AKM’nin kaderi ne olmuş?

Cem Erciyes’in dünkü Radikal’de Bakan Ertuğrul Günay’la yaptığı röportaj, “AKM’nin kaderi belli oldu” diye yankı buldu gün boyu...

Haberin Devamı

Radikal de “AKM’yi 2012’de açacağız” başlığını birinci sayfasına taşımış.
İnternet sitelerinin başlık bile değiştirmeden birbirinden yaptığı alıntılara kanmayıp, Cem Erciyes’in röportajını okudum Radikal’de.
Kaderinin belli olduğu falan yok AKM’nin.
Bakan Günay şayet kaynak bulursa... Biraz da sponsor bulabilirse... 2011-2012 sezonunda açmayı umut ediyor AKM’yi... Sadece umut!
Dolayısıyla AKM’nin kaderinin belli olduğu falan yok.
Kaderine terk edilmişlik var.
Ben başından beri AKM’nin yıkılması gerektiğini savunanlardanım.
Taksim’in trafiğe kapatılmasını, yeniden düzenlenmesini, AKM’nin yerine modern bir opera binası yapılmasını da destekliyorum.
Başbakan Erdoğan’ın Taksim projesinde desteklemediğim tek şey var; Topçu Kışlası!
O da Taksim’in tek yeşil alanı olan Gezi Parkı’nın yerine yapılacağı için...

Haberin Devamı

Ömür’e bir tebrik...

Siyah beyaz Türk filmlerindeki İstanbul’un aşığıyım...
50’lerden, 60’lardan kalma filmlerde birden fonda beliren bomboş Boğaz sırtlarını, araba geçmeyen caddeleri, meydanları izlemeye bayılırım.
Geçiyordum rastladım, İz TV’de bunun belgeselini yapmışlar. İstanbul’un sinemalarda çok kullanılan mekanlarını derlemişler.
Belgeselin adını da çok iyi bulmuşlar; Kadrajdaki Şehir.
Arşivlerden Türk filmlerinin o mekanlarda geçen sahnelerini bulmuşlar.
Nasıl bir emek, nasıl bir ince işçilik anlatamam. Programı kim sunuyor dersiniz?
Bizim Ömür Gedik!
Ömür’e kızanlar çıkıyor ama bakın harıl harıl çalışıyor kadın, bir dakika boş durmuyor.
Başlıkta Ömür’ü tebrik ettim ama asıl tebriği belgeselin yapımcıları hak ediyor.
Sonuçta arşivlere dalıp, filmlerden İstanbul sahnelerini bulup çıkaranlar onlar.
Not: İz TV’de tam bu belgesel bitti, peşinden Nazım Alpman’ın hazırladığı müthiş bir 28 Şubat belgeseli
başlamaz mı...
Gazeteci tanıklar, manşetler eşliğinde gazetecilik adına ne büyük ayıplar yapıldığının bir ibret belgesi!
Kaydettim hemen...
Pazartesi gecesi İz TV’ye çakılıp kaldım vesselam.

Şirinler neden dublajlı

Şirinler tüm sinemalarda Türkçe dublajlı olarak vizyona girdi.
Neden?
Çocuk filmi olduğu için! G-Mall’da gişedeki arkadaşa sordum; “Sadece dört çocuk geldi filme” dedi.
Filmi izleyenler daha çok yetişkinler.
Buna rağmen altyazı seçeneği olmaması tam bir saçmalık. Yine de girdim filme...
Şirinler’in gizli gizli komünizm propagandası yaptığı hep söylenmiştir.
Öncelikle yaratıcısı Peyo, sıkı bir komünist olduğu için.
Sonra çizgi filmin İngilizce adı Smurf’un, “Small Men Under Red Flag” (kızıl bayrak altındaki küçük adamlar) manasına geldiği iddia edilmiştir.
Smurf’un “Socialist Men Under Red Father”ın (Kızıl baba altındaki sosyalist adamlar) kısaltması olduğu da söylenir.
“Kızıl Baba” dedikleri de Şirin Baba...
Çizgi filmde bir tek kırmızı giyen odur ve sakallı haliyle Karl Marx’ı simgelediği iddia edilir.
Şirinler köyünde herkes kendi işini yapar, para olmadan komünal bir yaşam sürülür...
Şirin çileği tarlaları bütün köyün malıdır...
Şirinler’i yemek isteyen Gargamel kapitalizmi simgeler vs vs...
Buna rağmen Şirinler’in komünizm propagandası yaptığı iddiası hiçbir zaman kanıtlanmamıştır. Yine de Şirinler’i bu gözle izlemeyi seviyorum ben.
Şirinler’in Gargamel’den kaçarken New York’a geldikleri üç boyutlu sinema filminde de bu tür gönderme sayılabilecek sahneler var.
Şirinler, Gargamel’e karşı hep birlikte marş söyleyerek ayaklanıyorlar falan...
Ama bu bir Hollywood filmi.
Yani komünizm propagandası yapılacaksa, onu da kapitalizm yapıyor...
Belki de hiç bunlara takılmadan Şirinler’le eğlenmek en iyisi, bu film de onu iyi yapıyor.

Yazarın Tüm Yazıları