A380 simülatörüyle uçtum

Gökyüzünün en büyük yolcu uçağı Airbus A380’in kokpitine oturdum ve Fransa’nın Toulouse kentinden kalkıp, karlı bir gün Londra’nın Heathrow Havalimanı’na müthiş bir iniş yaptım.

Çok ama çok şanslı bir yolcu olarak bu uçağın ilk uçuşunda yer aldım. Toulouse’daki tanıtım uçuşundan sonra bir kez de Frankfurt-Washington DC arasındaki rota ispat seferine katıldım. Bu devin doğuşundan ilk uçuşuna, testlerinden teslimat hazırlıklarına kadar tüm aşamalarına tanıklık ettim.

Şimdi sıra "sanal" bir uçuşa gelmişti. Geçtiğimiz hafta Airbus’tan bir davet aldım. Dünyada sadece 10 havacılık editörüne tanınan bir hakkı kullanmak için çağırıldım. Evet, A380 benim kontrolümde olacaktı. Tam bir saat A380’i simülatörde uçuracaktım. Airbus’ın Toulouse’daki ana eğitim merkezinde Yeni Projelerden Sorumlu Uçuş Ekipleri Eğitim Müdürü Kaptan Pilot Xavier Lesceu ile buluştuk. O, tecrübeli bir öğretmen ve test pilotuydu. Benim gibi nice çaylağı gökyüzüne çıkarmıştı.

Airbus’un A380 simülatörlerinin bulunduğu merkezde Thales ve CAE şirketlerinin iki A380 simülatörü vardı. İkisi de 24 saat çalışıyor, bir dakika bile boş durmuyordu. Kuşkusuz para basıyordu. Başta Singapur, Emirates Havayolları olmak üzere çok sayıda A380 siparişi vermiş olan havayollarının pilotları eğitim alıyorlardı.

UÇUŞ HİSLERİNİ MÜKEMMEL VERİYOR

A380’nin simülatörlerinde en yeni nesil ses, görüntü sistemleri vardı. Özel elektrikli kollar, uçuş hislerini maksimum gerçekliğe yakın sunuyordu. Ufacık bir türbülanstan uçağın piste ilerlerken yaylanmasını bile pilota hissettiriyordu. Uçacağım Fransız Thales imalatı simülatörün değeri tam 38 milyon dolardı. Kokpitte yerimi aldım. Yani uçağı uçuracak olan pilotun oturduğu sol koltuğa oturdum. Burası A380 uçağının birebir kokpiti büyüklüğündeydi. Bugüne kadar girdiğim kokpitlerin en büyüğü ve en etkileyici olanıydı. Kısa bir brifingin ardından önce uçuş bilgilerini uçağa yüklemeye başladım. Kaptan pilot koltuğunun sağında gaz kollarının hemen yanında yer alan uçuş bilgisayarına bilgileri girdim. Sistem karmaşaya gerek bırakmayacak ve çok kolay anlaşılabilecek şekilde tasarlanmıştı. Sefer sayısı olarak kısaca soyadımın üç harfi ile bir numaralı seferi yazdım. "CEB01" sayılı sefer için kalkış meydanımız LFBO kodlu Toulouse Blagnac Havalimanı’ydı. Bu özel uçuş için kalkış ağırlığımızı 400 ton olarak belirledim. Uçuş bilgisayarına bilgileri yan tarafımda bulunan koca bir "mouse" ile girdim. Bu sistem pilota büyük kolaylık ve aynı zamanda pratiklik sağlıyor. Bilgisayarda uçağı büyük ölçüde uçuşa hazır hale getirdim. Pilotlar isterse önlerindeki yemek masasına yerleştirilmiş klavyeden de bu bilgileri girebiliyor. Rotamızı Kaptan Lesceu ile belirledik.

MOTORLAR ÇALIŞIYOR

Hazırlıklar tamamlandıktan sonra sırayla Rolls Royce Trent 900 motorlarını çalıştırmaya başladım. Dört motorun da çalışması tamamlandıktan sonra piste doğru ilerlemek üzere gaz kollarını hafifçe açtım. A380, 80 metre kanat açıklığı ile tam bir dev. Taksi yollarında giderken pilotların özellikle dönüşlerinde çok dikkatli olması gerekiyor. İniş takımlarının pist veya taksi yolu içinde olup olmadığını uçağın farklı noktalarına yerleştirilen kameralar sayesinde takip ettim. Bu görüntüler kokpitteki ekranlara yansıtılıyordu. Buna rağmen bir ara uçağı taksi yolundan toprağa doğru kaçırdım. Sonra biraz gaz açıp uçağı toparlayarak piste doğru yöneldim. Kuşkusuz bu tümüyle benim beceriksizliğimdi.

Pist başına geldikten sonra kalkış öncesi kontrolleri yapmaya başladım. A380’le birlikte pilotların kullandıkları kağıt "check-list" yani kontrol listesi yerini bilgisayar ekranlarına bırakmış durumda. Check-listin bilgisayardan okunup onaylanarak yapılması herhangi bir maddenin atlanmasını engelliyor. Toulouse Blagnac Havalimanı’nın 3 bin 500 metre uzunluğundaki 14 sağ pistinin başına geldikten sonra gaz kollarını maksimuma getirdim. Dört motorun her biri 81 bin 500 libre itiş gücüne kısa sürede ulaştı. Frenleri bıraktığımda A380 piste yavaş yavaş ilerlemeye başladı. Uçağın dev yapısından dolayı hızlanma çok ağır belirginleşti. A380, 22’nci saniyede "V1" olarak adlandırılan burnu kaldırma süratine ulaştı. Bundan sonra artık geri dönüş yoktu.

TEK MOTORU DURDURDUM

Side-stick olarak adlandırılan lövyeyi önce hafifçe çekerek 400 tonluk A380’i kuyruğunu vurmayacak, artistik bir kumandayla pistten kestim. İki saniye sonra tırmanış açısını artırmak için lövyeyi biraz daha kendime çektim. Kaptanımız bu arada görevi gereği iniş takımlarını almıştı. İniş takımlarının toplanışını ve kitlenmesini ışık ikazlarından göz ucumla izledim. Süratimiz saatte 260 kilometreye ulaştı. Kısa sürede bin metreye çıktım. Burada sürati önce saate 465 kilometreye yükselttim ve oto pilotu devreye koydum.

Pistten uzaklaştıktan sonra önce uçağın performansını denemek amacıyla bazı hareketler yapmaya karar verdim. Oto pilotu devre dışı bıraktım. Sağa ve sola dönüşler yaptım. Tüm fly-by-wire yani kablolu uçuş sistemine sahip Airbus ailesi gibi A380 de uçağın dönüş açısını maksimum 30 derecede koruyor. Daha fazlasına izin vermiyor. Kumandalar yumuşak ve keyifli bir uçuş sunuyor. Sonrasında motor kaybı yaşamak amacıyla 4 numaralı motoru devre dışı bıraktım. A380 sanki 3 motorlu bir uçak gibi büyük bir performans kaybı yaşamadan uçmaya devam etti.

Uçağın iniş performansını görmek için tekrar Toulouse’a döndüm. A380’in iniş ağırlığını 300 tona düşürdüm. Aletli İniş Sistemi (ILS) yaklaşmaya başladım. Uçağın hızı saatte 270 kilometreye inerken iniş takımlarını ve tam flap açtım.

OTO PİLOTLA İNDİK

Uçak, oto pilot sistemi ile biz hiç karışmadan alçalmasını sürdürdü. Uçuş bilgisayarı hızla azalan yüksekliğimizi 40-30-20 feet olarak sayarken A380 yumuşak biçimde oto pilotun kontrolünde pist başına yakın bir noktada teker koydu. 300 ton ağırlığındaki uçağın teker koyuşu hiç de ürkütücü değildi. Hatta benim motor fren sistemi yani reverse’leri açmama bile gerek kalmadı. Ama ben bu zevki tatmak için reverse’leri açtım. Uçağımız hemen yavaşlayarak çok kısa mesafede durdu.

İkinci uçuşumuz için dünyanın en kalabalık havalimanlarından biri olan Londra’daki Heathrow’u seçtim. Uçağı Heathrow’a sadece iniş için planladım. Bu sefer karlı bir havada saatte 40 kilometre hızla esen yan rüzgarla 23 pistine yaklaşmaya başladım. Mükemmel görüntü grafiklerine sahip bilgisayar kar tanelerini çok net gösteriyordu. Yan rüzgar uçağı zorlasa da A380 istikrarlı bir yaklaşmayla pist başına kadar geldi. Manuel olarak A380’i indirmek gibi bir cesareti elbette göstermedim. O pilotların işiydi, onların uzun eğitimlerinin önceliği olabilirdi ancak.

A380 yumuşakça piste dokundu ve yine kısa sürede durdu. Tabii ki pist standartlara göre temizlenmiş ve kayma değerleri oldukça düşüktü. Bu, simülatörde olsa bile mükemmel bir deneyimdi. Galiba şanslı bir yolcudan sonra şanslı bir "pilot aday adayı" olmuştum...

THY’nin en yeni A320’si geldi

Türk Hava Yolları’nın Airbus’tan teslim aldığı "Edremit" adı verilen TC-JPJ tescil işaretli Airbus A320 tipi uçağı filoya katıldı. Yeni nesil kabin teknolojilerine sahip olan uçak, özel LED ışıklarından oluşan aydınlatması ile daha ferah kabin sunuyor. Edremit, THY’nin 103’üncü uçağı oldu. Uçağın teslimatına Üretim Planlama Mühendisleri Zeki Keskin ve Yavuz Turan, Hat Bakım Koordinasyon Şefi Atıl Vardar, Kaptan Pilot Serdar Gündoğdu ve Eşi Nur Gündoğdu, Kaptan Pilot Cafer Küçük, Hat Bakım Vardiya Şefi Muammer Bayramçavuş, Uğur Cebeci, Airbus’tan Aymen Mussad ve Uçak Elektronik Baş Teknisyeni Aydın Erol katıldı (soldan sağa). Tolga ÖZBEK
Yazarın Tüm Yazıları