün o beyaz sayfanın karşısına oturup, onlarca yıllık kültürel birikimlerini sayfaya dökmek için emek harcıyor.

Hepsinin kalemi son derece kıvrak. Yazdıkları her kelimenin bir ağırlığı var.

O kelimelerin, o müstesna cümlelerin arkasında ne muhteşem bir entelektüel ağırlığın bulunduğunu yazıyı okurken içinizde hissediyor ve ‘‘İyi ki böyle insanlar var, onlar da olmasa biz ne yapardık’’ diye halinize şükrediyorsunuz.

Hatta bazıları o anda karşınızda olsa, şak diye tutup öpeceksiniz onu, bu kadar sevimliler yani.

***

Bu arkadaşların önemli bir özelliği de memleketin kurtuluşunun kendi kalemlerine bağlı olduğuna inanmalarıdır.

Gerçi bunların çoğu yaklaşık 20 yıldır yazmakta ve onlar yazdıkça memleket daha da batmaktadır.

Dahası yapılan bazı araştırmalar memleketteki çöküşün bu arkadaşların bazılarının yazmaya başlamasıyla birlikte başladığına da işaret etmektedir.

Ama bunlar ikinci derecede önemi olan şeylerdir.

Önemli olan 50 adet yazarın hemen her gün memleket kurtaracak kadar fikri birikime sahip olmasıdır.

***

Açıkça söylemeliyim ki ben bu iki kategorinin dışında kalıyorum.

Ben yirmi yıldır düşünüyorum, son dört yıldır da yazı yazıyorum.

Ne memleket meseleleri, ne enflasyon, ne Refah Partisi, ne demokrasi, ne dış politika, hiçbir şey umurumda değil.

Bunca yıldır cevabını aramakta olduğum sadece tek bir soru var.

Bu konuya felsefi, politik, sosyolojik her türlü açıdan yaklaştım.

Buna rağmen tatmin edici bir cevap halen daha bulamadım.

Yazarlık yaşamımı, cevabını bulmaya adamış olduğum soru şu:

İnsanlar neden büyük tuvaletlerini yapıp, kâğıtla temizlendikten sonra illa da bu kâğıdı incelerler?

Tuvalet kâğıdına bakınca neyi görmeyi ummaktadırlar?

Bu beklentileri gerçekleşir mi, yoksa her sabah yeni bir hayal kırıklığına mı uğrarlar.

Bu bakışın bir anlamı var mıdır? Varsa nedir.

İşte ben yıllardır bu meseleye takmış durumdayım ve açıkça söyleyeyim yazdığım bütün yazılar ilk bakışta farklı konularda gözükse de temelde bu tek soruna cevap arayışının denemelerinden oluşmaktadır.

***

Ben inanıyorum ki insanların popolarını temizledikleri kâğıda son bir bakış atmadan duramamalarının gerçek nedenini bulduğumda Türkiye'deki bir çok sorunun da temeline ineceğim.

Örneğin demokrasi neden durmadan aksar, Babıali neden bu durumda, köşe yazarları neden megaloman olur, kültürel birikimi sıfır olan köşe yazarlarının her gün vatanı kurtarmaları mantıki mi, Mesut Yılmaz ne istiyor, Tansu Çiller'in anlamı ne, bu ve bu gibi soruların cevabını da benim asıl temel sorun olarak adlandırdığım meseleyi cevaplandırınca bulacağım.

Bu nedenle yukarda saydığım üç kategori içinde en önemli, en vatansever yazarın da ben olduğuma inanıyorum.

Dolayısıyla görevimi üstün bir hizmet anlayışı ile her gün yapacağıma, devletime yazılarımla hizmet vereceğime şerefim ve namusum üzerine söz veririm.

Yazarın Tüm Yazıları