Tuhaf yaratık(lar)

Binlerce yıldır tuhaf yaratıklar yaratıyoruz zihnimizde. Mitolojilerimizin içine yerleştiriyoruz onları. Hemen hepsi doğu kökenli.

Haberin Devamı

Tuhaf yaratık(lar)

Vişnu, bineği Garuda'nın sırtında.

Hollywood’un çok gişe yapan filmlerine burun kıvırırız, öcülerle, yaratıklarla, büyücülerle dolu diye. Saçma gelir bazen, köklü bir tarihleri olmaması yüzünden para kazanmak için abuk sabuk yaratıklar icat edip onların filmini çektiklerini ileri süreriz, fazla derin olmayan (derin olması için hiçbir çaba harcamadığımız) sohbetlerimizde! Oysa insan zihninin yarattığı ne kadar gerçekdışı ve doğaüstü yaratık varsa, hemen hepsi doğu kaynaklıdır. Avrupa falan da değil, doğrudan doğu! Yakındoğu, Ortadoğu, Mezopotamya, Mısır, Hindistan, Çin. Anadolu’dan başlayıp doğuya, okyanusa kadar uzanan geniş coğrafya, (hatta kabaca 20-40 derece kuzey enlemleri arasındaki bant diyebiliriz) biraz kuzeyi ve biraz güneyi de dâhil olmak üzere hayal gücümüzün en hararetli üretim tezgâhıdır. Pers etkisiyle Yunan dediğimiz Helen uygarlığı ise bu bandın içine sonradan dâhil olur. Demem o ki, mitoloji deyince aklına Zeus, Afrodit falan gelenler, modası geçmiş ve artık kenara itilmiş Batılı tarihçilerin etkisi altındadırlar hâlâ. Zeus masalları anlatılmaya başlandığında, eli şimşekli tanrının ağa babaları binlerce yıldır bahsettiğimiz coğrafyada kulaktan kulağa cirit atıyorlardı!

Haberin Devamı

PANİK YARATAN ÇOBAN KEÇİ

Bir sürü tuhaf yaratık var. İster mitoloji deyin, ister edebiyat, nasıl olsa hepsi insan hayal gücünün üretimi, kaynıyor tuhaf yaratıklarla. Yaratılmamış yaratıklardan söz ediyoruz elbette. Mesela keçi bacaklı ve boynuzlu Pan’ı duymuşsunuzdur. Helen mitolojisinin önemli figürlerindendir. Sürülerin ve çobanların tanrısıdır Yunan panteonunda. Keçinin sadece boynuzu ve bacağı değil, kuyruğu da vardır Pan’da. Yunan’dan Roma’ya geçen mitolojik öykülerde, “panik” sözcüğüne de kaynaklık eder bu tuhaf yaratık. Kimi törenlerde/ritüellerde farklı anlatılır Pan’dan kaçış anlamına gelen “panik” ama işin doğrusu çok daha basittir. Pan bir çobandır ve keçilere “höt!” deyince zavallı hayvanlar toplu halde, nereye ve neden olduğunu bilmeden toplu halde kaçışırlar. İşte “panik” odur aslında. Pan bir de “abartılı cinsel iştah” ile özdeşleştirilmiştir ve insanların törenlerde Pan’dan kaçışı, “Aman bize de sulanmasın” diye anlamlandırılır. (Tabii laf aramızda, kimi törenlerde bazı kadınlar, nasıl olsa o dönemlerde törenler ahlâkî yargılardan muaftır diye özellikle yakalanırlarmış Pan’a.) Hâl böyleyken kimse de bilmez, neden bir “keçi kılıklı çoban” cinsellikle ilişkilidir diye.
İlişkilidir çünkü bu boynuzlu ve kamıştan flütünü çalan ilginç arkadaş, aslında pek çok diğer mitolojik tuhaf yaratık gibi Doğu’dan gelir. Antik Mısır’da Min adlı bir tuhaf yaratık vardır ve Pan’ın kökenidir. (Ya da öyle olduğu düşünülür.) Min, muazzam cinsel güce sahip olduğu için resimlerde hep abartılı organıyla tasvir edilmiştir. Mısır’da, Min’in başında bulunan iki çok uzun kuş tüyü de Yunan’da boynuza dönüşmüştür. Şu an çok da üzerinde durmamız gereken detaylar değil bunlar. Konumuz, tuhaf yaratıklar ve biz ona devam edelim.

Haberin Devamı

İSLÂM MİTOLOJİSİNDEN

 

Dedim ya, mitoloji denince aklına Yunan hikâyeleri gelir çoğu insanın. Hadi diyelim Mısır gelir, Hindistan gelir… Çok büyük oranda İslâm gelmez ama akla. Oysa İslâm mitolojisi diye çok ciddi ve epey kıvamlı (yani yoğun) bir külliyat var. Çünkü -her zaman söylediğimiz gibi- herhangi bir dinin ortaya çıkışından önce anlatılan öyküler, din ortaya çıktıktan sonra yok olup gitmez, sadece dine adapte edilirler.
Bakınız mesela “Esbâr” isimli bir mitolojik yaratık var. Başka deyişle tuhaf yaratık. Kafası at, vücudu insan. Çin Denizi’ndeki adalarda yaşayan bu canlının iki de kanadı vardır. “Kirşsâr” isimli canlı, insan-ayı karışımıdır, konuşur ama ne dediği anlaşılmaz. Ayı gibi konuşur yani. “Dû Peyker”’in iki başı, dört kolu, dört bacağı vardır. Hint mitolojisindeki tanrılara benzer. “Etem” isimli bir başkasının yüzü domuzdur ama geri kalanı insandır. “Şeyhü’l Yahudi” yani “Yaşlı Yahudi” denen bir canlı, Batı Okyanusu’nda yaşar, yüzü insandır ama bedeni kurbağaya benzer. Uzun beyaz sakalı vardır ve sadece cumartesi günleri karaya çıktığı için Yahudi ismi verilmiştir, çünkü Yahudilerin tatil (sebt) günü cumartesidir, Pazar sabahına kadar karada kaldıktan sonra suya döner.

Haberin Devamı

ACAİBÜ’L MAHLÛKÂT

Tuhaf yaratık(lar)

Acaibü'l Mahlûkât'tan bir Su Yaratığı. Topkapı Sarayı Müzesi.

Köpek başlı yaratıkları Pîrî Reis’in haritasında bile görürüz. “Şah-ı Maran (Şahmaran)” isimli canlı hakkında uzun uzun söyleşmiştik daha önce, hatırlayanlarınız olacaktır. İlgilenenler için arşivde Temmuz 2020’de konuyla ilgili birkaç yazı var. Koskoca bir yılandır Şahmaran ama konuşur, büyülü yanları vardır vs. Çok önemli bir mitolojik karakterdir ve bugün hâlâ bir şekilde hayatımızdadır. Pek çok evde tasviri vardır.
Bu bahsi çok uzatmayalım. Kazvinî’nin Acaibü’l Mahlûkât adlı eseri, konuya ilişkin daha fazla detay görmek isteyenler için idealdir. Bu eseri bulmakta güçlük çekilecektir ama internette ve İslam Ansiklopedisinde bazı kısımlarını görmek mümkün olur. Daha Türkçe ve çok detaylı, nefis bir çalışmadan yararlanmak isteyenler ise benim de çokça yararlandığım, büyük değer Metin And’ın Minyatürlerle Osmanlı-İslâm Mitologyası (Yapı Kredi Yayınları) adlı eserini edinebilirler.

Haberin Devamı

KAFALAR VE VÜCUTLAR

Tuhaf yaratık(lar)

Kelaynak kafalı Thoth. Antik Mısır'da bilgelik ve yazının tanrısı. Brooklyn Müzesi.

 Tekrar Mısır’a gelelim. Burası da tuhaf yaratıklarla dolu elbette. Anubis var örneğin. Çakal başlı bir insan. Güneş Tanrısı Ra’nın dördüncü oğluymuş mitolojiye göre. Fakat sonradan Osiris’in oğlu olduğuna inanılmış. Mumya sanatının başlatıcısı olduğu yazılıdır kaynaklarda. “Mumya sarma efendisi” olarak geçer. Yine Ra’nın bir diğer çocuğu, kızlarından Bastet, insanlığı hastalıklardan ve kötü ruhlardan korur. Kedi başlı bir insandır. Kedi Mısır’da çok önemli hayvanlardan biri. Bilgeliğin ve yazının efendisi sayılan Thoth isimli tanrı da kelaynak kafalı insan formunda gösterilir. Fakat ilginçtir ki bazen de maymun kafalıdır. Ama Mısır resimlerinde kelaynak kafalı birini görürseniz, bilin ki o Thoth.
Mısır’dan Hindistan’a geçelim. Çok sempatik görünen fil kafalı bir tanrı vardır: Ganeşa. Kafası fil, vücudu insandır. O da Hint mitolojisinin bilgelik ve edebiyat tanrısıdır. (Fil hafızasına vurgu olabilir ya da fillerin doğada da gerçekten sağduyulu davranıyor olmalarından kaynaklanıyordur belki.) Yine Hindistan’da, evrenin koruyucu tanrısı Vişnu’nun -ki esas işlevi iyinin kötüyü yenmesini garanti etmektir- binek hayvanı olan Garuda, yarı insan yarı kartal olarak tasvir edilir. Vişnu’nun da zaten dört tane kolu vardır!

Haberin Devamı

YOK YOK BİR ŞEY YAPMAZ!

Daha çok var. Çin’e kadar gidip Anadolu’ya geri dönebiliriz ve bunlara benzer bir sürü tuhaf yaratık buluruz mitolojik anlatılarda. Bir hayvanın başı ve bin insanın vücudu veya bir insanın başı ama bir hayvanın vücudu çokça birleştirilir bu anlatılarda. Herkesin kutsalı değerlidir, bize saçma geliyor diye saygısızlık edemeyiz. Çünkü binlerce, belki de on binlerce yıldır var insan zihninde bu masalsı hayvanlar, tuhaf yaratıklar… Ama gerçek şu ki bu canlılar sadece hayal gücümüzde yaşıyor ve bu yolla da edebiyata, metinlere girmiş durumdalar. Hepsinin çok sayıda özelliği var ama en büyük ortak özellikleri, bugüne kadar bir tek insanın kılına dahi zarar vermemiş olmaları. Çünkü zaten yoklar. Olmayan bir canlının kime zararı dokunabilir ki? Belki bazen onların adına hareket eden, onlardan emir aldığını ileri süren kurnazlar, başka insanlara zarar vermiş olabilir ama insanın, hayal gücü ile var ettiği canlılardan, yine sadece hayal gücü ile aldığı emirler doğrultusunda başka insanlara zarar vermeleri, o tuhaf yaratıkların suçu değil. Hepsi insanın suçu, insanın içindeki vahşet.

BU HAFTA SONU HAVA VE DENİZ

BİR ÖYLE BİR BÖYLE

Güneyli rüzgârların etkisiyle bugün ve yarın biraz ılıklıktan söz edilebilir ama hava tam kıvama geliyor derken, pazar günü poyraza dönen hava, beraberinde yeni bir soğuk ve yağışlı havayı da beraberinde getirecek gibi görünüyor. Hatta yeni haftada kar yağışına tanıklık edebiliriz. Yani martın kapıdan baktıracağı, kazma ve kürek gibi şehir hayatında pek kullanmadığımız aletleri yaktıracağı zamanlar bunlar. Ve umarım ki artık son demleridir soğuğun. Çünkü devir öyle bir hâl aldı ki, milletçe soğuktan değil de, onun sebep olduğu fatura kabarıklığından kurtulmak için gün sayıyoruz doğrusu. Sağlıcakla kalınız.

Yazarın Tüm Yazıları