Epeydir aradığım bir insandı.
Çünkü elinde müthiş bir veri tabanı var.
20 milyon müşteriye hizmet götürüyor. 11 bin çalışanı var.
Dolayısıyla pandemi sırasında kim ne tüketti, ne kadar evde oturdu, ne harcadı, bugün durum ne herkesten iyi biliyor.
Karşımda uzun saçları ve hali tavrı ile klasik bir enerji şirketinden çok Silikon Vadisi’nde yükselen bir startup tipi duruyor.
Murat Pınar
Türkiye hakkında ona sormak istediğim çok şey var.
Mini Cooper araba büyüklüğünde bir araç Mars’ın yörüngesine oturacak.
Ve bu, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) uzaya gönderdiği bir araç olacak.
Aracın adı “Hope”.
Yani “Umut”.
Tarihte ilk defa Müslüman bir ülkenin uzaya attığı araç böylesine ileri bir noktaya gidiyor...
Üstelik güzel bir haber daha var. Birleşik Arap Emirlikleri’nde bu bilimsel Mars projesinin başında 33 yaşında bir kadın var.
Adı
77 yaşındaydı...
Geçen yılın sessiz ölümlerinden biriydi... Ama, bu dünyadan ayrılırken arkasında çok gürültülü bir yakın geçmiş bırakmıştı...
Simone de Beauvoir’larla başlayan “birinci dalga feminizm”in, ikinci dalga sörfçülerinden biriydi...
Ve o kadın bizim erkek neslimizin dimağına çok korkutucu iki soruyu sokmuştu...
Bu ülkenin iyiye gitmesi için...
Şu Allah’ın belası kutuplaşmadan kurtulması için...
Allah rızası için...
Bazı tipleri televizyonda canlı yayına katiyen çıkarmamak gerekiyor...
İki nedenden dolayı bilerek erteledim.
Birincisi bu sözleri söyleyen Kılıçdaroğlu’ndan yazmak için izin istedim.
İkinci ve daha önemlisi ise...
Bu konuşmayı yılın ilk günü yayınlamak istedim.
Çünkü o felaket yılından sonra 2021’e umutla girmeyi arzuladım...
Geçen salı günü...
Yer Ankara’daki Ahmet Hamdi Akseki Camisi...
İlk defa Kuzey Marmara otoyolunu kullandım...
İstanbul dışına çıkışı çok kolaylaştırmış...
Yolu en az 30-40 dakika kısaltıyor.
İstanbul’a dönüşte, bugüne kadar bana en çok heyecan veren duvar resimlerinden birine rastladım.
“Pasific” benzin istasyonunun market duvarına çizilmiş olağanüstü bir Türk bayrağıydı bu...
Kim çizdiyse gerçekten çok başarılı...
Bayrağın dalgalanışına o kadar güzel bir hareket vermiş ki, insan önünde durup fotoğraf çektirmeden geçemiyor....
Biliyorum bazılarınızın aklına hemen şu soru gelecek.
“Ne işin var senin oralarda?”
Sedat Ergin soktu kanıma bunu...
Biliyorsunuz, o, başlığında “resmi” kelimesi bulunan her devlet sitesini ziyaret eder.
Tabii ki, onun Rusya resmi internet sitesine girip dolaşması ile benimki arasında esaslı bir fark var.
Onun ilgi alanı “Diplomatik belgeler”, “Resmi heyetler arasındaki görüşmeler” ve “Dokümanlar” bölümü olur...
Ya ben Rusya Devlet Başkanı’nın sitesine girersem ne görürüm?
Kendinizi mütevazı ve sakin bir yılbaşına hazırlarken çalar birden kapınızı...
En hazırlıksız olanı ise yüzünüzdür öyle anlarda...
O yüz ne hissettiğini anlatamayacak kadar çaresizdir çünkü...
Pazar akşamı işte böyle oldu...
Hiç beklemediğimiz, en hazırlıksız anımızda öğrendik oda arkadaşımın ölümünü...
ODTÜ’nün eski rektörü Prof. Dr. Ahmet Acar benim ilk akademik yoldaşımdı...
Aynı yıl yurtdışından dönüp, Hacettepe Üniversitesi Sosyal ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü’nde göreve başladık....
Tahmin ediyorum yaptığı heykel de anatomik olarak 20-30 yaşlarında bir erkektir...
Biliyorum başlıktaki soruyu okuduğunuz an, “Yine ne saçmalamış” diyeceksiniz...
Hayır ciddiyim...
O nedenle, soruyu yeniden soruyorum:
Evrensel güzellik ölçülerine vurursanız, Michelangelo’nun David heykelindeki erkek mi daha güzel ben mi...
*
Hiç kuşkusuz David de kusursuz bir erkek değildi... Başı normalden büyük, elleri de öyle...
Genital organı küçük...
Bir bankın ucunda yapayalnız oturuyordu...
1970’lerin terör yıllarına döndüm...
Sonra 1980’li yıllara...
12 Eylül’ün o karanlığında bile siyasi hicivleri, mizahı ile bizi gülümseterek, kahkahalar attırarak dayanma gücümüzü nasıl arttırdıklarını hatırladım...
İzmir? İstanbul... Antalya... Edirne...
Yanıldınız...
Dünyanın en büyük iki içki grubundan biri olan “Pernod-Ricard”ın Türkiye, Afrika ve Ortadoğu (MENAT) bölgesinden sorumlu CEO’su Selçuk Tümay, Karaman doğumlu...
Yani eskiden Konya Karaman diye bildiğimiz şehirden...
O zaman geleyim ikinci soruya...
Pernod-Ricard grubunun, daha çok Müslüman ülkeleri kapsayan “Ortadoğu, Afrika ve Türkiye” bölümünün yönetim kurulunda sizce kimler vardır?
Sakın “İçmeyi seven erkekler” demeyin...
“Dünyanın en sempatik tabutçu paparazzisi...”
Ve yazıya şöyle başlamıştım:
“Sakın ola başlıktaki ‘tabutçu’ lafına takılmayın.”
*
Bugün çok üzgünüm...
Çünkü bir magazinci olarak, Türkiye’nin en sempatik en renkli magazincilerinden birini kaybettik...
Adı Zozo Toledo’ydu...
Ama aslında ne adı Zozo’ydu...
Bana göre pandemi döneminden kalacak 10 fotoğraftan biri bu olabilir...
Çünkü şehirli insanın hayatındaki en büyük değişikliklerden birini anlatıyor...
Ve bu fotoğrafta tam 10 adet gizli rakam var.
Fotoğrafa bakarken şöyle bir düşündüm: Acaba son defa bir restoranda ne zaman yemek yedim?
Galiba yaz ortasında bir gündü...
O da dış mekândaydı...
Yani kapalı bir restoranda son defa ne zaman yemek yedin diye sorarsanız, cevabım şu:
Adnan Oktar’ın çizgi romanı yapılmış...
Tabii çocukluğundan beri çizgi roman hastası olan benim için günün en önemli haberiydi...
İlk aklıma gelen de şu oldu:
“Bu çizgi romanın bir kopyasını hemen çizgi roman koleksiyonuma eklemem lazım...”
Çünkü bu çizgi roman sadece 3 nüsha basılmış.
Yani harika bir “Collectors Item”...
Koleksiyon malzemesi...
Hemen söyleyeyim, tamamen kendi görüşüme dayalı sübjektif bir seçimdi bu...
Ama yaparken elimden geldiğince objektif olmaya çalıştım.
Kutuplaşmış bir ülkede “yılın insanını seçmek” çok zor bir iş...
Tabii ki bu yıl da böyle olacak.
Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da siyasetçileri liste dışı tuttum.
İZMİR DEPREMİNİN İKİ UMUT BEBEĞİ
Dönüp dönüp dinliyorum, dinledikçe daha çok seviyorum...
Neden böyle derken geçen gün Vanity Fair’in internet sitesinde ilginç bir sosyal medya olayının hikâyesini okudum.
Önce onu özetleyeyim.
*
Geçtiğimiz eylül ayının 25’inci günü Nathan Apodaca isimli Idaholu bir Amerikalı TikTok’a bir video yükledi.
Aslında sıradan, çok az insanın ilgisini çekecek, patates fabrikası ile ilgili bir videoydu...
Ancak videoyu yükleyip Idaho otoyoluna çıktıktan kısa süre sonra çok ilginç bir şey oldu. Yüklediği video milyonu geçen insan tarafından seyredilmişti.
*
Bunun ne anlama geldiğini ise daha sonra anlayacağız...
Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo’nun önceki günden beri başında bir sorun var.
Ama buna “sorun” mu yoksa “başarı” mı demek gerekir bunu konuşalım.
Fransa hükümeti Paris Belediyesi’ne 90 bin Euro para cezası kesti...
Yani 110 bin dolar civarında bir şey...
Miktar önemli değil, önemli olan cezanın gerekçesi...
Merkezi hükümet Paris Belediye Başkanı’na 2012 yılında çıkan bir yasaya aykırı davrandığı için bu para cezasını vermiş.
Nedir bu diye sorarsanız, anlatayım.
Ama gelin önce fotoğrafa yakından bakalım...
*
Bu “Zoom”la veya ordunun kendi içinde daha güvenli bir sistemi ile yapılan telekonferansın fotoğrafı.
Ekranda 18 kutu var ve her birinde bazı insanları görüyorsunuz.
En üst sağdaki sivil kişi Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar...
Akar her pazartesi Silahlı Kuvvetlerimizin üst komutanları ile böyle görüntülü bir toplantı yapıyor.
Bu da bu hafta yapılan son toplantının ekran görüntüsü...
Hürriyet’in eski başyazarı Oktay Ekşi, Aydınlık’taki yazısında şöyle bir şey demiş:
Kılıçdaroğlu’nun ABD’nin yeni başkanı Biden’a çektiği kutlama mesajında, ‘Türkiye’deki demokrasiyi destekleyiniz’ anlamındaki sözlerini son derece isabetli buluyorum. Çünkü hem insan hakları hem de demokrasi son 50 seneden beri artık hiçbir ülkenin ‘iç işi’ değildir. Bunlar ‘uluslararası değerlerdir’ demiş.
*
Aydınlık gazetesi bu yazıyı yayınlamış ama altına şu itiraz notunu düşmüş:
“Hangi gerekçe ile olursa olsun ABD’nin ülkemiz siyasi arenasına demokrasi söylemiyle müdahil olmasını doğru bulmuyoruz.”
Gazete ile yazarı arasındaki bu görüş farklılığında ben kimden yanayım diye sorarsanız, hiç düşünmeden cevabını verebilirim:
“Oktay Ekşi’den yana...”
1) ‘ÇILGIN SAYISAL LOTO’ BU HAFTA 87 MİLYON TL’YE GELDİ
Ben bir Milli Piyango kullanıcısıyım ama tanıdığım Sayısal Loto oynayan çok kişi var. Orada neler oluyor?
“Operasyonu biz devraldıktan sonra önemli değişiklikler yaptık. Çılgın Sayısal Loto’da oynama şeklini 49 sayıdan 90 sayıya çıkardık. Haftada 2 gün olan çekiliş günlerini de 3’e çıkardık. Geçtiğimiz dönemde en yüksek 17 milyon TL olan büyük ikramiye miktarı bugün 87.5 milyon TL’ye ulaştı.”
2) BİR KİŞİNİN KAZANMA İHTİMALİ 54’TE 1’DEN 20’DE 1’E YÜKSELDİ
Konunun cahili olarak merak ettiğim bir şey var. Son zamanlarda şöyle bazı sözler duydum: Mesela büyük ikramiye çıkmıyormuş. Üst üste kazanan numara oluyormuş diye... Mesela Sayısal’da bana sanki çıkması mümkün değilmiş gibi görünüyor. Nedir bunun aslı?
“Aslında oyunların ikramiye kazandırması belli bir matematiksel tahmine dayanıyor ve demin bahsettiğim üzere herhangi bir müdahaleye açık olmayan makinelerin yaptığı çekilişlerde çıkan rakamlar ile oyunseverlerimizin tahmin ettikleri rakamların eşleşmesi gerekiyor. Örneğin istatistiki olarak Süper Loto’da büyük ikramiye çıkması için 50 milyon adet kolonun oynanmış olması gerekiyor gibi bir varsayım var. Hatırlarsanız 27 Ağustos Perşembe günü gerçekleştirilen Süper Loto çekilişinde Tekirdağ’ın Muratlı ilçesinden 1 kişiye 32 milyon 364 bin 752 TL çıkmıştı, halbuki o güne kadar oynanan kolon sayısı 50 milyona ulaşmamıştı. Adı üzerinde, şans oyunu bu.”
İnsan merak ediyor, böyle bir oyunu oynadığı zaman kazanma şansı nedir diye...
ANAP'tan DYP'ye birleşme önerisi