13 sebep

Herkes, "Nihat Odabaşı’na neden fotoğraf çektirdin?" diye soruyor. "Tek sebep 40 olmadan hayata bir çentik daha mı atmaktı?" Tabii hayır! O, işin bahanesi. Aşağıda aklıma gelen sebeplerin bazılarını sıraladım:

1- İlgi çekmek için.

2- "Kadın yine n’apmış bak!" dedirtmek için.

3- Sizi konuşturmak için.

4- Canım istediği için.

5- Nihat’ın beni olduğumdan çok daha güzel görüntüleyeceğine yüzde yüz emin olduğum için.

6- İçimden nasıl bir kadın çıkartacağını merak ettiğim için.

7- Alya’ya ileride, "Zamanında annem hiç de fena değilmiş!" dedirtmek için.

8- Kapak olmak hoşuma gittiği için. (Kapak olduğum bütün dergileri, bir çekmeceye koyuyorum. Arada çıkarıp kendime bakıyorum. Bu da böyle bir hastalık işte. Sırada Elle var. Işın’la plan yapıyoruz, dünyanın neresinde çeksek diye, yine Nihat’la. Yeryüzünde Elle’e kapak olmaya hayır diyecek bir kadın var mıdır?)

9- Hava atmak için.

10- Bir kadının sevgilisinin bu tür şeylere itiraz etmeme olasılığının da olduğunu göstermek için.

11- Risk almak için, risk almanın da heyecan verdiğini bildiğim için.

12- Bu yazıyı yazabilmek için.

13- Gerçekten o fotoğrafları yatak odama asmak istediğim için. (Yatak odamız bembeyazdı. Sıkıldım. Değişiklik olsun diye beyaz yatağın üzerine, açık gri- koyu gri ve siyah yastıklar aldım. Bugün perdeleri de değiştiriyorum, gri yapacağım. Duvarların birini de griye boyadım. Sonra yatağın kenarına da siyahlı, grili lambalar buldum. Size bir şey söyleyeyim mi süper oldu. Şimdi o gri duvara Nihat’ın çektiği siyah-beyaz fotoğrafları asacağım. En çıplak olanlarını. Hahahahaha. Çerçevelerini bile seçtim. Bu tür numaralar çekmezsek hayat çekilmez ki... )

Yemek, içmek, sevişmek

İŞTE HAYAT BU


Dün akşam Demet’lerdeydik.

Beş çift.

Demet ve Semih, rakı-balığa davet etmişti.

Bizi sürü de güzel mezeler hazırlamışlar.

(Bir gökdelenin, çok yüksek tavanlı, her tarafı camlı, bütün şehrin ışıklarını gören bir dairesinde yaşıyorlar. Dubleks, içeriden merdivenli. Az eşyalı. New York’taki loftları hatırlatıyor. Yukarı kat, çocuk bahçesi gibi, kızları Lila ve Nis’in odası var ve ikisi için Demet’in hazırladığı muhteşem bir oyun alanı... Ama aşağı kat, zannedersin ki çocuksuz bir çiftin evi. Çocukları ortadan kaldırdıktan sonra, onlar baş başa takılıyorlar. Çocuksuz bir çift gibi. Acayip hoşuma gidiyor bu. Çünkü Allah başımızdan eksik etmesin ama bazen çocuklar da insana basıyor!)

Dün, onların çocukları bizdeydi.

Biz onlardaydık.

Kızlar, bizim evde "pijama parti" si yaptılar.

Biz Demet’lerde "meyhane gecesi."

Buraya kadar her şey normal.

Normal olmayan kalkan...

İnanabiliyor musunuz Türkiye’den taze kalkan vardı, Semih o kalkanları bir güzel tava yaptı.

Arkadaşlar, tadı nasıl olağanüstüydü!

Parmaklarınızı yersiniz!

Bu sözünü ettiğim çift, sürekli bavullarında balık taşıyorlar.

İyi yanı yakalanmıyorlar.

Sonra da getirip buzluğa atıyorlar.

Biz de bekliyoruz ne zaman davet edecekler diye.

Ayşen’le Bryan’ın da onlardan geri kalır yanı yok, onlar da Bodrum’dan barbunya getiriyor.

Evet, yanmış okumadınız Bodrum barbunyası.

Donduruyorlar.

Ve böyle meyhane gecelerinde, birden bire ortaya çıkarıyorlar.

Artık daha neler diyeceksiniz ama Yalıkavak pazarından alınmış bademli yeşil zeytinler de vardı...

O kadar güzeldi ki dün yediğimiz her şey...

"Oh be hayat bu" dedim.

"Yemek, içmek, sevişmek..."

"Ve müzik..."

Türk Sanat Müziği dinledik.

Genlerimizde filan var, hepimiz birkaç dubleden sonra bülbül gibi şakımaya başlıyoruz.

Anlayacağınız biz Dubai’de, dün gece, o güzelim evi, meyhaneye çevirdik.

İnsan dünyanın her yerinde yaşayabilir ve kendini şahane hissedebilirmiş.

Ben artık eminim bundan.

Yeter ki, yanında sevdiği dostları olsun...

Kayınvalidemin tepesini attıran haber

(Betûl Mardin’le her gün birkaç kere konuşuyoruz, yazışıyoruz. Posta kutumda sürekli ondan gelmiş mesajlar buluyorum. Dün gelenlerden bir tanesini sizinle de paylaşıyorum...)

Ayşecim.

Sunday Times’ın kültür ekinde (14 Haziran 09), "Kaza esnasında yapılması gerekenler" başlıklı bir haber vardı...

Yazıda, her türlü kaza anlatılıyor...

Uçak kazası, araba kazası, deniz kazası...

Bir hizmet haberi...

İyi hoş da...

Ortada Türk Hava Yolları’nın parçalanmış fotoğrafı duruyor!

Niye Air France değil de bizim uçağımız?

İnanılmaz tepem attı!

Bunun adı düşmanlık değildir de nedir?

Oraya bir fotoğraf mı gerekiyor?

Neden akla Türk Hava Yolları geliyor?

Türkiye’nin "imaj"ı ne halde, buna bak anla...

Kahroluyorum...
Yazarın Tüm Yazıları