Annemin kızlık soyadının beşinci dijital hanesi nedir

Lütfen bana acımayın, dijital ormanda yolunu kaybetmiş, kurda kuşa yem olmak üzere gezinen kırmızı başlıklı saf kız muamelesi yapmayın.

Haberin Devamı

Sadece mail hesabıma girmeye çalışıyorum. Okuyun, hak vermezseniz, nasıl isterseniz öyle alay edin, razıyım.


Orhan Veli, Kitabe-i Seng-i Mezar adlı şiirinde Süleyman Efendi’nin ölümünü anlatır ve “Hiçbir şeyden çekmedi şu dünyada nasırdan çektiği kadar...” der.
Şu dizeyi, “nasır”ı çıkarıp “Gmail”i koyarak benim ardımdan da mırıldanabilirsiniz.
Hakikaten... Hiçbir şeyden çekmedim, Gmail’den, Google’ın muhteşem e-posta servisinden çektiğim kadar.
Bu iki oluyor.
Yıllardır aynı şifreyi kullanıyorum. Sonra bir gün Gmail sapıtıyor, “Girdiğiniz kullanıcı adı ve şifre hatalı” mesajı verip hesabıma erişmemi engelliyor.
Ben, şifre gerektiren her şeyde aynı rakam ve harfleri kullanan insanlardanım. Zayıf hafıza mustaripliğinden, bu konuda risk alamayanlardan... Dolayısıyla, yanlış şifre girmem falan mümkün değil.
Biri hesabıma girdi sanıyorsanız... Hayır, o da değil...
Çünkü dedim ya, bu ilk kez başıma gelmiyor.
Birkaç ay önce aynı şey geldi başıma. Üzerinden bir ay falan geçti, sonra kendi kendine düzeldi.
Ha bu arada bir eylemde bulunmadım mı?
Bulundum tabii. Ama bu eylemde bulunup başarılı olana aşk olsun.
Bu eylem ne derseniz... Şu...
“Hesabıma ulaşamıyorum”a tıklıyorsunuz, sonra bir-iki soru, başka bir mail adresi veriyorsunuz ve adresinize hesabın gerçekten size ait olup olmadığını anlamak için küçük bir “sınav” yolluyorlar.
Bu sınavdan geçebilen varsa, gelsin, öpeceğim.
Buyrun size birkaç soru:
? Bu Google hesabıyla orkut kullanıyor musunuz?
Gözünüzü seveyim, orkut nedir? Ben mi cahilim, yoksa Google mı bana fazla?
? Bu hesapla kullandığınız Google hizmetleri ve her birini kullanmaya başladığınız tarih?
Tamam, salak değilim, kullandığım Google hizmetlerini biliyorum. Sadece Reader. Ve inanın, hesabımı sadece Reader için geri istiyorum. Yoksa tüm arabasızların “Bütün sarılar benim” dediği gibi “Yahoo’su, hotmail’i, hurriyet’i, bütün mail hizmetleri benim”. Gmail benim olmayıversin. Kullandığım hizmeti biliyorum bilmesine ama “kullanmaya başladığım tarih” mi dediniz? Nasıl hatırlayayım? Bu bana ilkokul arkadaşlarımın validelerinin adlarını sormaya benziyor.
? Hesap oluşturma tarihi?
Alın bir tane daha. Bakın, ben kendi doğum gününü bile zor hatırlayanlardanım. Hesabımı oluşturduğum tarihi, hem de yıl da yetmiyor ayıyla birlikte hatırlasam Einstein olmuştum!
? Son başarılı giriş tarihi?
Başarılı girişi yapsam bu saçma sınavda işim ne?
Daha da önemlisi, bütün bu soruları yanıtlamaya çalıştıktan sonra asıl benim sormak istediğim soruya yanıt bulamıyorum: “Ben niye hesabıma giremiyorum? Birkaç ayda bir başıma neden bu geliyor?”
Diyebilirsiniz ki “Boşver bu soruları. Gmail şifren ve kayıtlı diğer mail hesabın seni tanımaları için yeterli”.
Çok iyimsersiniz, yeterli olmuyor, olamıyor.
Google’dan gelen mesaja bakın: “Araştırmamızı tamamladık ve şu an için hesabınızı size geri veremiyoruz. Verdiğiniz bilgilere göre bu hesabın sahibi olduğunuzu doğrulayamadık.”
Hadi oradan.

Oynatmaya az kaldı

Haberin Devamı

Bugün sinirli günüm. Başlamışken, aylardır beni çileden çıkaran bir başka konuyu daha dikkatinize sunmak isterim.
İstanbul’daki Ritz-Carlton’ın önünde bir kavşak vardır. Bir ana yol Divan Oteli’nin önünden, İTÜ’nün arka bahçesinin yanından geçerek İnönü Stadı’na iner.
Diğer bir ana yol da Beşiktaş istikametinden gelen araçları Gümüşsuyu’na taşır.
Toplam 100 metrekarelik kavşakta her akşam bine yakın trafik “cinayeti” işleniyor.
Kimse trafik ışığına uymuyor. Sarıda geçmek isteyen, yolun ortasında kalıp diğer yoldan gelen ve yeşilde geçiş hakkı olanın önünü kesip geçmesini engelliyor. Bu defa da diğer yoldakiler sinirlenip aynı hareketi çekiyor ve trafiğin içine ediyorlar.
Her gün bu çileyi çektiğim ve tansiyonum yükseldiği için bir çakı satın almayı düşündüm. Planım şuydu: Tam bu kavşakta taksiden inip, yolu kesen araçların lastiklerine çakıyla çaktırmadan girişecektim.
Ehliyeti bile olmayan, araba uzaylısı ben ne bileyim... Meğer çakı darbesi lastik mastik patlatmazmış.
Kadir Topbaş bu kavşağa 24 saat bir trafik polisi dikmezse sözüm söz; çantama bir beyzbol sopası atıp bildiğiniz araba camlarını patlatacağım.
Trafik canavarı neymiş, görsünler.

Yazarın Tüm Yazıları