Ayşe'nin gözlüğü

Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

Allah için anlatmayın!

- Bir musibet bin nasihattan iyidir

- Gülme komşuna gelir başına

Bu iki özdeyişle nasıl bir yazı yazacağımı merak ediyorsunuz değil mi?

Ben de.

Ama aslında bugünkü yazıyı ben yazmayacağım, nereden geldiğini bilmediğim bir faksı önünüze dayayacağım.

Çünkü bu faksta bir musibet anlatılıyor.

Benzer durumda ya da potansiyel olarak bu duruma düşebilecek olan tüm kadınlara bin nasihat yerine geçecek.

Bu yüzden benim palavralarım yerine, yaşanmış gerçek bir hayat öyküsünü okumanızın daha manalı kaçacağı aşikar.

Demek ki, ‘‘Bir musibet bin nasihattan daha iyidir’’i söyleyen kadın atalarımızın bir bildiği olsa gerek, yoksa durduk yerde laf çıkmaz.

Okurken gülmeye, ‘‘Bana olmaz!’’ demelere kalkmayın, aklınıza ikinci özdeyişi getirin: ‘‘Gülme komşuna gelir başına!’’

Başına gelmişin öyküsü de dikkatle okuyun.

Okuduktan sonra da uzun uzun bu yazının başlığı üzerine derin derin düşünün. Bazen bana diyorlar ki, ‘‘Tamam okur mektubunu dayıyorsun önümüze, güzel de senin fikrin nerede?’’

Böyle diyenlere...

Yanıt veriyorum:

Benim fikrim tepede:

Allah için anlatmayın!

***

Her şey işimin azlığından sıkılıp ikinci bir iş yeri açmaya karar vermemle başladı.

Eski bir kız arkadaşımla birlikte bir yer tuttuk ve büromuzu döşemeye başladık. İşte o günlerde onu tanıdım. Ortağımın arkadaşıydı.

Nasıl oldu bilmiyorum, iki ay gibi kısa bir sürede ona tutuldum.

Kötü olan şu ki evliydim. Allah kahretsin, üstelik kocamı seviyordum. Üstelik yasak ilişkiyi asla affedemezdim, lanet olsun.

Evet o günlerde kocamla problemlerim başlamıştı.

Henüz büro para kazanmıyordu ve o beni daha fazla finanse etmek istemiyordu.

Ama olsun, o benim 6 yıllık arkadaşım, 3 yıllık da kocamdı ve onu kaybetmek istemiyordum. Ben bunu ona nasıl yapıyordum?

O günlerde pek çok sorunu bahane eden kocam, benden ayrılmak istedi.

Ayrıldık.

Ama kopamadık.

Yine o günlerde onun biriyle beraber olduğunu öğrendim.

Ne tuhaf!

İhanetlerimiz hemen hemen aynı döneme rastlamıştı.

Ben yanlışımdan dönmek istiyordum. Sevgilime ayrılmak istediğimi söyledim. Ama o beni kocama her şeyi söylemekle tehdit etti.

***

Ve ben yapılacak olan en kötü şeyi yapıp kocama her şeyi anlattım.

Onu nasıl sevdiğimi, köpekler gibi pişman olduğumu, beni isterse yine yalnız onun olacağımı söyledim ona.

İstemezse, kabul etmezse de anlayacağımı, gideceğimi...

Daha kötüsünü anlatmamı ister misiniz?

Bu itirafın ardından hamile kaldım.

Çünkü hala (eski) kocamla birlikte oturuyordum ve seks her şeye rağmen vardı. Bebeğimi aldırmak istemedim. Çünkü ben bu adamı yaşanan tüm çirkinliklere rağmen seviyordum.

Ayrılsak da onun bir parçası bende kalmalıydı.

Birlikte geçen 9 yıl böylesine hiçbir şeysiz bitemezdi.

***

Öbür yaşanan 6 aylık bir maceraydı.

Kocama her şeyi itiraf etmemim üzerinden tüm 2,5 yıl geçti.

Bu dönemde yaşadığım çirkinlikleri, kocamın beni nasıl ‘‘öldürmeyip süründürdüğünü’’, en yakınlarıma karşı nasıl rezil ettiğini, neler çekip, nasıl hayatta kaldığımı, başkalarına karşı ne utançlar yaşadığımı asla bir başkası anlayamaz.

Bugün 1,5 yaşında dünya tatlısı bir kız çocuğu sahibiyim.

Onu doğurduğuma hiç pişman olmadım.

Eski kocamla hala birlikteyiz.

Acılar, kırgınlıklar bitmiş değil. Ama artık şiddet yok.

Konu hala kapanmadı. Hala beni suçluyor, kırıyor, aşağılıyor. Sanki ben kendime bunu yapmıyormuşum gibi. Pişman değilmişim gibi.

Ama şu küçük tatlı şey var ya, inanın o her şeye değiyor.

Yaşadıklarıma yalnız ve yalnız onun varlığı sayesinde dayandım.

***

Bunları niye mi yazdım?

Tabii ki başka kadınlara ibret olsun, bu yanlışa düşmesinler, düşerlerse de sakın ola ki kocalarına anlatmasınlar diye...






 








Yazarın Tüm Yazıları