Yeni doğan bebekler ne yapar

Bundan sonra her ay bebeklerin aylık gelişimlerine bölüm ayıracağız.

Böylece bebeğinizin o dönemdeki gelişimi ve dünyası hakkında bir fikir sahibi olabileceksiniz. Bu konuya yeni doğan bebeklerle başlıyoruz. Yeni doğan bebeğiniz dünyaya adapte olma çabasında olduğundan onu lütfen biraz mazur görün! Sizin de ciddi bir alışma dönemi içinde olduğunuzu ve büyük bir hormonel değişim geçirdiğinizi de göz önünde bulundurursak, ilk günler gerçekten zorlu geçecek demektir.

KİLO VERMESİ NORMAL Bebeğinizin doğumun hemen sonrasında verdiği birkaç yüz gramlık kilo kaybı normaldir ve kısa sürede geri kazanılır. Annelerin endişe duyduğu ‘‘Sütüm yetiyor mu?‘‘ sorusuna en güzel cevap bebeğin kilo artışıdır. Bu yüzden doğumu takiben birinci haftanın sonunda doktora görünmek ve kontrollerinin yapılması faydalıdır.

SARILIK SIK GÖRÜLÜR Sarılık yeni doğanlarda çok sık görülen bir durumdur ve bebeklerin yüzde 25'inde çıkar.

SIK HAPŞIRMASI DOĞAL Bebeğinizin çok sık hapşırması normal, burnunu ve solunum yollarını temizlemek için bunu yapmaktadır.

EMERKEN UYUR Bebeklerin süt emmeyi öğrenmesi zaman alabilir. Moralinizi bozmayın ve emzirme çalışmalarına doğru pozisyonlarda devam edin. Bebekler emzirirken uyumaya çok meyillidir. Emzirme sırasında topuğunu ve çenesinin altını gıdıklayarak uyanık tutmaya çalışabilirsiniz.

ALTIN RENKLİ KAKA Bebekler günde 8-10 kez beslenir ve 7-8 kere kaka yapar. Anne sütüyle beslenen bebeklerin kakası altınımsı bir renkte olur. İshal veya kabız olma durumu pek görülmez.

PİŞİĞE ZEYTİNYAĞI Bazı doktorlar popo temizliği için ilk aya kadar ıslak mendiller yerine, kaynatılıp soğutulmuş suyla ıslatılan pamuk kullanılmasını önerirler. Yine aynı şekilde kaynatılmış ve soğutulmuş zeytinyağı, pişik tehlikesine karşı önerilir.

NEDEN AĞLAR? Bebek ağlamalarının açlık dışındaki bir sebebi de üşüme veya terleme olabilir. Bebeğinizin üzerini örterek ya da soyarak deneyebilirsiniz.

50 CM'DEN UZAĞI GÖREMEZ Yeni doğan bir bebeğin görüş mesafesi 50 santimle sınırlıdır. Daha uzağa gittiğinizde gözlerinin şaşılaştığını fark edebilirsiniz.

ÇENE TİTREMESİ KORKUTMASIN Bebekler doğumdan itibaren seslere karşı da duyarlıdır. Duydukları insan seslerinden birini seçerek, onun ritmine uygun şekilde sallanmaya çalışırlar. İnsan sesinin geldiği yöne bakmaya çalışırlar. Çene titremeleri ve ani ürkmeler normaldir, endişelenmeyin.

KUCAĞA ALMAKTAN ÇEKİNMEYİN Bebeklerin gün boyunca yatakta durması denge sağlamayı öğrenmesi açısından doğru değildir. Kucağa alışmasından korktuğunuz için onu tamamen yataklara terk etmemelisiniz.

KÜLAH ŞEKLİNDE KAFA, MAVİMTRAK CİLT

Yeni doğan bir bebek 2,8 - 4,5 kilo arasında ve 46-52 santimetre boyundadır. Kalp atışı bir yetişkinin iki katı kadardır. Kafası, vücuduna oranla epey büyüktür. Bebeğin kafası normal doğumlarda kanaldan geçebilmek için külahı andıran bir şekle girse de zamanla düzelir. Cildi buruşuk ve sarkıktır, birkaç gün içinde özellikle el ve ayaklarındaki deri kuruyup dökülür. Cildinin rengi hafif mavimsi olabilir, zamanla geçer. Yeni doğan bebeklere topuktan kan alınarak yapılan Agpar testi uygulanır. Kan ölçümlerinin yanı sıra boy, kilo, baş çevresi, nabzı, refleks yanıtı, kasları ve solunumu kontrol edilir.

BEBEKLER DÜZEN SEVER

Bebeğinizin göbek bağı düşene kadar bakımına dikkat edin ki mikrop kapmasın. Akan suda banyo yapması daha doğru olur.

Emzirme öncesinde ve sonrasında memenizi temizlemeyi ve bol su içmeyi unutmayın.

Mama kullanacaksanız tercihiniz cam biberonlar olsun ve biberonun sterilizasyonunu ihmal etmeyin.

Emzirdikten sonra bebeğinizin gazını çıkartmayı unutmayın.

Bebekler rutini sever ve bu rutinler onun düzenini sağlar. Mesela banyosunu akşam uykusundan önce yaptırabilirsiniz. Banyo sırasında ne çok tok ne de çok aç olmalı. Banyodan önce biraz besleyebilir ve banyodan sonra tamamlayabilirsiniz.

Anne olarak yalnız kalmamaya dikkat edin. Yanınızda birilerinin olması, hatta evde iki lokma yemeğin hazır bulunması çok iyi olur.

Bebeğiniz uyuduğu zaman mutlaka siz de uyuyun.

Evlat edinmek doğurmak kadar yüce bir iş

En klasik muhabbettir ve hep gerçekleşir. İki anne bir araya geldiğinde, etraftaki çocuklarla ilgili bir iki kelime edildikten sonra, 'Kardeşi var mı' sorusu mutlaka gelir. Bunun devamı da 'Düşünüyor musunuz'dur. İnanın bu geyiği ben bile çeviriyorum. Çocukla ilgili konuşma dünyasının temelleridir bunlar. ‘‘Kaç yaşında; ayyy, çok daha büyük duruyor; pek de güzelmiş...‘‘ muhabbeti, hep kardeşlere yönelir.

Benim bir erkek kardeşim var. Kocam 7. çocuk olarak doğdu. Ben çok rahat bir hamilelik ve gerçekten kolay bir doğum geçirdim.

Ve bana takriben 1863 kere sorulan soruya ilk günkü gibi cevap veriyorum: Düşünmüyorum.

Bu işin düşünmekle olmadığını ben de biliyorum!

Sinan yeni doğduğunda bu soruya böyle cevap vermemin çok normal olduğunu, zaman geçip ben anneliğe alışınca fikrimin değişebileceğini açıklama olarak getirirdim.

Ama değişmiyor işte.

Bunu yazmamdaki sebep, tabii ki sadece benim ikinci çocuğu isteyip istememem değil. Ne var ki, ikinci çocuk düşünenlerin bir kısmının bunu ilk çocukları için yapıyor olmaları fikri bana nedense ters geliyor. 'Kardeş olsun, paylaşmayı öğrensin' gibi sebepler bana ikna edici gelmiyor. Bir yandan da bayram şekerlemeleri reklamlarında kardeş barışmaları teması işlendiğine göre, kardeş kavgalarının bir anne için ne kadar acı verici olabileceğini de düşünüyorum. Çevremde de çok bilirim bu tip kavga hikayelerini. Ve artık bayramların da barış için pek etkili olduklarına inanmıyorum açıkçası.

Tabii ki kardeş olması kötü bir şey değil ama sebeplerini iyi oturtmak gerekiyor bence.

Ve inanır mısınız. Eğer ben bir gün ikinci çocuğa kendimi hazır hissedersem, evlat edinmeyi tercih ederim. Kanunen, çocuğum olduğu için evlat edinemem belki ama koruyucu aile olabilirim. Ve bunun doğurmak kadar yüce bir iş olduğuna inanıyorum.

Şimdi bana 'Onu Sinan kadar sevebilir misin?' diye sorabilirsiniz. Kendi çocuğum kadar sevebilir miyim bilemem ama ona kendi çocuğum kadar iyi bir anne olabileceğime inanıyorum. Hele hele geçen ay Tempo dergisinin bir sayısında sokağa (ya da kurumlara) terk edilen çocuk sayısını görünce (30 bin civarı) içim titredi.

Tedavi gördüğüm dönem geldi aklıma. Benimki çok uzun ve yorucu bir dönem değildi ama senelerce çok ağır biçimde, ciddi ruh sağlığı bozulmalarına varacak derecede bu işle uğraşanlar oluyor. Tıptan mümkün olduğunca yararlanmak kesinlikle katıldığım bir fikir ama bu kadar kafayı yemek gerekir mi bilemiyorum. Onun yerine sokaktaki bu çaresiz çocuklara bir el atmak, onları hayata kazandırmaya çalışmak bence çok önemli. Kendi doğurduklarımız özel de, diğerleri sıradan mı? O çocukların arasında kimbilir ne kadar iyi olanlar var ve kaç tanesi hayatlarını düzeltebilecek acaba?...

Bunlar benim fikirlerim tabii. Kimseye doğurmayın falan demiyorum. İki ya da daha fazla çocuk doğuranları tebrik de ediyorum.

Ne var ki biraz da doğmuş olan kadersiz çocukları düşünmeliyiz diyorum.

Bebeğinizi her an takip etmek için

Her gün yeni bir özelliğin eklendiği kablosuz telefonların en yeni özelliklerinden biri de Babyphone... Siemens Gigaset modellerinde bulunan bu özellikle bebeğinizi tam anlamıyla kontrol etmeniz mümkün. Bu özellikten yararlanabilmek için iki el cihazı almanız yeterli. Bebek ağladığında diğer cihaz sizi uyarıyor ve telefonunuzu kaldırdığınızda bebeğinizi dinleyebiliyorsunuz. Dilerseniz cihazı başka bir telefon numarasına da yönlendirebiliyorsunuz. Bu iki el cihazını 'walkie-talkie' (telsiz) olarak da kullanmanız mümkün. Bu özellik size 300 metreye kadar telsiz tarzı iletişim kurma imkanı sunuyor.

ANNEMİN KÖŞESİ

Kız arkadaşların anneleri

Anneler ve kızlarının yanı sıra kız arkadaşlar ve onların anneleri de önemlidir. (Giriş!!!)

Mesela nerdeyse on senedir Amerika'da yaşayan en eski arkadaşım Megi, ezelden beri annemle çok iyidir. Hatta bir ara benden bile daha fazla şeyi annemle paylaştığını hissetmiş, olaya biraz el koymuştum. Ne o öyle teknoloji delisi olarak vızır vızır yazışmalar, yeni çıkan her şeyi birbirlerine anlatmalar falan... (Gelişme!!!)

Megi şimdi 2 aylık anne. Bebeğin canlısını görememekle birlikte, her gün fotoğraflarını görüyorum. Biraz önce de kızının yanından yeni dönen anneanneyi aradım.

Uzun uzun konuştuk. Bana kalsa daha da sürdürebilirdim telefon muhabbetini. Arkadaşımla konuşamadım ama onun annesiyle konuşmak bile biraz içimi rahatlattı. Neredeyse bebekliğini bildiğim arkadaşımın nasıl bir anne olduğunu dinledim annesinden. Rahatlığını, düzen kurma tarzını, her şeyi özetle anlattı bana.

Sonuç; annelerinizi kız evlat olarak memnun edebilmiş olabilirsiniz. Ama acaba anne olarak da memnun edebilecek misiniz???
Yazarın Tüm Yazıları