Ağustos karabasanı

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Ağustos birdenbire geliverecek. Ay değil külhan. Yaz külhânî'leri de Reşat Ekrem Koçu'nun İstanbul Ansikopedisi'nde bir madde olabilirler mi?

Güneşe tapanlar, ağustos böcekleri gibi yazlıklarda vızıldayacaklar. Ne itici sestir o...

En kısa yol, yazlıkta çizilir. Evle deniz ve havuz arası. Konular, içi boş bunbunlar... Yandım, yandınız, yandılar...

Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, yazın Uludağ'a giderdi. Nereye gideceğini tahmin ederdiniz, otuz yedi derece sıcağa mı?

Tanıdıklarımın çoğunun tatile çıkmaları için teşvik ve tahrik ediyorum. Onlardan arınmış bir şehirde yaşayabilmek amacıyla.

Ağustosa karşı olan bir tek ben miyim? Yok bu böbürlenme olur. Ağustosta büyük şehirlerde nabızlar durur ve sahillerde bir başka ritmde atmaya başlar.

Tatil seferberliğinin başladığı, ille de herkesin yapmak zorunda olduğu tatil histerisinin doruğa çıktığı aydır.

Can havliyle, aman güneş gidiyor diye şehri terkedenler, size teşekkür borçluyum.

Beyoğlu'nun yan/arka sokaklarındaki küflü serinlik, bana, İstanbul'un Bizans'ı görmüş bir şehir olduğunu hatırlatır.

Boş caddeler, bende The Day After çağrışımı yapsa da, çelişkili bir huzur verir.

Edip Cansever'in şiirini hatırlıyorum, Kirli Ağustos.

William Faulkner da bu yazıya girmek istiyor, Light in August ile... O sevdiğim Çayhane'nin uzun adı Ağustos Mehtabında Çayhane idi.

Ağustos Mehtabı'nı dilinize ve hayatınıza dolayanlardan mısınız?

Ne yaparsınız o parlak tekerlek gökyüzünde dururken... Ben bilmem de onun için size soruyorum.

Lunatik tiplerden değilim demek.

Lunatik'ler (aycılar/aysılar) çoğunlukta. Romantikler, aya aval aval bakanlardan mı çıkar?

Behçet Necatigil'in Pan'ı asfaltlara uğrayınca paniğe kapılmıştı.

Ormanlar onun olsun, asfaltlar benim.

Ben Pan'ı değil Panik'i seviyorum.

Necatigil, kalabalıklarda tenhalığı yaşayıp, şiir yazdığını söylerdi.

Ben kalabalıkları da, uğultusunu sevmiyorum, detone bir koronun anlamsız haykırışları.

Akdeniz, neden güneşsiz olmasın. Hiç olmazsa tablolarda, şiirlerde...

Tender is the Night'tı F. Scott Fitzgerald'ın kitabının adı, geceler güzeldir demek yetmiyor, yumuşaktır'ı eklemek gerekiyor. Haşim'in gecelerinden olsun.

***

Ağustos ayı bütün sıkıcılığıyla geliyor. Festivaller bitti, bir süre sonra havada yankılanan melodiler de duyulmaz olacak.

Festival kuşağı diye bir kuşak olmalı, ben o kuşağın gezgini olmalıyım.

Başka kentler, başka insanlar ama aynı müzik.

Ağustos ayında neden mutlak bir sessizlik. Sessiz filmdeki bir çöl görüntüsü gibi.

Oysa dünyada müzik devam ediyor.

Neden Türkiye'de küçük yöresel festivaller yapılmaz.

Yabancı gazetelerin festival programlarını okuyorum,müzik,dans,tiyatro bitmiyor. Sanatın mevsimi olur mu ?

***

Yaz rehavetinden kendimi kurtarma için - ne zaman kaptırdım ki - Çaykovski'nin Bir Kış Günü Düşleri'mi dinlesem, Yahya Kemal'in Kar Musikilerini mi okusam. Neden Shakespeare, Kaygılarımızın Kışı, demiş.

Neyseki, ağustosun ardından birdenbire sonbahar, gelir ve o zaman da Rimbaud'ya bu dizesi için teşekkür ederim.

Yazarın Tüm Yazıları