‘Dost’un dostları

Veli, sözlük anlamıyla “dost” demek. Ama dostuyla arasına başka hiçbir şeyin girmediği kadar yakın bir dost.

Haberin Devamı

Çok yakın dost” anlamı taşıyan “veli” kavramı, özünü Kuran’dan alır: “Allah, inananların velisidir/dostudur.” Elbette “veliniz” size ne kadar yakınsa siz de ona o kadar yaklaşmış olursunuz. Zaten “v-l-y” fiili, “iki şey arasına kendilerinden olmayan bir şeyin girmemesi” anlamına gelir. Velinin Türkçe karşılığı olan “Dost” kelimesi de mecazi olarak “Allah” anlamında kullanılır.

‘Dost’un dostları

FARKLI İSİMLER, ORTAK DEĞERLER

Veli, evliya (velinin çoğulu), ata, dede, baba, ermiş, eren... Her birine İslam ve Türk kültüründe çok değer verilmiştir. Aslında hepsinin anlamı ortak: “Dost” sevgisini yayan, Allah dostları. Hacı Bayram-ı “Veli”, Hacı Bektaş-ı “Veli” gibi Anadolu insanının gönlünü kazanmış veliler pek çoktur. Keza büyük hikâye anlatıcısı “Dede” Korkut veya bestekâr İsmail “Dede” Efendi gibi dedeler... Aynı şekilde Somuncu “Baba”lar, Telli “Baba”lar... Veya Horasan “eren”leri... Onlara Rabia el-Adeviyye gibi kadın evliyayı da eklemek gerek.

*

Haberin Devamı

İsimleri ne olursa olsun evliyanın ortak özelliği, insanlara “Dost” sevgisi aşılamak; her bir varlığa “Dost”un emaneti gözüyle bakmaktır. Özü, sözü, davranışı denk olmak, veliliğin ön koşuludur. Aynı şekilde erdem sahibi ve yardımsever olmak da... Nihai amaçsa, “içten dışa” gelişip, “insan-ı kâmil” yani, tam anlamıyla olgun insan olmaktır.

İNSAN-I KÂMİL

İslam tarihinde saltanat düzenine geçilirken bir kısım Müslümanlar, Hz. Peygamber’in sadeliğinin ve tevazusunun giderek unutulduğu görüşündeydi. Onlar Hz. Ebubekir ve Hz. Ali gibi önde gelen sahabenin hep “zahidane” yaşadığını savundular. “Madde” öne çıkıyor, ibadetlerin asıl manası unutuluyordu. Dolayısıyla gösteriş, şan-şöhret ve servet peşinde koşmak, “insan-ı kâmil” olmaya en önemli engel görüldü.

*

Veliler, ilk dönemden itibaren yüksek devlet görevlerine mesafeli durup kendi işleriyle veya emekleriyle geçinmeye çalıştılar. Öte yandan ister vezir olsun ister fakir, asıl önemli olanın “gönül zenginliği, manevi mertebe” olduğunu savundular. Ayrım gözetmeyen bu tavır, İslam’ın yayılma sürecinde geniş kitleleri kendinde çekmiştir. Örneğin Hoca Ahmet Yesevi gibi isimler Türklerin İslam’ı benimsemesinde önemli rol oynadılar.

Haberin Devamı

HALKIN SIĞINAĞI

Elbette evliya, sadece “rol model” olduğu için sevilmedi. Orta Asya’dan Balkanlar’a uzanan göçlerde veya İslam coğrafyasını kavuran Moğol istilası gibi zorlu dönemlerde veliler, halkın maddi-manevi sığınağı oldular... Hacı Bektaş, Yunus Emre, Emir Sultan gibi isimler, böyle zamanlarda “gönül sultanı” olarak benimsendi. Onlara duyulan saygı-sevgi, günümüze dek uzanmıştır.

KÖTÜYE KULLANANLAR

Elbette tarih boyunca, “ermiş” olduğu iddiasıyla çıkar sağlamaya çalışanlar; servet peşinde koşanlar; usul dışı yollarla toplumda veya devlet yönetiminde etkili olmayı deneyenler de olmuştur. Ayrıca, “sihirbazlık” hünerleriyle kendini veli ilan edenlere, hatta “delilikle veliliği” karıştıranlara da sık sık rastlanırdı. Tüm bu suistimallerin en açık kanıtı, Osmanlı devrinde, tüm Anadolu’da “sahte” mürşitlerin tespit edilmesi için başlatılan tahkikatlardır.

Haberin Devamı

AYNI YOLUN YOLCUSU

Çağlar boyunca, Fas’tan Hindistan’a tüm coğrafyalarda benimsenen evliya kültürü, İslam medeniyetinin en önemli boyutlarındandır. Şiirden müziğe, eğitimden sosyal hizmetlere kadar bir “bahr-i ummandır”; yani anlatılacak yönü çoktur. Özündeyse, kibirden uzak durmak, “yaratılanı Yaradan’dan ötürü sevmek”; güzel bakıp her yerde “Dost cemalin” görmek; gönül kırmamak, incinmemektir... Bunlar her velinin değişmeyen vasıflarından görülmüştür. Ne var ki bu değerleri benimsemek için mutlaka “veli” olmak gerekmiyor. Sadece “insan gibi bir insan” olmayı istemek bile yeterli değil mi?

RAMAZAN ZİYARETLERİ

Pandemi öncesi “eski” ramazanların değişmeyen adetlerinden biri de Mevlana’dan Akşemseddin’e, Şaban-ı Veli’den Merkez Efendi’ye kadar tüm evliya türbelerini ziyaretti. Bunlara Eyüp Sultan başta olmak üzere sahabe kabirlerini de eklemek gerek. Ramazanın ilk iftarını Oruç Baba türbesinde açmak İstanbul’a has bir adettir. Padişahın, yüksek ulemayla birlikte, Topkapı Sarayı’ndaki kutsal emanetleri ve peygamber yadigârı kabul edilen Hırka-i Saadet’i, halkın da Hırka-ı Şerif’i ziyaret etmesi vazgeçilmez ramazan geleneklerindendi.

BİR AYET

Haberin Devamı

Allah, inananların velisidir (dostudur), onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. (Bakara, 257)

BİR HADİS

Allah’ım! [Nefsimi] en iyi arındıracak olan sensin. Onun dostu ve velisi sensin. (Nesâî, İstiâze, 13)

ESMA-İ HÜSNA
El-Velî

Müminlerin en yakın dostu ve yardımcısı.

Yazarın Tüm Yazıları