Amerika mektubu

SALI günkü yazımda, ‘entelektüel’ anlamdaki aydınların illa ‘sol’ olduğuna ve olacağına dair hiçbir kural bulunmadığını söylemiştim.

Fakat bizim yalap şalap ‘münevver’lerin böyle mavra attığını eklemiştim.

Daha doğrusu, farklı devlet ideolojisilerinin varyantlarını fetişleştiren ve kıymeti kendinden menkul olan bir ‘sol’ (!) kavramını, eninde sonunda yine devletle gerdeğe girerek, kırk senedir empoze ettiklerini vurgulamıştım.

Eh, körler diyarında şası sultan, bizde söker ama başka yerde sökmez!

Adama gülüp geçerler ve ‘öğren de gel’ diye ti'ye alırlar.

* * *

İŞTE, Francis Fukuyama'dan Daniel P. Moynihan'a ve Samuel Huntington'dan Jean Elshtain'e bir dizi çok önemli aydının geçen hafta yayınladığı ‘Amerika Mektubu’ bildirgesini bu çerçeveye oturtmak gerekiyor.

Çünkü, aralarında bazı ‘liberal’ler yer alsa da, manifestoyu imzalayanların büyük çoğunluğu ‘muhafazakar’, hatta ‘sağ’ kategoriye giriyor.

Ve tabii, 11 Eylül saldırısından yola çıkarak ‘savaş nedir’, ‘hangi savaş haklıdır’, ‘savaşa karşı tutum ne olmalıdır’ gibi hayati konuları uzun uzun ve özellikle de insanlık ve uygarlık etiği açısından sorgulayan bildirge bizim ‘münevver’ zevatın tabu ve şablonlarını öylesine aşan bir derinlik ve boyutta ki, eminim, mürekkep yalamışlarımızın kafası şimdi fena halde karışmıştır.

O da, eğer satır be satır okumak zahmetine katlandılarsa...

Fakat anlaşılan, ya yarım yamalak şöyle bir göz attılar, ya da yukarıdaki isimlerden bazılarını kulaktan duymuşlukları var, dolayısıyla hemen ‘Amerika Mektubu’nu ‘savaş çığırtkanlığı’ türünden haber ve yorumlarla yansıttılar.

Eh, manifesto sonuç itibariyle ABD'nin barbarlığa karşı başlattığı savaşı sahipleniyor ya, o aydınlar ‘savaş çığırtkanı’ olmayacak da ne olacak?

Destur de! Ağır ol, molla desinler!

İçeriğininin yüzde doksanına katıldığım, ama savaşın ahlaki ve stratejik haklılığı konusunda değil yöntemi ve taktik uygulaması konusunda tereddütlerimi sakladığım ‘Amerika Mektubu’nun nihai bölümünü aşağıda tercüme ediyorum.

‘Savaş çığırtkanı’ mı, yoksa ‘çığırtkanlığa savaş’ mı, kararı siz verin!

* * *

‘BİZLER, (ülkemizi), başta kibirlilik ve şovenizm gibi savaşan milletlerin sık sık düştüğü kötü eğilimlerden uzakta tutabilmek için elimizden gelen her şeyi yapacağımızı taahhüt ediyoruz. Aynı zamanda da, ulusumuzun bu savaşı kazanması gerektiğinin hayati olduğunu tek bir ağızdan ve açıkça duyuruyoruz.

Kendimizi savunmak için savaşıyoruz ama, insanlığın en güzel umutları olan insan hakları ve insanlık onuru ilkeleri için de savaştığımıza inanıyoruz.

Bir gün bu savaş bitecek. Oraya geldiğimiz vakit, hatta kısmen ondan da önce, bize, barışmak için büyük çaba sarfetmek görevi düşecek. Bu savaşın, dünya çapındaki bir belaya son vererek, insanlığın adil temelde inşa edilmesi imkanlarını arttıracağını umuyoruz. Fakat hem burada, hem her yerde, savaşın boş yere heba olmamasını ancak barış yanlılarının sağlayabileceğini biliyoruz.

Bilhassa Müslüman toplumlardaki hemşirelerimize ve biraderlerimize seslenmek isteriz. Açıkça diyoruz ki, biz sizin düşmanınız değil, dostunuzuz. Düşman olmamalıyız. Ortak noktamız çok fazla. Beraber yapacak çok şeyimiz var.

Bizimkinden daha az olmayan sizin insanlık onurunuz ve bizimkinden daha az olmayan sizin daha iyi yaşamak hakkınız, işte bunlar uğruna savaştığımıza inanıyoruz.

Biliyoruz ki, aralarınızda bazınız bize karşı büyük güvensizlik duyuyor.

Ve biliyoruz ki, biz Amerikalılar bu güvensizliğinizin kısmi sorumlusuyuz.

Fakat düşman olmamalıyız. Sizinle ve diğer bütün iyiniyetli insanlarla beraber adil ve kalıcı bir barış için ortak çalışağımızı ümid ediyoruz’
.
Yazarın Tüm Yazıları