ANAP-MSP/RP FP/AKP koalisyonu

Hükümet kuruldu.

Bakanları gördük.

Bir kısmımızın gözü aydın.

Hangi kısmın?

‘‘Vah vah, AKP geldi başımıza, şimdi ne olacak?’’ diye dövünenlerin.

Boşuna endişelenmişsiniz.

Gördünüz işte, bakanların dörtte biri ANAP'lı. Bundan önceki hükümette de olsa olsa iki fazla koltuğu vardı herhalde ANAP'ın. Bir eksik Mesut Yılmaz.

Diyeceğim,

Hiç dertlenmeyin emniyet kemeri olarak yerlerini almış bulunuyorlar. Laikliğimiz garanti yani.

Koskoca adamlar dünden bugüne değişmemişlerdir herhalde. Parti değiştirdiklerine bakmayın, insanoğlu neyse odur.

Misal, şimdi siz bir evden bir eve taşınsanız, ya da o şehirden bu şehire göçseniz, ya da ne bileyim adınızı değiştirseniz başka biri olur musunuz? Düşünceleriniz, dünya görüşünüz değişir mi?

Bu da aynı şey.

*

Bu durum bazılarınız içinse büyük bir hayal kırıklığı yarattı, biliyorum.

Tam tek parti iktidar oldu diye sevinirken...

Hem de yeni, yepyeni bir iktidarımız oldu üstelik Rinso beyazlığında diye şeyderken...

Karşınıza kaşarlanmış bir bakanlar kurulu çıktı. Sırf ANAP'lılar değil kastettiğim, REFAHYOL'dan kalma bakanlar var. Hatta tek bakanla DYP bile koalisyonda.

Bakalım bugüne kadar bir türlü gösteremedikleri üstün başarıları aniden gösterebilecekler mi? Merak içindeyim.


Ne günler kimbilir bugünler


Nerede o eski ramazanlar...

Nerede o eski bayramlar...

Nerede o eski komşuluklar...

Nerede o eski şunlar, bunlar.

Hani gecenin bir saati bozacının sesi duyulurdu...

Hani yazlık sinemalarda çekirdek çitlerdik...

Hani pestil de bayrak da satan bakkallar vardı...

Hani şu, hani bu.

Bu konularda yazmayı da, okumayı da seviyorum.

Güzeldi hakikaten o günler. Lakin farkında değildik. Mesela çocukluğumdaki bayramlarda annemin ‘‘Ya Rabbim! Ne güzel bayramlar bunlar’’ dediğini hiç hatırlamıyorum.

Tamam özlemek için bir şeylerin yok olması gerekiyor da sevmek için de öyle galiba.

Acaba diyorum, şimdi farkında olmadığımız bir sürü şeyi de çok mu seveceğiz otuz sene sonra?

Burun kıvırdığımız şeyleri gülümseyerek, hüzünlenerek, özlemle anacak mıyız?

Bugünün kıymetini illa yarın mı bileceğiz?

Çocuklarımız bizi anarlarken yanına neler katacaklar bugünlerden?

Misal,

‘‘Bu anneannemin fotoğrafı, o zaman örtünme mecburiyeti yokmuş.’’ diyecekler mi?

Aman ağzımdan yel alsın, bu misalden hemen vazgeçiyorum.

Ama şunlar kesin:

‘‘Annemin çocukluğunda Boğaz'da sadece iki tanecik köprü varmış, üzerinden geçerken iki taraftan deniz görünürmüş.’’

‘‘Dedecim, 500 milyar yetmez, sucuğun yanında yumurta da alıcam.’’

‘‘Bak, bu yirmi milyonluk banknot babaannemin sandığından çıktı, yirmi trilyona ne kadar benziyor di mi?’’

Enseyi daha da karartırsak...

Hani deprem falan diyorlar ya...

‘‘Bizim çocukluğumuzda Bandırma'yla İstanbul arasında deniz vardı, vapurlar işlerdi.’’

Yani diyeceğim belki de çok hoş günler yaşamaktayız.

İleride ‘‘Ne günlerdi ah o günler’’ deriz yine demesine ama şimdiden de hakkını versek biraz diyorum.

Diyorum ama ben yapamam, o başka mevzu.


mış-muş

Baykal, ‘‘Gül hayatından memnun’’ demiş.

Evet, şimdilik açıldıkça açılıyor, Erdoğan'ın başbakanlığıyla dökülecek.

Bülent Ersoy tesettüre girmiş.

E, sanatçı dediğin ileriyi gören insandır.

Evren'in bile arayıp tebrik ettiği Gül'ü Erbakan aramamış.

Anca... Boynuz, kulak hikáyesini sindirmeye çalışıyordur.

Ecevit hükümette hiç mutlu olmadığını itiraf etmiş.

Meğer yıllarca aynı dertten mustaripmişiz.

Sibel Can'ın okulunda zil yerine Berivan şarkısı çalıyormuş.

Hadi bu neyse de Asena falan okul yaptırmasa bari.

Bush ‘‘Türkiye için çalışıyorum’’ demiş.

O halde Allah sonumuzu hayır etsin.

Başbakanlığın önündeki bariyerler kaldırılmış.

Tayyip Erdoğan İngiltere'den gelmiş ‘‘Hani bana, hani bana’’ demiş.
Yazarın Tüm Yazıları