Kolomb’u yanıltan İskender miydi?

Kolomb’un Amerika’yı keşfedip orasının Hindistan olduğunu iddia etmesini sağlayan İskender’di desem?..

Haberin Devamı

Kolomb’u yanıltan İskender miydi

Büyük İskender, İskenderun'da MÖ 333'te yapılan Issos Savaşı'nda Dara'ya karşı. (Bütün duvar mozaiği)

DAHA önce başka yazılarda da konuştuğumuz gibi, Hindistan ve civarı Batı için hep çekici bir yer oldu. Bu çekiciliğe kapılanların tarihçesini daha önce bir başka yazıda vermiştik. (https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/tayfun-timocin/dogu-bati-halleri-catisma-mi-etkilesim-mi-41479095) Peki bu Hindistan’da ne var ki? Hindistan neden bu kadar etkilemiş ki Batılıları? Bugün gitmeden internette gördüğümüz Hindistan, çok geniş bir yelpazeye yayılmış duygulara hitap ediyor. Bu duyguların içinde hayranlık da var tiksinti de, sevgi de var nefret de. Çok karışık duygular yaratıyor Hindistan’a uzaktan bakmak. Henüz gitmediğim için bilmiyorum belki yakından da öyledir. Fakat bu durumu, yani çok karışık duygular yaratmasını anlayabiliyorum çünkü Hindistan’ın kendisi zaten çok karışık. Çok farklı etnik gruplar, diller, dinler, renkler, müzikler... Tam bir cümbüş. Şahsen seviyorum. Gitsem ne olur bilmiyorum ama şu haliyle seviyorum. Müziklerini ayrı seviyorum, çünkü geleneksel enstrümanlarını kullanmaktan hiç vazgeçmemişler, en modern sesleri bile geleneksellikle gayet güzel ve neşeli harmanlayabiliyorlar. Kıyafetlerini ayrı seviyorum, o da geleneksel. Rengarenk, pırıl pırıl... Gurur duyuyorlar kıyafetleri ile. Ne de olsa “bulunmaz Hint kumaşı” diye bir laf var, ki başka bir yazıda bu lafa ayrıca değineceğiz.

İLK AVRUPALI

Haberin Devamı

Hindistan dolaylarına kazayla veya istemeden giden ilk Avrupalıyı tanımıyoruz. Muhtemelen, Persler’in MÖ 6. yüzyılda Yunanlara karşı başlattıkları harekât sırasında esir edilen bir grup vardı ve belki Persepolis’e, belki daha ötesine götürüldü, satıldı, gitti... Yazılmamış ama yaşanmış böyle öyküler olduğuna eminiz. Fakat bilerek, isteyerek, bilinçli olarak Hindistan dolayına giden ilk Avrupalı, hiç kuşku yok ki Büyük İskender’dir. Ve tabii onun komutasındaki bir Makedon ordusu. (Büyük İskender ara sıra sayfamızın konuğu oluyor ve bu çok normal. Tarihin akışını değiştirmiş bir hadisedir çünkü.)

Haberin Devamı

Kolomb’u yanıltan İskender miydi

Hint Okyanusu bugün turizmin en çekici bölgelerinden. Foto Roberto Nickson

HİNT OKYANUSU’NUN BÜYÜSÜ

Geçen hafta çay hakkında konuşurken (https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/tayfun-timocin/bir-cay-icmeden-birakmam-41631688) Portekizlilerin Hindistan’a denizden ilk gidenler olduğunu yazınca, İskender’in hakkını yememeye karar vermiştim. Lakin İskender Bey, denizden değil karadan gitmiştir Hindistan’a. Yine de, öyle meraklı, öyle bilimsel bir meraka sahip biriymiş ki, Hindistan’a varınca Hint Okyanusu’nu, ki ona Büyük Okyanus diyorlardı o zaman, merak etmiş ve sonraki kuşakların da öğrenme duygusunu kamçılayacak girişimlerde bulunmuş. İşte bugünkü konumuz bu. Hemen anlatıyorum.

Haberin Devamı

NASIL İSKENDER OLDU ALEKSANDER?

Babası Makedon Kralı Filip ölünce yerine gelen gencecik, henüz 20’sinde olan İskender tahta çıktı. (Asıl adı Alexander’dır, sanırım bunu yazmıştım ama hatırlamak iyi olabilir: Arapça konuşanların “Aleksander”ı, El-İksender olarak algıladığı, ks sesinin olmadığı dillerinde o sesi ters çevirip sk yaptıkları, “el” ön takısının/artikelinin de normal olarak atıldığı ve ismin böylece İskender olarak dımdızlak kalakaldığı malumdur. Yani Arapça’nın işidiir Alexander’in İskender’e dönüşmesi. Literatürümüze de öyle girmiştir. Tıpkı Platon’un Arap dilinde ve yazımında zorunlu olarak Eflatun’a dönüşmesi gibi. Araplar Napolyon’a da Nabulyon derler ama literatürümüze öyle girmediği için biz normalini söylüyoruz.)

Haberin Devamı

Kolomb’u yanıltan İskender miydi

İran'dan bir rölyef. Perslerin savaş filleri. Onları ilk gören Avrupalı İskender'di.

DARA DÜŞMEK!

Tahta çıkınca önce sağa sola şöyle bir takıldı, ardından, Persler’in yukarı bahsettiğimiz akınlarına intikam olarak Doğuya gitmeye karar verdi. Beklenmedik sayılmayan ama pek de cesaret edilemeyen bu karar şaşkınlık ve coşku yarattı. Birleşmiş bir Yunan ordusu, ki önemli bir kısmı paralıydı tabii, İskender’in peşine takılıp Persler’den intikam almaya gitti. Perslerin şanssızlığı olarak o sırada pek bir hükümdarlık ve liderlik vasıfları olmayan III. Dara vardı başlarında. (Dara’ya Yunanlar Darios derler. Tarih kitaplarında da çoğunlukla Darius diye geçer, çünkü Romalı yazarlar Latince’ye Darius diye aktarmışlardır.)

Haberin Devamı

Kolomb’u yanıltan İskender miydi

Hint kültürü renkliliğiyle bence dünyaya enerji veren bir yapıya sahip. Foto Atul Pandey

ASYA KRALI DEĞİL MİYİM?

Dara, İskender’le üç kez savaştı, hepsinde yenildi, sonra ülkesinin içlerine kaçarken, en yakınındakilerin ihanetine uğrayıp, İskender değil, en yakınındaki Persler tarafından öldürüldü. İskender’in Dara’nın cesedi önünde büyük üzüntü yaşadığı aktarılır. İşin ilginç yanlarından biri, İskender bütün Pers ülkesini fethedip tarih sahnesinden “Persler” denen maddeyi sildikten sonra o bölgenin adetlerini, kıyafetlerini vs. iyice benimsemeye başlayarak kendisini Asya Kralı ilan ettiği için, Dara’nın (Darius’un) intikamını da kendisi aldı, “Siz kralınıza nasıl ihanet edersiniz bakayım!” diye kesti hepsini. Enteresan bir adalet anlayışı vardı yani. Mesela kendiliğinden gelip “Biz sana biat ettik” diyen krallara, hükmettikleri yerlerin ötesinde başka topraklar da veriyordu, “Al buralar da senin, hepsini yönetmeye devam et” diye, ama direnip savaşanları çoluk çocuk demeden kesiyordu.
Çok tartışmalıdır İskender’in fetih seferi. Zaten on yıl sürmüş tek bir seferdir bu, çok uzak mesafelere gidilmiştir ve çok ama çok fazla sayıda insan ölmüştür. Eğer İskender Doğu‘ya gitmeseydi dünya bugün nasıl bir yer olurdu sorusunun yanıtı yok, o kadar derin etkilemiş dünyayı yani. Neyse...

HİNDİSTAN’IN BATISINDAN...

Bu delikanlı (Alexander) savaşa fethede gelir Indus Nehri’ne. Indus Nehri, Hint kültürüne, toplumuna ve ülkesine ismini veren nehirdir. “India” lafı, Indus’tan gelir. Indous vadisi bugün bütünüyle Pakistan’ın içinde ama o zamanlar Pakistan diye bir yer yoktu tabii. Pakistan isimli ülke, 1947’de kuruldu malum. Bugün Bangladeş ismini verdiğimiz ülke de yoktu. Orası da 1971’e kadar Doğu Pakistan’dı, sonra o da ayrıldı ve Bangladeş oldu. İngiliz yönetiminde Bengal eyaletiydi o bölge. Kaplanıyla meşhur Bengal. İşte bütün o bölgenin tamamı Hindistan’dı o zamanlar. Yani İndus Nehri’ne gelen, Hindistan’a gelmiş olurdu.
İndus Nehri, Himalaya’lardan doğan koca bir nehirdir ama onu daha kocaman yapan, aynı dağlardan doğan 4 ayrı büyük nehirle aşağıda birleşmesidir. Toplam beş büyük nehir vardır o bölgede bu nedenle Farsça’da da Hintçe’de de aynı isimle bilinir o bölge: Pencab, yani Beş su! Tavla oyuncularının çok iyi bildiği beş yani “penç” ve su anlamındaki “ab”. Bakmayın haritadaki İngilizce “Punjab” yazısına, Pencab o. Tabii bizim dilimizde b ile bitmez sözcük, Pencap’tır.

Kolomb’u yanıltan İskender miydi

Beş Su, yani Pencap bölgesi. İskender'in geldiği doğu uç nokta.

PENCAP’TA YENİLGİ

İşte o Pencap, nasıl verimli, nasıl güzel bir yermiş o zamanlar. Bol su, bol bitki, bol tuhaf canlılar. Mesela savaş filleri ile ilk karşılaşan Avrupalı İskender ve ordusu. Nasıl korkmuşlardır kim bilir. Başka birçok yeni şey, flamingo, çay, papağanlar, değişik maymunlar, dev yılanlar, neler neler...
İşte o beş kollu dev ırmak vadisinin ilk üç kolunu köprüler kurarak geçer Makedon ordusu. Sonra ordu İskender’in yüzüne haykırır, “Yetti gari, nerelere geldik böyle, Makedonya neresi, burası neresi! Dünya bitecek neredeyse!” diye. İskender de, “Yahu ağalar beyler, etmen, eylemen. Devam etmezsek bu kadar emek boşa gider, fethettiğimiz yerler de elden gider” dese de dinletemez, ordu geri adım atmaz, İskender pes eder. İskender’in seferi boyunca aldığı tek yenilgi budur, o da kendi ordusuna karşıdır.

OKYANUSA DOĞRU

İşte o zaman Hint Okyanusu’na yönelirler. Bir sürü gemi yapılır, iddialara göre irili ufaklı bin gemilik bir filo ortaya çıkar ama gemi dendiğine bakmayın, o zamanın şartlarına göre gemidir onlar, nehir için yapıldıkları için devasa kalyonlara benzemezler, çektiridirler, yani kürekli ve yelkenli, en büyüğü 30 küreklidir, bu da onların 20-25 metreden daha büyük olamayacağı anlamına gelir. İskender, kâh gemiyle, kâh ufak tefek kara akınlarıyla okyanusa yaklaşır. Atlar gemiye ve çıkar Hint Okyanusu’na. Sözüm ona “Gidip bir bakayım, başka ada var mı ileride” der adamlarına ama aslında amacı okyanusta yelken açmaktır. Açar. Epey bir dolaşır ve döner İndus içindeki limanına. Sonra, limanı kurduğu şehirden ayrılan ikinci ırmak koluna girer yine gemiyle, bu kez oradan okyanusa çıkar ve yine gezinir okyanusta. Bıraksalar, karaya da çıkmak istemez ama mecburdur, kraldır hatta kendisi bilmese bile bir imparatordur. Mecburen döner limana. Demem o ki dostlar, Hint Okyanusu’na denizden varmasa da, orada denizin tadına varan ilk Avrupalı, İskender’dir. Büyük İskender.

İSKENDER’DEN KOLOMB’A...

İskender’in adamları, amirali Nearkhos falan, anılarını yazarlar. Nearkhos, özellikle donanmayı karadan götürür Pers Körfezi’ne ve seyir notlarını tutarak İskender’e sunar. Daha sonra Plutarkhos, Arrianos gibi Latin yazarlar da bu seferleri kaleme alınca ortaya geniş bir Hindistan külliyatı çıkar. Ve bu külliyat Avrupa’da asırlar boyunca elden ele dolaşır. O külliyatı okuyanlar arasında Kristof Kolomb da vardır. O yüzden 1492’de, İskender’den 1.800 yıl sonra Kolomb tutturur, “Burası Hindistan kardeşim!” diye! İskender’in seferlerinde anlatılan yemyeşil ormanlar, dev nehirler, egzotik (uzaklara ait) hayvanlar vs. ile Kolomb da karşılaşır çünkü ve gittiği yerin Hindistan olduğundan o nedenle emindir. Yani bir anlamda İskender’in seferleridir Kolomb’u yanıltan ve Portekizlileri biraz olsun çeken.
İşte böyle dostlar. Dedim ya, İskender olmasaydı tarih nasıl akardı, bilemiyoruz. Bunun daha pek çok başka örneği var, onlara da başka yazılarda değiniriz.

BU HAFTA SONU HAVA VE DENİZ

PAZARA KADAR SICAK AMA...

Pazar gününe kadar güzel bir sıcaklık var. (Sevene güzel tabii.) Cumartesi akşam gelecek hafif yağış ve karışık rüzgârlarla biraz serinleyeceğiz gibi. Yelken açmak isteyenlere hava güzel, yağmurluk ve şemsiye almak kaydıyla yürüyüşler de keyifli olabilir. Sağlık ve neşeyle kalınız.

Yazarın Tüm Yazıları