Yılın ilk haftası: Bitmeyen pazartesi

Ayın 4’üne geldik, yeni yıl listeleri, 2011’den beklentiler, kararlar sıralamanın vakti geçti ve hızla düşüş başladı. Neden?

Haberin Devamı

Çünkü yeni yılın ilk haftası bitmek bilmeyen bir pazartesi günü gibidir de o yüzden.

Aralık ayının son haftası işyerinde esen bayram havası, hafif rehavet gitmiş, eski tempo, eski ciddiyet hızla geri gelmiştir.

Cuma ve cumartesi dışında işaretlenip beklenecek mühim bir gün kalmadığı için de çevrenizde omuzları düşük gezen, enerjisiz insanlar görürseniz şaşırmayınız.
Tabii tüm yüksek enerjiyi, iyi niyeti, tatlı dili yılbaşı günü tükettik. En dili sivri, her halta kulp takan, nefret kusmak için hazırda bekleyen adam bile pamuğa döndü, şimdi herkes yeni yıla girince hiçbir şeyin değişmediğini kanıtlarcasına eski performansına dönmüş durumda.

Bitmek bilmeyen pazartesi olan ilk hafta, en iyi tahminle cuma sona erecek. Hâlâ yeni yıl listesi yapma vakti geçmiş sayılmaz dolayısıyla.

Fakat diyorum ki, “şunları yapmayacağım” listesi yerine ben sizin için “Siz sevgili Habitus okurlarından beklediklerim” listesi yapayım. Herkese bir faydası olsun, değil mi efendim.

Bundan böyle hiçbir arkadaşına “Bu mesajı 10 arkadaşına gönder, 10 gün içinde 10 dileğinden biri gerçek olsun. İnanmazlık etme, dene gör, vallahi oluyor” ve türevi mesajlar yollamayınız.

Rica ediyorum, kendinize söz veriniz ve yollamayınız.

Herhalde hiçbir dönem mail ve telefonlarda bu kadar yoğun hurafe mail ve mesaj döndüğü görülmemiştir. Artık derdimiz sadece mail ve SMS de değil, hurafenin etki alanı genişlemiş. Bulabildiği her türlü iletişim kanalına sızıyor.
Blackberry Messenger, Whatz App başta olmak üzere mesajlaşmaya yarayan her yerde karşımıza çıkıyor. Ne hurafeymiş kardeş, nasıl bir yaptırım gücü varsa artık kimse de karşı durmaya, yollamamaya cesaret edemiyor. 

Piyango çıkmadığında üzülmeyiniz. Bakınız, 100 yaşında vefat eden anneannem herhalde yaşamının 85 senesinde piyango almış, lakin amorti haricinde ikramiye tutturamamıştır. Hayır yani, bilgi olsun diye söylüyorum. 

Astroloji çılgınlığına kendinizi kaptırmayınız. Astrologlara gelecekte olacakları söyleme yetenekleri olan insanlar muamelesi yapmaktan vazgeçiniz. 

İnsanlara önyargılı yaklaşmamayı öğreniniz. Ha, sen öğrendin mi diyeceksin. Yok, öğrenemedim ama çabalıyorum valla.
Terzi ve sökük anahtar kelimelerini verdikten sonra “Bir insanla ilgili yargıya varmadan, kalbini kırmadan, karalamadan, arkasından konuşmadan ve hatta sosyal mecralarda ağzınıza geleni söylemeden önce bir nefes alınız” diyorum.
Kendinizi nefret kustuğunuz insanın yerine koymayı denemenizi, hatta, kendinize, “Bir başkası bana bunu yapsa ne hissederim?” sorusunu sormanızı öneriyorum.

Haberin Devamı

Tacizciye mi kızalım tacizi yaratan koşullara mı?

Haberin Devamı

Yılbaşı gecesi taciz görüntülerini izlemişsinizdir, bilhassa Taksim ve Marmaris’te yaşanan rezaleti.

Bu adamları bu hale getiren bütün koşulları düşünmek lazım aslında.

Kadının tanımı bizde “cinsel obje” ile “ana, bacı” olmak üzere iki uçta geziniyor. Ortası yok. Mesela diz üstü etekli (yani nispeten bacakları açıkta) bir kadın yolda birçok kez sözlü ve fiziksel olarak tacize uğrarken, belirgin biçimde hamile ve diz üstü etekli kadını rahatsız eden pek olmaz.

Çünkü kendisi hamiledir ve hamile olmayan kadın “cinsel obje” iken, diğeri “ana, bacı”ya geçiş yapmıştır, rahat bırakılmalıdır.

Bebek bekleyen kadın saygıyı ve sıkıntı yaşamadan yürümeyi hak ediyor ama “normal” kadın ellenmeyi.

Çünkü kadın dediğin varlık o adam için ya namus meselesi ya da yatırıp üstünde tepineceği bir eşya.

Her ikisinde de eşya muamelesi var bu arada.

En yanlış anlaşılmış haliyle namus, gerçek hayata “eşyasına laf edilen/zarar gelen erkeğin siniri” olarak tezahür ediyor.

Görünen o ki, memlekette, erkeklerin kadın algısının değişmesine herhalde 1000 yıl filan var.

Yılbaşında Taksim’e gidilmeyeceğini umarım bu defa öğrenmişsinizdir.

Yazarın Tüm Yazıları