Yemek ve içmek erkanını beyan eder

İlyasoğlu Mercimek Ahmet'in (XV.yüzyılın ilk yarısı) dilimize çevirdiği‘‘Kabusnáme’’nin önsözünde anlattığına göre, bir gün Filibe yolunda Osmanlı Sultanı II. Murad'ın (1421-1451) hizmetine vardı.

Padişahın elinde bir kitap gördü, ne kitabı olduğunu sorunca, Padişah: ‘‘Kabus-náme!’’ cevabını verip içinde çok ‘‘faide ve nasihatler’’ bulunduğunu, ama Farsça olduğunu, birisinin Türkçeye çevirdiğini, fakat tercümesinde aydın, açık dil kullanmadığını sözlerine ekledi ve ‘‘Açık tercüme edecek biri olsa da, mefhumlarından gönüller haz alsa!’’ dileğinde bulundu. Mercimek Ahmet de onun bu dileğini yerine getirdi.

*

‘‘Kabusnáme’’, Kuhistan hükümdarı Keykávus'un, oğlu Giylánşah için 1082 yılında yazdırdığı bir nasihatnámedir.

‘‘Kabusnáme’’ bütün nasihatnámeler gibi bir ahlák ve görgü kitabıdır. Hükümdar Keykávus, padişahın nasıl olması gerektiğini, vezirliğin halini, nedimliği, yazıcılığı ve çeribaşılığı anlatmaktadır.

Bununla da kalmamakta, çeşitli sanatları ve bunlarla uğraşanların halini, tabipliği, yıldız ilmini, bezirgánlığı, kul ve cariye alıp satmayı, mal edinmeyi, mülk satın almayı, kısaca toplum yaşayışıyla ilgili kimi kuralları da sayıp dökmektedir.

Baba ve ana, komşu hakkı, evlát yetiştirme, konuk ağırlama, sözü iyi söyleme, şarap içme, hamama girme gibi genel ahlák konuları üzerinde de durmakta, şairler, çalgıcılar gibi sanatçılara da öğütler vermektedir.

*

Bir hükümdarın kendi oğlu için yazdırdığı, bir başka hükümdarın ise kendisi ve şehzadeleri için özellikle dilimize çevirttiği bu kitap Doğu edebiyat ve düşüncesinin en önemli kitaplarından biridir. ‘‘Kabusnáme’’ benim kırk yıldır başucu kitabım. Bazı şiirlerime de girmiştir. Sıkıldıkça okurum. Düşüncesindeki insanlık içimi serinletir, neşelendirir. Bu bin yıllık görgü ve ahlák kitabından üç alıntı yaparak sizlerle tanıştırmak istiyorum.

*

‘‘Meclisten yani şarap sohbetinden kalkınca öyle kalk ki iki üç kadeh daha içmeye mecalin olsun, değil bir kadeh daha içmeye mecalin olmasın. Tokluk lokmasından ve sarhoşluk kadehinden sakın.’’ (Tercüman, 1001 Temel Eser, s.163)

‘‘Eğer konuklara şarap meclisi kurarsan şarabı bol getir, parti parti getirme, çerezi ortaya çok dök, güzel sesli şarkıcılar da hazır olsunlar, çünkü çalgısız şarap sohbetinin safası olmaz. Sonra şarabın iyisini getir ki şarap kötü olunca ne denli yemek getirirsen getir, kötü şarap yüzünden kötü görünür. Ama şarap iyi olunca, yemeğin ne denli kötü olursa olsun, şarabın verdiği kızışmadan iyi gözükür ve ayıbın örtülür, biri bu. Biri de bu ki şarap içmek günahtır, mademki günaha giriyorsun bari iyisi yüzünden günaha gir, çünkü hem günaha giresin hem de kötü şarap içesin, vallahi anlamsızın anlamsızı. Madem ki günah işlersin bari iyiyle günahkár ol ki kıyamette azap görürsen, hiç olmazsa bu dünyada zararlı olmazsın. İmdi bütün söylediklerimden sonra, konukladığın kişilere minnet yükleme, ama sen onlardan minnettar ol, şundan ötürü ki ulu Tanrı nimetini birkaç kişinin kursağına láyık gördü.’’ (Age.s.169)

‘‘Tevazu ehli olan ve dünyayı seven bir sapkın, burnu büyük olan ve dünyayı sevmeyen bir dindardan yeğdir.’’ (Age.s.144)

*

Dünkü ‘‘Kırmızı Şarap ve Tehlikeli Mantık’’ başlıklı yazımın anımsanması ricası ile ve anlasınlar diye áriflerin bilgi ve ilgisine sunulur.
Yazarın Tüm Yazıları