ARALIK ayı içinde, öğlen saatlerinde Söğütözü Armada Alışveriş Merkezi’ne yemek yemek için gittik.
Aracımızı binanın altındaki kapalı otoparkın M bölmesine park ettik. Arka kanepede duran ve içinde dizüstü bilgisayarımın ve evraklarımın bulunduğu çantamı, arabanın içinde görünmesini ve herhangi bir art niyeti önlemek amacıyla içi görünmeyen bagaja kilitleyerek yemek katına çıktık.
Araca döndüğümüzde kapının otomatik kilidinin açılmış olduğunu fark ederek hemen bagaja baktım, ancak içinde çantamın olmadığını fark ettim. Tabi diz üstü bilgisayarım, connect modem kartım, onlarca evrak ve müşterilerimin bilgileri de beraberinde gitmişti. Üstelik en ilginç olanı araçta hiçbir zorlama emaresi bulunmamasıydı.
Hemen güvenlik birimlerine durumu ilettik ve bizi güvenlik müdürünün odasına götürdüler. Olayın şaşkınlığını ve telaşını yaşarken sağolsun, güvenlik müdürünün bize ilk söylediği şey şu oldu:
- Orada böyle şeyler olamaz... Hata sizde olabilir.
Polise haber verilmesini ve tutanak tutulmasını rica ettim. Önce polisi karıştırmaktan biraz çekinen güvenlik yönetimi daha sonra, bundan bir şey çıkmayacağını, hırsızlık olduysa dahi hırsızın yakalanamayacağını, kaldı ki büyük ihtimalle aracı bizim açık bıraktığımız için olayın ’emniyeti suiistimale’ gireceğini ve bizim hiçbir hak iddia edemeyeceğimizi söylemeye başladı.
Biz bu durumla baş etmeye çalışırken telsizden gelen anonsla şaşkınlığımız biraz daha arttı. Çünkü aynı saatlerde iki araca daha girildiği ortaya çıktı. Onların da ikisi uzaktan kumandalı kilit sistemine sahipti ve araçta hiçbir zorlama izi yoktu. Aracına girilen bayanlardan birinin ruhsatı çalınmış, diğeri ise sadece karıştırılmıştı. Ruhsatı çalınan bayan da aynen benim gibi, polislerin tutanak tutmasını ve olay yeri inceleme ekiplerinin parmak izi araştırması yapmasını rica etti.
Alışveriş merkezlerinin duvarlarına kocaman puntolarla yazdıkları ’Araçlarda Bırakılan Mal ve Eşyalardan Yönetimimiz Sorumlu Değildir’ yazılarının kendilerini kurtaracağı, temize çıkaracağı düşüncesine sahip olan Armada yönetimi sergilediği tutum ve çıkardığı zorluklarla bir kez daha büyük bir puan kaybetmiştir.
Üstelik tüm koridorlarda güvenlik kamerası olduğunu iddia etmelerine rağmen nedense hırsız giren üç araba için de hiçbir kayıt yakalayamamış, sebep olarak da üçümüze de aracımızın kör noktada olduğu söylenmiştir. Bu konunun peşini ne ben, ne de çalıştığım firma bırakmayacak ve yasal yollardan da konunun üzerine gideceğiz. Her gün binlerce misafir kabul eden ve bir çok ödülüyle övünen, kaliteli hizmet anlayışıyla gurur duyan Armada Alışveriş Merkezi’nin bu kadar kötü hizmet anlayışına sahip bir güvenlik birimi olduğunu çok acı bir deneyimle öğrenmiş olduğum için üzgünüm.
Necmi ÇETİNKAYA
KISA... KISA...
ANKARA’nın en büyük kobisi olan OSTİM’deki 100 Yıl Bulvarı’nda pazar günü hariç trafik kilitleniyor. Yolun iki şeridini park amaçlı kullanıyorlar. Uğur Mumcu ve İnönü Mahallesi’ne giden metro bağlantılı otobüsler burayı zorlukla ve uzun bir sürede (eğer kaza olmazsa) geçebiliyorlar. Bu bölgede herkesin kendi kuralı geçerli... Ne kırmızı ışık ne de park yasağı...
Mehmet AKPINAR-BATIKENT
KURTULUŞ’ta oturmaktayım. İlkokul 1. sınıfta okuyan çocuğumu okuluna arabamla bırakıyorum. Gökalp Caddesi tek yön, ancak bu kuralı ihlal eden sürücüler yüzünden kargaşalar yaşanıyor. 20 metre yukarıda bir karakol ve yüz metre ileride de trafik ekipler amirliği olmasına rağmen her sabah aynı stresi yaşıyoruz.
M. KOCABAY
Büyük Kurultay
YAKLAŞAN cumhurbaşkanlığı seçimi ülkemizde derin kaygılar uyandırmaktadır. Zira, ülkemizin birliğini ve ulusumuzun bütünlüğünü temsil eden cumhurbaşkanının toplumsal uzlaşmayla değil, dayatmayla seçilmesine çalışılmaktadır. Bu nedenle, dernek tüzüğümüzün bize vermiş olduğu "1 Atatürk devrim ve kazanımlarının genelde ülke, özelde ODTÜ camiasında yaygınlaştırılması için çaba sarf etmek, bu amaçla diğer kuruluş ve dernekler ile işbirliğini geliştirmek, mezunların birikimlerini ülkenin ve üniversitenin sosyal, teknik ve kültürel gelişimine katkıda bulanacak şekilde yönlendirmek, bu amaçla organizasyonlar yapmak, görevinin bilinç ve sorumluluğuyla söz konusu dayatmayı önlemeye yönelik olarak diğer sivil toplum örgütleriyle birlikte ortak çalışmalar yapmak istiyoruz.
Bir ’Büyük Kurultay’ düzenlenmesi ana hedefimizdir. Ülkemizde bir ilk olacak böylesine geniş bir oluşumun kamuoyunda büyük bir yankı uyandıracağını umuyoruz.
GEÇTİĞİMİZ hafta sonu annemle Ankamall’da geziyorduk. Mudo mağazasının olduğu katta gezerken ara ara burnuma kesif bir koku geliyordu; üst katlardan gelen ağır yemek ve soğan kokusuna yorduk. O arada annem lavaboya uğramak istedi; Mudo mağazasının hemen bitişiğinde lavaboya yöneldik. Fakat ara sıra farkettiğim koku daha da kesifleşti. Annemi lavabonun kapısında beklerken birden bire nefesim kesildi, boğazım korkunç bir acıyla yanmaya ve acımaya başladı. O saniyeler içinde, tuvaletten gözyaşları içinde aksırıklarla dolu bir çok insan dışarıya akın etti.
Kendimizi toparlar toparlamaz girişteki güvenlik görevlilerine haber verdik. Bayan güvenlik görevlileri moron moron yüzümüze baktılar. İçlerinden birisi zorlamamızla hiçbir sağlık tedbiri almadan olayın yaşandığı lavaboya gitti. Etrafına bakındıktan sonra telsizle birşeyler konuşup görev yerine döndü.
Kapıya süs diye diktikleri, suratsız, insan ilişkileri son derece zayıf, hiçbir açıklama yapmaya tenezzül etmeyen, ağızlarına "Konuyla ilgili bir şey bilmiyoruz. Danışmaya başvurun." cümlesini dolamış bir güvenlik, hiç durmasın orada daha iyi...
İlerleyen zamanlarda lavabodaki kokunun biber gazı olduğunu öğrendik.
Biber gazı oraya nasıl girdi? Kim, neden tuvalette kullandı? Ne olduğu henüz tespit edilmemiş kimyevi bir madde araştırması neden yapılmadı, kat niye boşaltılmadı?