Benim hayatım, benim varoluşum…

‘Başkalarının Çocukları’, âşık olduğu kişinin küçük kızı vasıtasıyla annelik duygusunu tadarken kendi varoluşsal sorunlarıyla hesaplaşmak durumunda kalan bir kadının yaşadıklarını perdeye taşıyor. Rebecca Zlotowski’nin incelikli anlatımıyla ilerleyen yapım çarpıcı ve duyarlı bir öykü anlatıyor.

Haberin Devamı

Benim hayatım, benim varoluşum…
Rachel 40 yaşındadır ve artık bir çocuk sahibi olma zamanının giderek azaldığı hissine kapılmıştır ki,
tonton bir dede görünümündeki jinekoloğu da her randevuda bu durumun altını çizer. Öğretmenlik yaptığı liseden artakalan zamanlarında gittiği gitar kursunda karşısına çıkan Ali’ye âşık olur ve artık kendisine karşı hisleri zayıflayan yedi yıllık sevgilisini terk ederek yeni bir serüvene doğru yelken açar. Ali onun hayatındaki yeni ilgi merkezi olmanın yanı sıra 4 yaşındaki kızı Leila’yla birlikte de farklı bir heyecanın zirvesidir. Yahudi bir aileye mensup olan ve annesini çok küçük yaşlarda yitiren Rachel, kız kardeşinin de hamile olduğunu öğrenir. Tüm bu genel tablo içinde hayatı önce hoş, sonrasında acıya da evrilmeye müsait dönemeçlerle dolu bir çizgiye kayacaktır…Benim hayatım, benim varoluşum…Rachel rolünde izlediğimiz Virginie Efira’nın performansı olağanüstü.

Haberin Devamı

Rebecca Zlotowski, beşinci uzun metrajı ‘Başkalarının Çocukları’nda (Les Enfants des Autres), anne olmayı düşlerken sevdiği adamın çocuğuyla hayatına yeni bir meşguliyet gelen bir kadının öyküsünü anlatıyor. Öte yandan bu hikâye, ana karakterinin duygularıyla ve özlemleriyle baş edebilmesini ya da onları dindirme fırsatı bulmasından ziyade bir yol ayrımı meselesini ön plana çıkarıyor. Rachel hem anne olmayı istiyor hem de gerçekten sevilmeyi, aradığı şefkati bulmayı. Yaşı itibariyle bir şeyleri kaçırdığı ya da kaçırmak üzere olduğu hissine de kapılınca işler onun için iyice sarpa sarıyor.

Yönetmen Zlotowski’nin aynı zamanda kendisinin kaleme aldığı senaryo yukarıda belirttiğim meselelerin hayattaki karşılığını çok başarılı bir şekilde yansıtan olay örgüleri ve perdedeki karşılığı itibariyle inandırıcı bir şekilde güçlü somut reflekslerle dolu. Şöyle açayım; Rachel, Leila’nın hayatında yeni bir hami, yeni bir kol kanat germe noktası olarak minik kızın gündelik yaşamında yerini alıyor. Üstelik anaokuluna gidip gelme sürecinde annesi Alice’le de tanışıyor ve aralarında güçlü bir elektrik doğuyor… Lakin Leila günün sonunda hep annesini arıyor ve Rachel’ın talep ettiği güveni bir türlü sağlayamıyor.

Haberin Devamı

Filtresiz bir aktarım

Bu arada filmdeki üç kilit sahne; ana karakterinin ana resimdeki yerini sorgulamasına yol açıyor. Örneğin Ali ve Leila’yla birlikte çıktıkları kısa süreli tatilde Ali, tuttuğu takımın maçını akıllı telefonundan izlemeye çalışırken (spiker Neymar’ı çok zikrediyordu, sanırım Saint-Germain’liydi kendisi!) Leila’yla ilgilenilme işini Rachel’a devrediyor ve bir anlamda kendi üzerine düşen görevden çaktırmadan çekiliyordu. Keza dönüşte istasyonda Ali kızının peşine düşerken bir anlamda kendisi için kimin daha önemli olduğunu da göstermiş oluyordu. Ama asıl kilit sahne, hafif atlatılan bir trafik kazası sonrası heyecanla hastaneye gelen Ali’nin Rachel’ın hiçbir derdi tasası ya da kazaya ilişkin travması yokmuş gibi davranıp asıl olarak Leila’yı merak ettiğini gösteren hal ve tavırlarıydı… Bütün bunlar Rachel’ın ilişkideki ve küçük kızın hayatındaki yerini sorgular bir noktaya taşıyor ve denklemin yeniden tartışılmasına yol açıyor.

Haberin Devamı

‘Başkalarının Çocukları’ aslına bakarsanız hayatın içinden çekip çıkarılmış bir öyküyü ve öykünün yansıması olan kimi anları seyircisiyle paylaşmaya çalışan mütevazı bir film. Fakat Rebecca Zlotowski’nin o denli sıcak, araya ‘filtre’ koymadan aktarmayı başaran, samimi bir anlatımı var ki; Rachel’ın bütün duygu ve düşüncelerini eksiksiz biçimde seyircisinin zihnine ve yüreğine geçiriyor. Yabancı bir eleştirmenin deyişiyle filmde karakterler karakter gibi değil, gerçek insanlar gibi karşımıza çıkıyor ve bizleri dertlerine ortak etmeyi biliyor, başarıyor. Sanırım bu tablonun gerçekleşmesinde Rachel rolünde izlediğimiz Virginie Efira’nın olağanüstü performansının büyük payı var. Paul Verhoeven’in ‘Benedetta’sından da hatırlanan oyuncu ‘Başkalarının Çocukları’nda her şeyiyle çok başarılı. Keza minik Leila’da Callie Ferreira-Gonçalves çocukluğunun masumiyetiyle birlikte çok inandırıcı. Leila’nın annesi Alice’te de Chiara Mastroianni’yi izlediğimizi belirteyim. Ben bir de Rachel’ın uzattığı eli havada bırakan uyumsuz öğrenci Dylan’ı canlandıran Victor Lefebvre’ı beğendim. Yaşlı jinekologda
93 yaşındaki emektar belgesel yönetmeni Frederick Wiseman’ı karşımıza getiren yapımda Rachel’ın babasını da yönetmenin babası Michel Zlotowski canlandırmış.

Haberin Devamı

Sonuçta Rebecca Zlotowski’nin kendi beklenmedik hamilelik sürecinde çektiği bu yapım, duygusal tonları yoğun, dokunaklı bir film. Kaçırmayın derim.Benim hayatım, benim varoluşum…Nefes ALMA
◊ Yönetmen: Lucky McKee
◊ Oyuncular: Stephen Lang, Marc Senter,
Patch Darragh, Liana Wright-Mark / ABD yapımı

Gerilimli bir muhabbet!

Kuzey Carolina’yla Tennessee arasındaki bölgede yükselen Smoky Dağları’nda, ıssız bir köşede inşa edilmiş kulübede yaşayan, alabildiğine huysuz bir yaşlı adamın kapısı çalınır. Karşısında yolunu kaybetmiş, kibar bir genç vardır. İçeri alır, ikisi arasında zamanla koyu bir muhabbet başlar ve çok geçmeden geçmişler, yaşanan mutluluklar ama daha ziyadesiyle hayal kırıklıkları ve travmalar masaya yatırılır…

Haberin Devamı

Lucky McKee’nin Joel Veach’in senaryosundan çektiği ‘Nefes Alma’ (Old Man), tiyatro oyunu tadında ama metnin gerilimle atbaşı giden kıvrımlarıyla temposunu ve heyecanını bulan bir film. Sonlara doğru şaşırtmalı yanlarını sahaya süren yapımı ‘Avatar’ ve ‘Nefesini Tut’ serisinden hatırladığımız Stephen Lang’le Marc Senter sürüklüyor.Benim hayatım, benim varoluşum…Ninja Kaplumbağalar: Mutant Kargaşası

Ve diğer seçenekler...

Sevimli kaplumbağalar, arkadaşları April O’Neil’le birlikte bir suç örgütünü yenmek için harekete geçer. Ancak karşılarında bir mutant ordusu bulurlar. Animasyon serisinin yeni macerası ‘Ninja Kaplumbağalar: Mutant Kargaşası’sını (Teenage Mutant Ninja Turtles: Mutant Mayhem) Jeff Rowe yönetmiş, seslendirenlerse Rose Byrne, Ayo Edebiri, Seth Rogen ve Nicolas Cantu. ‘Meg: Derinlerdeki Dehşet’in devamı niteliğindeki ‘Meg 2: Çukur’ (Meg 2: The Trench), tarihöncesi yaratık Meg’lere ve çevre yağmacılarına karşı verilen mücadeleyi anlatıyor. Başrollerini Jason Statham, Sienne Guillory ve Cliff Curtis’in paylaştığı filmin yönetmeni Ben Wheatley. Haftanın diğer filmleriyse şöyle: ‘Venüs’te Görüşürüz’ (See You on Venus/Yön: Joaquin Llamas), ‘Rubi’nin Ailesi’ (Bait El Ruby/Yön: Biter Mimi) ve ‘Mir: Anka’ (Yön: Ekrem Düzgünoğlu). Bedran Güzel’in yönettiği, Trabzonspor’un 2021-2022 sezonundaki şampiyonluk öyküsünü anlatan ’İnadıyla Şampiyon’ sadece Trabzon’da vizyona giriyor.. ‘Orman Çocuğu: Güç Uyanıyor’ (The Awakening of the Mini World/Yön: Xuhui Xing) çocuklar için.

 

Yazarın Tüm Yazıları