Atla uçağa Lüksemburg'a git

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

Başbakan Mesut Yılmaz, Lüksemburg'da yapılacak Avrupa Birliği zirvesi için CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'dan yardım istiyor.

''Al Başbakanlık uçağını git, sosyalistlerle, sosyal demokratlarla konuş.''

Bir zamanlar başbakanların uçaklarını, dışişleri bakanlarına bile vermediğini hatırlarsak, bu sözler devlet yönetme anlayışında yeni ve güzel bir zihniyeti haber veriyor.

Baykal da bunu yapacağını söylüyor.

Yılmaz'ın ikinci isteği, yerel yönetimlerle ilgili reform tasarısıyla ilgili.

Başbakan, bunu yetki kanunu ile geçirmek istiyor. Baykal ise eskiden beri ülkenin yetki kanunları ile yönetilmesine karşı.

SEÇİLMİŞ VALİ

Ancak Yılmaz, bu kanunun uygulanması konusunda Baykal'a hem özel, hem kamuoyu önünde taahhütte bulunabileceğini belirtiyor.

İşte o noktada Baykal ilginç bir şey söylüyor:

''Biz eskiden beri yerel yönetimlerin kuvvetlendirilmesinden yanayız. Hatta elimizden gelse, valilik müessesesinin bile demokratikleştirilmesini sağlarız.''

Bu sözlerin anlamı açık. Baykal, valilerin seçimle işbaşına getirilmesini istediklerini söylüyor.

Sözlerine şöyle devam ediyor:

''Ancak yetki kanunu yine de şık olmaz. Siz bunu normal prosedürle kanun olarak geçirin.''

Sonra söz sırası Baykal'a geliyor.

CHP Genel Başkanı daha çok ekonomik konularla ilgili. Yılmaz'a, Demirel'den şu örneği veriyor:

DEMİREL ÖRNEĞİ

''Demirel, 24 Ocak kararlarını aldıktan sonra ne yaptıysa, o azınlık hükümeti döneminde yaptı. Bu da olağanüstü başarılı oldu. Siz zaman kaybediyorsunuz. İki ay geçti, ciddi bir ekonomik adım atmadınız.''

Yılmaz, ''Ben bunları bütçe sırasında yapacağım'' diyor.

Ancak bütçeye daha üç ay var.

Baykal, sözü bir ara Güneş Taner'e getiriyor.

Baykal genellikle Taner'in ekonomideki gerçekçi uygulamalarını desteklediğini gösteren konuşmalar yapmıştı.

Ancak Yılmaz'a, Ekonomiden Sorumlu Bakan'ın daha az konuşması gerektiğini söylüyor.

Yılmaz da bunu Taner'e iletiyor.

Son zamanlarda aynı görüşü başka kişiler de dile getiriyor.

Acaba Güneş Taner gerçekten çok mu konuşuyor?

Dün kendisi de gayet samimi bir ifade ile bu soruyu bana sordu. ''Ben gerçekten çok mu konuşuyorum'' dedi.

Ben de ''Galiba biraz gereğinden fazla konuşuyorsun'' cevabını verdim.

Ancak burada Taner'in bir özelliğinin altını çizmek istiyorum. Kendisi, çok medyatik bir siyasetçi.

Bunu olumsuz değil, olumlu anlamda kullanıyorum. Her konuşmasında mutlaka gazetecilerin dikkatini çekecek bir görüş dile getiriyor.

ÖZAL TARZI

Bu özellikler rahmetli Turgut Özal'da vardı. Ne zaman konuşsak, mutlaka yazacak bir şey çıkardı.

Dolayısıyla, Güneş Taner bir gazeteciyle ayaküstü iki cümle konuşsa, ondan mutlaka yazacak bir şey çıkıyor.

Gazetecilerle aynı sıklıkta konuşan başka siyasetçiler aynı imkâna sahip olmadığı için, Taner biraz fazla konuşuyor gibi görünüyor.

Olayın bir de başka boyutu var.

Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı, biraz da anlaşılmamaktan şikâyetçi.

''Dışarda bir şey söylüyorum. Herkes anlıyor. Aynı sözleri Türkiye'de söylüyorum. Yer yerinden oynuyor. Yahu dinleyin, ben Türkiye'yi küçültmeden enflasyonu indirmeye çalışıyorum.''

Taner ne yapmak istediğini basit bir şekilde anlatıyor:

''Dışardan para bulmaya çalışıyorum. On yıl vadeli 600 milyon dolarlık satış yaptık. Önümüzdeki günlerde bir 500 milyon dolarlık satışa daha çıkıyoruz. GSM özelleştirmeleri ile ilgili Danıştay kararını bekliyorum. O gelir gelmez bir milyar dolar alacağım. Böylece Türk Lirası'na talebi azaltacağım. Bu da faizleri düşürecek.''

İKLİMİ DÜZELTMEK

Etkileme gücünü kullanmak için 17 Ekim'de İngiltere'ye gidiyor. Orada yatırımcılarla görüşecek.

Ekimin son haftası New York'ta olacak. Orada Türk Amerikan Dernekleri toplantısına katılacak. Ayrıca Amerikalı bankacılarla bir araya gelecek.

Daha sonra Almanya'ya gidip işadamları ile konuşacak.

Onun görevi, psikolojik ortamı yaratmak, atılacak adımların arkasına da siyasi iradeyi koymak.

Bunun için de konuşmak gerekmiyor mu?

Yazarın Tüm Yazıları