Antibiyotiğe dikkat

İlaç satış istatistikleri incelendiğinde, antibiyotikler birinci sırayı kimseye bırakmıyor.

Antibiyotikler son beş yılın en çok satan ilaçları. Bu yılın şampiyonu da muhtemelen onlar olacak. Antibiyotik kullanımındaki aşırılığın bunda ciddi bir payı var. Antibiyotikleri neredeyse "leblebi gibi" tüketiyoruz. Bu çok ciddi bir sağlık yanlışıdır.

Antibiyotiklerin keşfi mikrobik hastalıklarla mücadelede büyük bir çığır açmış ve ortalama yaşam süresini bir hayli uzatmıştır. İlk keşfedileni Penisilin’dir. Daha sonra yüzlerce yeni molekül yaratılmıştır.

Gereksiz ve yanlış antibiyotik kullanımı günümüz tıbbının en önemli sorunlarındandır. Herhangi bir antibiyotik tedavisine gerek olmadığı halde bu ilaçların kullanımı, sadece ekonomik kayıplara değil bedensel hasarlara, daha da kötüsü antibiyotiklere karşı direnç sorununa yol açmaktadır. Antibiyotik direnci tıbbın önemli bir problemidir. Bunun sonucunda hastaya her defasında daha güçlü ve daha geniş kapsama alanı olan antibiyotikler verilmesi gerekmektedir.

ATEŞLİ HASTALIKLAR

Yapılan en önemli hatalardan biri, ateşi olan her hastada antibiyotik kullanma eğilimidir. Bu yanlış bir uygulamadır. Antibiyotikler ateş düşürmez. Ateşe yol açan şey, mikroplarla bağışıklık sistemi arasında süren yoğun kavga ve bu kavga esnasında ortaya çıkan bazı kimyasallar, yıkım ürünleridir. Eğer uygun bir antibiyotik kullanılırsa bağışıklık sistemi antibiyotiklerin de desteğiyle hastalığı yener. Hastalığın diğer belirtileriyle birlikte ateş de düşer.

Hemen belirtelim: Ateş sadece mikrobik hastalıklar nedeniyle de yükselmez. Bazı romatizmal hastalıklarda, kanser ve bağışıklık sistemi hastalıklarında ateş yükselmesi görülmektedir. Ayrıca mikrobik olan her hastalık antibiyotikle tedavi edilmez. Antibiyotikler bakteri kökenli enfeksiyonların tedavisinde kullanılabilirler. Virüslerin veya parazitlerin oluşturduğu ateşli hastalıklar antibiyotiklerle tedavi edilmez.

KULLANIMI BİLGİ İSTER

Antibiyotik kullanımı ciddi bir bilgi ve ilgi ister. Hangi antibiyotiğin ne dozda, ne süreyle ve ne yolla kullanılacağı kararını sadece doktor verebilir. Yetersiz ve yanlış planlanmış antibiyotik tedavilerinin sonucu sadece mevcut tedavinin başarısızlığı değildir. Yanlış antibiyotik tedavisi bir süre sonra "antibiyotik direnci" ile neticelenir. Yetersiz bir antibiyotik gereksiz bir durumda, yetersiz doz ve yanlış zaman aralıklarıyla kullanılırsa, kanda bakterilere karşı mücadele edecek yeterli düzeyde antibiyotik seviyesi oluşmaz. Mikroplar sadece savaşı kazanmakla kalmaz, aynı zamanda antibiyotiklere karşı direnç de kazanırlar. Siz o antibiyotiği daha sonra doğru da kullansanız ona karşı direnç mekanizmaları oluşturan mikroplarda herhangi bir etki yaratmaz.

Ailenizde veya kendinizde oluşan her ateşli hastalığı antibiyotik ile tedavi etmeye kalkmayın. Antibiyotik kullanma kararını yalnızca doktorunuzun alabileceğini sakın unutmayın. Antibiyotikler sıradan ilaçlar değildir. Onların yaşamsal sorunlar yaratabilecek yan etkilere ve toksik reaksiyonlara yol açabileceğini lütfen hatırlayın.

KESİP SAKLAYIN

Osteoporozun risk faktörleri neler?

Osteoporoz kemik kırılganlığının artmasıdır. Belirtilen risk faktörlerinin sayısı fazlaysa doktorunuza görünmeniz uygun olacaktır.

l 45 yaşın üzerinde olmak

l Menopoz döneminde bulunmak

l Rahmin ve yumurtalıkların alınması nedeniyle adetlerin kesilmesi

l Adet kanamalarının düzensiz ve seyrek olması

l Anneanne, anne ve kız kardeşte osteoporozun varlığı

l Uzun süre çocuk emzirilmesi

l Hiç doğum yapmamış olmak

l 6-12 aydan fazla kortizonlu ilaç kullanılması

l 6-12 aydan fazla yüksek doz tiroid hormonu kullanılması

l Uzun süre idrar söktürücü ilaçlar kullanılması

l Uzun süre mide asidini düzenleyici ilaçlar kullanılması

l Sigara içilmesi

l Aşırı alkol kullanılması

l Günde 3-5 fincandan fazla kahve içilmesi

l Fiziksel aktivitenin kısıtlandığı rahatsızlıklar (sakatlık, felç, ciddi kalp hastalığı) olması

l Küçük ve zayıf yapılı olmak

l Taze sebze ve süt ürünlerinin az tüketilmesi

l Doğal güneş ışığına nadiren çıkılması

l Tiroid bezinin aşırı çalışması, karaciğer hastalığı, ince bağırsak hastalığı, Cushing Sendromu (böbreküstü bezlerinin düzensiz çalışması), Anoreksiya Nevroza (yeme davranışı bozukluğu) gibi sorunların olması.

GÜNÜN REÇETESİ

Belleğinizin doğal destekleri

n Ginkgo Biloba

n B6 vitamini (piridoksin)

n B12 vitamini

n Phosphatidylserine

n Huperzine-A (Hupperzia serrative)

n E vitamini

n Omega-3

n Yeşil çay

Ginkgo Biloba belleğinizi güçlendirmek için önemli desteklerden biridir. Dolaşım sistemi üzerinde olumlu etkileri olan, güçlü bir antioksidandır. Kalp, beyin ve vücudunuzun oksijenden daha iyi yararlanmasını sağlar. Zihinsel fonksiyonlarınızı artırıp kas ağrılarınızı azaltır. Kan basıncını düşürerek, kanın pıhtılaşmasını, dolayısıyla damarlarınızın tıkanmasını önler. Aynı zamanda güçlü bir yaşlanmayı geciktiricidir. Antioksidan destek olarak günde 160-320 mg. kullanabilirsiniz. Belleğinizi güçlendirmekten başka yararları da vardır:

n Alzheimer hastalığının belirtilerini azaltır, ilerlemesini yavaşlatır

n Baş dönmesi, kulak çınlaması, baş ağrısı ve depresyon belirtilerini iyileştirir

n Şeker hastalığının dolaşım sistemi ve sinir sisteminde oluşturduğu hasarı sınırlar. Diyabete bağlı nöropati dışında, diyabetik göz hastalığına da yararlı olabilir

n Kalp krizi ve beyin felci-inme riskinizi azaltır

Bu desteklerden yararlanmayı düşünüyorsanız, onları sadece doktorunuzun önerisi ile kullanabileceğinizi unutmamalısınız.

BİR SORU BİR CEVAP

Metabolik sendromu neler kolaylaştırır?

Metabolik sendrom, obezite sorunu ile birlikte önem kazanmıştır. Kilo sorunu olan biriyseniz bu sendroma yakalanma olasılığını artıran risk faktörlerini bilmenizde yarar var:

Yaş: Metabolik sendromun görülme olasılığı yaşla birlikte artmaktadır. Başlangıç yaşı 40-50 civarındadır. Kilo fazlalığı ve şişmanlık sorununun çocuk ve gençler arasında hızla yayılmasıyla birlikte ilkokul çağlarında ortaya çıkmaya başlamıştır.

Obezite: Beden kitle indeksinizin 25’ten fazla olması, metabolik sendrom riskini arttırır. Özellikle elma tipi şişmanlık olarak adlandırılan göbek-karın bölgenizde toplanan yağlar ve bel çevrenizin gittikçe genişlemesi ile karakterize şişmanlarda risk daha da artmaktadır.

Şeker hastalığı öyküsü: Ailenizde erişkin tipi diyabet (Tip 2 şeker hastalığı) öyküsünün bulunması, metabolik sendrom riskini artırır. Hamilelikte görülen şeker hastalığı öyküsünün bulunması da riski arttırır.

Fiziksel aktivite yetersizliği: Kilo fazlalığı olan biriyseniz risk yükselmektedir.

Diğer hastalıklar: Yüksek kan basıncı (hipertansiyon) koroner kalp hastalığı veya polikistik over sendromu gibi bazı hastalıkların mevcudiyetinde metabolik sendrom riski yükselmektedir.

BUGÜNÜN ÖNERİSİ

Belleğinizi güçlendirmek için...

* Aktif olun: Düzenli aerobik egzersizler beyinde oksijen verimliliğini artırır.

* Odaklanın: Çok basit bir kuralı en az üç kez hatırlayın. Odaklanın. Eğer bir şey gerçekten belleğinize girmezse, onu hatırlamanız imkansızdır. Önemli bir bilgiyle karşılaştığınızda elinizdekileri bırakın ve sadece ona odaklanın.

* İyi uyuyun: Düzenli uyku beyninizi şarj eder, alarmda tutar. Uyku haplarından uzak durun. Eğer akşam evde bir konu üzerinde çalıştıysanız, mümkün olduğu kadar çabuk uyuyun. Çalıştıktan sonra bir şeyler içer ya da televizyon seyrederseniz, ertesi gün hatırlamakta zorluk çekebilirsiniz.

* Not alın: Telefon rehberi, adres defteri, bilgisayar dosyaları, kalem ve post-it’ler kullanın. Bu araçların hepsi hatırlamanıza yardımcıdır.

* Vitamin desteği alın: Belleğiniz için sebze, meyveden dengeli, sağlıklı bir diyetten daha iyi hiçbir şey olamaz.

* Kahve ve alkolü azaltın: Kafein kanıtlanmış bir bellek katilidir. Fazla miktarda kafein uykunuzu enkaz haline getireceği için uyumanız zorlaşır. Sigara ve alkol için de aynı şey geçerlidir. Uzun süre alkol alanların beyin hücreleri tamamen ölür.

* Liste yapın: Gününüzü iyi planlamanın en kolay yolu, yapılacak işler listesi oluşturmaktır.

* Zamanınızı planlayın: Zamanınızı iyi değerlendirmek, yapacağınız işleri zamanında ve unutmadan tamamlamak istiyorsanız, işlerinizi ve zamanınızı iyi planlayın.


DİYET GÜNLÜĞÜ

Sorularınız için:

manager@yasasinhayat.org

Tel: (0212) 236 73 00

BİR SORU

Kız kardeşim metabolizmasının yavaş çalışmasından dolayı sürekli kilo aldığına inanıyor. Böyle bir durum söz konusu olabilir mi?

Metobolizma hızı

Düşük metabolizma hızına sahip olmak az rastlanan bir durumdur. Aşırı kilolu kişiler genellikle düşük metabolizma hızı nedeniyle şişman değillerdir. Gereğinden fazla kalori almaları ve yeteri kadar egzersiz yapmamaları kilo almalarını sağlar. Yediklerinizle alınan ve aktivitenizle harcanan enerji arasındaki dengeyi sağlayabiliyor musunuz? Bu sorunun yanıtı kiloların nasıl kazanıldığının yanıtıdır.

Vücut kompozisyonunuz bazal metabolizma hızının en önemli belirleyicisidir. Daha fazla kas dokusuna sahip olmak demek, daha fazla kalori yakmak demektir. Erkekler kadınlara göre daha fazla kas dokusuna sahip olmanın avantajıyla daha hızlı kilo verir ve daha geç kilo alır.

Metabolizma, yaşın ilerlemesi ile birlikte yavaşlar. Bu durumda kilo almak istemiyorsanız, kalori alımını azaltmak ve/veya fiziksel aktivitenizi artırmak en önemli anahtardır. Aynı zamanda bazı sağlık sorunları, hipotiroidizm veya Cushing sendromu bazal metabolizma hızını yavaşlatabilir veya kas/yağ oranını değiştirebilir. Kas/yağ oranını da etkileyebilecek bu sağlık sorunlarının varlığından şüpheleniyorsanız bir uzmana başvurabilirsiniz.

Diyetisyen Nilüfer Bayram

BİR SORU

Boyum 1.65 cm, kilom 76 ve 32 yaşında bir kadınım. Kaç kilo vermem gerekiyor? Çok kolay kilo alıyorum, bunun nedeni ne olabilir?

Beslenme günlüğü

1.65 boyunda ve 32 yaşındaki bir kadın için sağlıklı vücut ağırlığı aralığı 51-68 kg arasındadır. En uygun vücut ağırlığı ise yaşa, cinsiyete ve bedenin tipine göre değişiklikler gösterir. Kilo artışının nedenleri genetik faktörler, hormonal sorunlar, bazı ilaçlar, beslenme bozuklukları, hareketsiz yaşam olarak sıralanabilir. Kilo yönetimi için bir uzmana veya kliniğe başvurduğunuzda tahliller mutlaka yapılacak ve kilo artışının hızlı olmasının nedeni ortaya çıkacaktır.

Bir beslenme günlüğü tutarak yediklerinizi miktar ve saatleriyle kaydedin. Besin tüketim kaydının yanına günlük aktivitenizi ve eğer yapıyorsanız egzersiz süre ve şiddetini de mutlaka not alın. 3 gün-1 haftayı tamamladıktan sonra günlüğünüzle beraber bir diyetisyene başvurduğunuzda beslenme durumu ve aktivitenizin kilonuz üzerindeki etkisini öğrenmiş olacaksınız.

Diyetisyen Güneş AYIR
Yazarın Tüm Yazıları