Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

17 Ağustos Marmara Depremi Anıtı

14 yıl önce Marmara’da yer yerinden oynadığında İzmir’deydim, hamileydim.

Haberin Devamı

Sokağı ağlayarak inleten köpeklerin sesine uyanmıştım.
Öyle sıcaktı ki hava, klima yetmemiş, bir de vantilatör çalıştırmıştık odada.
Kocama “Köpekler bir garip ağlıyor” dememle birlikte, delice sallanmıştık.
Uyku sersemi, şok içinde kendimizi sokağa zor attık.
Deprem Ege’de oldu sandık.

17 Ağustos Marmara Depremi Anıtı

Hayatımda ilk defa korkudan dilim tutulmuştu resmen.
Çenem kitlenmişti.
Hayatımda kendimi sokağa attığım ilk depremdi.
Aradan zaman geçip de depremin Marmara’da olduğunu anladığımızda ve sevdiklerimize telefonla ulaşmaya çalıştığımızda, birçok insan için artık çok geçti...
Sonrasını hepimiz biliyoruz, tam teşekküllü facia!
Bu facia insanın insana yaptığı kötülüktü aslında.
Rahmetli Deprem Dede Ahmet Mete Işıkara tek cümleyle özetlemişti durumu: “Deprem değil, bina öldürür...”
Binalar katil olmuştu, evet.
Seri katil!
Bu faciadan beklenmedik iyilikler de doğdu.
Türkiye AKUT’la tanıştı.
Tanıştı da peki bugün ne yapıyor?
www.akut.org.tr
Girin bu web sitesine bakın. Bir sürü eğitim veriyorlar.
Aldık mı eğitimleri?
Ne yaptık?
Ne bekliyoruz?

***

Depremden bir süre sonra Siyaset Meydanı’nda, denizin yuttuğu apartmanların su altı çekimlerine denk gelmiştim.
14 yıl geçti üstünden, o görüntüleri unutmak istiyorum ama unutamıyorum.
Depremden 14 sene sonra, Yalova’ya gittim.
2 Haziran’da.
Koşu hastalığımı ve yazılarımı takip eden, o zamanlar Türkiye Triatlon Federasyonu Organizasyon Sorumlusu ve aynı zamanda çok iyi bir koç olan Melih Işıkçı beni triatlonun yavrusu sprint denemeye ikna etmişti.
Ona verdiğim söz olmasa, gitmezdim belki de... O gün ve öncesinde biber gazı koşuları yapıyordum Gezi civarı Harbiye-Karaköy arası!
Avrupa’da en fazla atlet olan branş triatlon ve maalesef Türkiye bu konuda çok büyük imkanı varken çok geride.
Müthiş gençlerimiz var yıldız olarak yetişen ama yine bir klasik, Türkiye haberdar değil onlardan çünkü aklı fikri tek tip spor faaliyetinde.
Ya sabır tüm atletlerimize!
Ben de işte o triatlet gençlerimizi desteklemek ve ne büyük işi sessiz sedasız yaptıklarını anlamak adına gittim Yalova’ya.
O güzelim ve çok anlamlı Yalova Triatlonu, Gezi olayları sırasında arada kaynadı.
Gezi Parkı’nda yuttum gazları ve biber gazlı deniz gözlüğümle gittim yine de.
Sporun birleştirici, iyileştirici gücü adına, iki biber gazı arası bir de triatlet oldum bu vesileyle!
Hayatımın en duygusal, en beni ürküten deneyimini yaşadım aynı anda.
Meğer Yalova Triatlonu tam da Deprem Anıtı’nın yanı başından başlıyormuş. Değirmendere sahilinde...
Meğer triatlonun ilk etabı olan yüzmeye, denizin yuttuğu enkazların doldurulduğu yerden başlıyormuşuz.
Meğer triatlon parkurunun bisiklet sonrası son etabı olan koşu, Marmara Deprem Anıtı’nın içinden geçiyormuş.
Denize girip kulaç atmaya başladığımda içimi saran binbir ürperti, gözümden gitmeyen görüntüler derken, kalpten gidiyorum sandım.
Bir süre kulaç atamadım.
Bir yandan yuttuğum gazların nefesimi daraltması, bir yandan gazdan tahriş cildimin tuzlu sudan yanması, bir yandan bir zamanlar burada yaşanan dehşet!
Ne desem ki size...
O 900 metreyi nasıl yüzdüm bilmiyorum. Eğer Melih Işıkçı yanımda olmasaydı, sanırım gerisin geri çıkardım denizden.
Denizden çıkıp, 20 km bisikleti bitirip de koşmaya başladığımda yedim esas tokadı yüzüme.
Marmara Depremi Anıtı’nın içinden üç kere koşarak geçtim, 5 km’yi tamamlamak için.
O anıt taşlarının üzerinde yazan isimler içime işledi!
Her geçişimde gözlerim dolu dolu, kalbim gümbür gümbür geçtim.
Depremde hayatını yitirenlerin isimleri gözlerime işlendi...
Hayatımda hiç bu kadar allak bullak olduğumu hatırlamıyorum. Bir yanda gencecik triatletler umut ve hayat saçıyorlar, öte yanda çala çırpa yapılan binaların enkazında kalmış canlar...
Ne desem bilmiyorum inanın!
İlla 17 Ağustos olması da şart değil. O anıt orada duruyor ibretlik!
O anıtı bir ziyaret edin. O caddede bir yürüyün.
Çarpık ve depreme uygun olmayan inşaatlar hâlâ devam ediyor bu topraklarda.
Hâlâ doğa katlediliyor bu ülkede.
Hâlâ!
Doğaya karşı değil, doğayla yan yana yaşamamız gerektiğini, doğayı katletmek yerine doğumuna ebelik yapmamız gerektiğini idrak edemedi bu kafalar.
Dün Can Dündar’ın Marmara Depremi belgeselini izlerken perişan oldum.
Ne kadar çabuk unutuyoruz en unutulmayası şeyleri, neden en alınası dersleri almıyoruz hâlâ!
Neden felaketlerde birleşmeyi bekliyoruz...
Neden hep Ortadoğu vahşet, dehşet, deprem ve şiddetle sarsılıyor?
Zihniyet, medeniyet, eğitim, çevre bilinci, hadi gel dank et şu memlekete!
İyi ki gittim Yalova Triatlonu’na.
Deprem Anıtı orada duruyor.
Taş gibi oturuyor insanın içine.
Yakınlarınızın ismini bir deprem anıtında görmeyi beklemeyin.
Bilinçlenin.
Yonca
“anısına”

Yazarın Tüm Yazıları