Zor zaman hapı

Zor zamanımda, kafayı yiyeceğimi düşündüğüm anda yerimi değiştiriyorum.

Haberin Devamı

Oturuyorsam, kalkıyorum veya oturduğum yerin tam karşısında bir yere geçiyorum.
Yeni geçtiğim yere, kendimce uydurduğum bir başka bakış açısıyla oturuyorum.
Nasıl mı?
O bunaldığım andaki bakış açım “köşeye sıkışık Yonca” diyelim.
Köşeye sıkışmış Yonca’yı eski yerimde bırakıp, karşı koltuğa “parktaki tonton teyze” olarak geçiyorum.
Bazen de “ergen” oluyorum, kimi zaman “bilge baykuş”.
“Parktaki o tonton teyze, o köşeye sıkışmış Yonca’ya ne derdi?” diyorum ve başlıyorum Yonca’yla sohbete, nasihate...
Tonton teyze:
“Ah kızım daha çok gençsin. Her şey olacağına varıp geçiyor. Üzüldüğünle kalıyorsun. Sen akıllı bi kıza benziyorsun. Zaman kaybetme evladım. Çalışmaya devam et. Hadi güzel evladım, tevekkül...” diyor bana.
Ergen:
“Ya ezik misin? Senin başka işin yok mu? Zırlayıp içimi bayacağına git hallet. Bir müzik dinle, arkadaşınla buluş, havan değişsin ya. Sıktın yani!” diyor mesela.
Hangi “kafa” içime sinerse onun dediğini yapıyorum.
İyi geliyor biliyor musunuz.
Bakış açısı öyle inanılmaz bir sihirli değnek ki!
Sizin de işinize yarar belki.
Deneyin arada.
Yonca
“iç açıcı”

Haberin Devamı

Trafik gürültüsü

Sinirlerim bozukken her zaman koştuğum parka koşmaya gittim.
Sağım park, solum otoban.
Nasıl deli bir trafik gürültüsü biliyor musunuz, çıldırtıcı. “Bu hep böyle miydi?” oldum. Gürültü öyle dayanılmaz hale geldi ki, sakinleyeceğim zannederken beter oldum sinirden.
Derken...
“Yonca! Otobanı bırak, dibinde park var. Parka baksana sen.
Parktan bir ses geliyor mu ona bak hele...
Dinle Yonca, duy Yonca, dinle Yonca duy Yonca. Parkı dinle Yonca...” diye nasıl sayıklıyorum biliyor musunuz?
Önce 2-3 kuş sesi duyar gibi oldum. İyice dikkat kesildim.
Ohooo nasıl bir kuş sesi senfonisi biliyor musunuz!
Resmen kuş sesinden kendi adımlarımı duyamıyorum.
E nerde kaldı o beni hasta eden trafik sesi?
Sanki sol kulağım kapanmış, sağ kulağım kuşlara odaklanmış.
İnanamadım.
Arkadaşlar, odak noktan neyse osun.
Trafiği duyasın varsa, trafik duyuyorsun.
Kuş sesiyse, kuş sesi.
Bu anlattığım geyik değil ayrıca.
Kafayı da yemedim.
Hayatımda hiç olmadığım kadar iyi ve ciddiyim.
Kindar, öfkeli, kötü sesleri duymak bir tercih. İyi sesleri duymak da...
Kine, öfkeye, kötü seslere ne kadar çok dikkat verir, önemserseniz her şey o kadar kötü.
Hayatını yitirmiş bir çocuğun, evlat acısı yaşayan ana-babanın ardından “kötü” şeyler söyleyenlere sizler de “kötü” şeyler söyleyerek cevap verirseniz; artık ortada gelip giden tek şey “daha kötü” oluyor.
Zamanınızı kötüyle harcarken, o tahta oturuyor.
Olan iyiye oluyor. Yapayalnız...
Canı yananın yanında olmak, ona sarılmaksa iyi geliyor. Hem ihtiyacı olana, hem bunu yapana.
İyiliğe odaklanmak, kötülüğe yapılacak en büyük iyilik.
Karşılığında dönüp gelen de daha büyük iyilik.
Kindar şeyleri paylaştığımız kadar kindarız.
İyilikleri büyüttüğümüz kadar da iyi.
Öfke, kin, nefret limitlerimiz dolu.
Sevgi, saygı, hoşgörü kovalarımızsa hâlâ boş.
Birini boşaltıp öbürünü doldurmaya ne dersiniz?
Yonca
“park”

Yazarın Tüm Yazıları