Ayakkabı kutusuna 40 lirayı neden koydu

1950’li yılların sonları, Gaziantep... Bir kadın, ayakkabı atölyesine girdi, rafta gördüğü kadife kumaştan üretilmiş ayakkabıyı işaret etti:

Haberin Devamı

- Bu ayakkabılar satılık mı?

Dükkan sahibi, ayakkabı ustası Ahmet Muktad Ziylan kadını uyardı:

- Bacım onlar erkek ayakkabısı.

Kadın ısrar etti:

- Erkek ayakkabısı olduğunun farkındayım. Bunu kadınlar da giyebilir.

İzin isteyip denedi, fiyatını sordu:

- 45 lira.

Ayakkabı kutusuna 40 lirayı neden koydu

Kadın, fiyatı uygun buldu:

- İki çift alıyorum.

Kadın, yaptığı alışverişten memnun, dükkandan ayrıldı. Ziylan, toptan ayakkabı verdiği müşterisini düşündü:

- Kadını kırmamak için iki çift ayakkabıyı sattım. Şimdi toptan ayakkabı verdiğim müşteriye iki çift eksik göndermem gerekecek. Yenilerini yapacak zaman da kalmadı.

O an aklına bir formül geldi:

Haberin Devamı

- Normalde bu satışı benim ayakkabı verdiğim perakendeci yapabilirdi. Öyleyse, iki çift ayakkabıyı o arkadaş satmış gibi düşünmeliyim. İki çift ayakkabı parasını ona göndermeliyim.

Toptan ayakkabı verdiği müşterisinin paketlerini hazırladı. En üste içine 40’ar lira koyduğu iki ayakkabı kutusu yerleştirdi. Paketi müşterisine gönderdi. Perakendeci gönderilen ayakkabıları kontrol ederken, iki kutuda ayakkabı yerine 40’ar lira buldu. Soluğu Ziylan’ın dükkanında aldı:

- İki kutudan para çıktı. Bunun anlamı nedir?

Ziylan yanıtladı:

- Senin ısmarladığın ayakkabıları hazırlamıştım. Bir kadın geldi, senin ayakkabılardan ikisini satmak durumunda kaldım. Benim dükkanda da olsa o ayakkabılar artık senin sayılıyordu. Ben de gönderemediğim iki ayakkabının parasını sana vermek istedim.

Perakendeci sürdürdü:

- Pekala, “Sipariş ettiğin ayakkabıları iki çift eksik” diyerek gönderebilirdin.

Ziylan, uyguladığı formülün arkasında yatan anlayışını ortaya koydu:

- “İki çift eksik” göndersem, sana karşı sözümü tam anlamıyla tutmamış olacaktım.

Perakendeci teşekkür edip kendi dükkanına doğru giderken Ziylan düşündü:

- Bu arkadaş benim iş anlayışımı herkese anlatır artık. Milyonlar versem bu reklamı yapamam.

Hacı Ahmet Muktad Ziylan, Ziylan Grubu’nun temellerini attığı günlere ilişkin bu anısını grubun 1200 dolayındaki çalışanının katıldığı, grubu şu anda yöneten oğulları Mehmet ve Mahmut Ziylan, yeğenleri Mehmet ve Aykut Büyükekşi’nin de kendisine eşlik ettiği “Flo Değerler Lansman Toplantısı”nda anlattı

Haberin Devamı

İki ayakkabı kutusuna konulan 40’ar lira, Ziylan Grubu’nun Gaziantep’teki küçük atölyede başlayan yolculuğunda önemli ilkelerinden biri oldu...

BİRLİK VE GÜZEL GEÇİM OLMAZSA BAŞARI BEKLEME

ZİYLAN Grubu’nun kurucusu Ahmet Muktad Ziylan’a sordum:

- İş dünyasında aileler arasında yaşanan gerginliklerden şirketlerin bölündüğüne, işlerin bozulduğuna tanık oluyoruz. Sizin grubu iki kardeş, Mehmet ve Mahmut Ziylan ile yeğenleriniz Mehmet ve Aykut Büyükekşi yönetiyor. Bir arada çalışmalarını nasıl sağladınız?

Çocukluklarından itibaren kuzenlerin bir arada büyüdüğünü belirtip sürdürdü:

- Hepsinin ayrı özellikleri var. Bu özellikleri birleşir, bir bütün olur. Bir firmada, kurumda birlik, güzel geçim olmazsa, orada başarı bekleme. “Benlik” meselesi olmazsa kavga da olmaz.

Haberin Devamı

Evlilikte eşlerin davranışından örnek verdi:

- Hanımla geçinmek, evde huzur için “Sen bilirsin” demeyi öğrenmek lazım. Hep, “Ben bilirim” demek olmaz.

Ayakkabı kutusuna 40 lirayı neden koydu

‘ADANA DERİSİ’ DEDİ, MÜŞTERİYE GÜVEN VERDİ

ZİYLAN Grubu’nun kurucusu Ahmet Muktad Ziylan’ın Gaziantep’teki küçük atölyesinde ısmarlama ayakkabı ürettiği günler, yıl 1958:

- Haftada 2-3 çift ayakkabı satıyorum, cebimde 5 kuruş yok...

Bir müşteri dükkana girdi, beğendiği ayakkabı gazete kağıdına sarıldı. Tam o anda sordu:

- Ayakkabı ne derisinden yapıldı?

Ziylan yanıtladı:

- Adana’dan gelen dana derisi.

Müşteri ayakkabıyı almaktan vazgeçti:

- Ben İstanbul derisi ayakkabı giyerim.

Müşteri dükkandan çıktı, Ziylan durum muhakemesi yaptı:

Haberin Devamı

- Cebimde 5 kuruşum yokken İstanbul derisi diye ayakkabıyı satabilirdim. Kıyamet de kopmazdı.

Ertesi gün aynı müşteri yanında arkadaşıyla birlikte dükkana girdi:

- Beğendiğim ayakkabıyı almak istiyorum.

Ziylan müşteriye sordu:

- Dün Adana derisi diye almadığın ayakkabıyı bugün neden alıyorsun.

Müşteri arkadaşını işaret etti:

- Arkadaşım, “Ayakkabıcı sana ‘İstanbul derisi’ dese nereden anlayacaktın. Dürüst satıcıymış” dedi. O nedenle geldim.

Müşteri arkadaşıyla birlikte birer çift ayakkabı aldı.

Ziylan, mutlu oldu:

- İyi ki dürüst davranmışım...

Yazarın Tüm Yazıları