Zeynep Atikkan: Kaosun birimi: Rusya

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

AGİT Zirvesi sıkıntıyı daha da netleştirdi. Tarihi zirve, ‘‘tarihin’’ sona ermediğini tescil etti.

Batı'nın ve özellikle Amerika'nın Rusya ile ilişkileri birkaç yıl öncesi gibi sıcak değil artık. Kafası bozulan Ruslar'ın ne zaman ne yapacağını kestirmek giderek zorlaşıyor.

Washington diplomasisine uzun süreden beri hákim olan bu görüş, İstanbul Zirvesi'ndeki Clinton-Yeltsin atışmasıyla su üstüne çıktı. Dünya gündemine oturdu. Dünkü komünistlerin bir gecede liberal ve demokrat olacaklarını sanan bazı romantikler dışında, artık herkes Rusya'ya büyük bir soru işaretiyle bakıyor. Çeçenistan krizi ise Ruslar'ın, bölgeyi nasıl tehdit edebileceklerinin ipuçlarını sunuyor.

Ortada büyük bir kaos var.

Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Rusya'yı kurtarma misyonunu üstlenen ABD yönetimi, Rusya'daki başarısızlığı kabul etmekte zorlanıyor. Bu arada gelecek yıl yapılacak Başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçiler, Demokratlar'dan ‘‘Rusya nasıl kaybedildi’’nin hesabını sormaya hazırlanıyorlar. İşte bu başarısızlık psikolojisinin etkisiyle Washington yönetimi, AGİT Zirvesi'nde imzalanan Bakü-Ceyhan boru hattını bir dış politika zaferi olarak sunmak ihtiyacını duyuyor.

* * *

Rusya'yı kurtarma ekiplerinin 1993 yılından itibaren uyguladıkları kestirme yoldan kapitalistleşme reçetelerinin iflas ettiği bir gerçek.

Aşağıdaki birkaç sayının politik tercümesini yapmak çok zor olmamalı:

Rusya'da yaratılan sözde piyasa ekonomisinde toplumun yüzde onu, devletin servetinin yüzde ellisini elinde tutuyor. Otuz ile kırk milyon insan ağır yoksulluk koşullarında yaşıyor. Yani ayda otuz dolarla geçinmeye çalışıyor.

İşsizlik oranı resmi sayılara göre yüzde 12 civarında. Gerçekte ise yüzde 25'i buluyor. Erkekler altmışlarına gelmeden ölüyor... Verem ve difteri hortluyor.

Aç, perişan, hasta ve umutsuz bir toplum var ortada ve mafya düzeni kendi kurallarını dayatıyor. Rusya'dan dışarıya kaçan paranın 200 milyar dolar ile 500 milyar dolar arasında olduğu tahmin ediliyor.

Batı'nın akıttığı milyarlarca dolara ve desteğe rağmen varılan nokta bu. Ve Rus halkı yaşadığı bu kaosun bütün sorumluluğunu Batı'ya yüklüyor.

Acaba haksız mı?

Batı'da da ‘‘Rusya'da tökezledik. Kaybettik. Bu hezimet bizim hatalarımızdan kaynaklandı’’ diyenlerin sayısı artıyor.

Rusya'nın kaybedildiği bir gerçek de, bunun sorumlusu kim?

Batı, Rusya'yı kurtarma misyonunu üstlenirken soruna sadece ekonomik boyutuyla yaklaştı. Amerika'nın Rusya politikası birkaç Harvard'lı iktisatçının eline düştü. İşe aceleye getirilmiş özelleştirmelerle başlandı. Bu operasyonla piyasa ekonomisinin çarklarının dönebileceği ve komünizmin geri dönmeyecek biçimde tarihe gömüleceği hesaplanıyordu. Ancak yapılan özelleştirmeler tarihin en büyük talanlarından birine dönüştü. Bu talandan en büyük avantajı ve avantayı eski düzenin önde gelenleri sağladı.

‘‘Reform yapıyoruz’’ diye ortaya çıkanlar açısından kurallılığın ve hukukun esamesi okunmuyordu. Onlara göre ‘‘piyasa nasıl olsa kuralları yaratacaktı’’. Ve de bu kısa sürede hoplaya zıplaya gerçekleşecekti.

İktisatçıların tekeline geçen ‘‘Rusya'yı kurtarma’’ operasyonu bugünkü Batı değerlerini yaratan evrimsel gelişmeyi inkár ediyordu. Yangından mal kaçırır gibi bir şeyler yapılıyor, bunun da adı reform oluyordu. Bu arada Batı'nın temellerini oluşturan hukuk düzeni de şaibeli özelleştirmeler uğruna tecavüze uğruyordu.

İktisatçılara çok rağbet edilen bir dönemde bu ekibin Rusya'yı kurtarma operasyonu epey destek gördü. Kimse hukuksuzluğun ileride nelere mal olabileceğini hesaplayamadı. Ya da işine gelmediği için hesaplamak istemedi. Üstelik bütün bu operasyonlar bir gecede liberal ve demokrat olduğu varsayılan eski komünist kadrolarla yapılıyordu.

Bütün bunlar demokrasi ve pazar ekonomisinin kuralsızlık üzerine kurulamayacağını gösteriyor. Rusya bunun en uç örneği.

Yani Rusya örneği bir birim artık.

Hukuktan uzaklaşan, Rusya'ya yaklaşıyor.



Yazarın Tüm Yazıları