Yargı reformu?

BAŞBAKAN Davutoğlu, Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanması sorulduğunda “Bu tür durumlarda tutuksuz yargılanma esastır” diyor.

Haberin Devamı

Samimi olduğuna inanıyorum. “Bu tür durumlarda” tutuklamaları yaptıran kendisi değil zaten. 

Başbakan, Haber Türk’teki konuşmasında “yargı reformu” vurgusu da yaptı.
Memnuniyet mi, endişe mi duyayım, tereddütte kaldım. Prof. Davutoğlu’na güvenmediğimden değil, yeni bir “yargı reformu”nu hazırlayacak olan Adalet Bakanlığı’na güvenmediğimden!

 

HSYK ÖRNEĞİ

 

Tabloyu görmek için bir tek HSYK’ya bakmak bile yeterlidir.
Eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in hazırladığı taslakta, HSYK seçimleri için hiç kimse “liste” yapamayacak, hâkim ve savcılar ortaya çıkan adaylardan sadece birine oy vereceklerdi.
Böylece oylar dağılacak, bir “liste” HSYK’ya egemen olamayacak, çoğulculuk ve tarafsızlık oluşacaktı.
Fakat maalesef eski Anayasa Mahkemesi bunu iptal etti, “listeye oy” usulü kabul edildi.
Ben bunu o zaman da eleştirdim, “listeye oy” usulünün yargıya büyük zarar vereceğini anlattım, HSYK üyelerinin “seçim” değil, objektif “liyakat” usulüyle belirlenmesini savundum. (Milliyet 25 Mart 2010)
Fakat olmadı, Ekim 2010’daki HSYK seçimleri “listeye oy” usulüyle yapıldı. Başbakan o seçimlerde Cemaat’in HSYK’yı ele geçirdiğini söylüyor. Peki...

 

Haberin Devamı

‘LİSTE’ HESAPLARI

 

2014 yılının Adalet Bakanlığı HSYK Yasası’nı değiştirirken ne yaptı? Yargıyı “yürütmeyle uyumlu” hale getirmek için zekice bir plan yaptı: İktidarın etkileyebileceğini düşündüğü alt kademede hâkim ve savcılar HSYK’ya üye seçerken yine “listeye oy” vereceklerdi! Fakat iktidarın o zaman güvenmediği yüksek yargıda HSYK’ya üye seçilirken “tek adaya oy” verilecekti.
Anayasa Mahkemesi elbette bu çifte standardı iptal etti.
Bu defa Adalet Bakanlığı bütün yargı için “listeye oy” usulünü yeniden yasalaştırdı ve HSYK seçimlerini “Adalet Bakanlığı’nın listesi” kazandı, kamu imkânlarını kullanarak!
Dahası, HSYK’nın teftiş ve özlük işleri kadroları sıfırlandı, yerlerine Adalet Bakanı tarafından atamalar yapıldı!
Anayasa Mahkemesi bunu da iptal etti fakat karar geriye yürümediği için siyasi atamayla oluşan bu kadro HSYK’da görevine devam ediyor.

 

Haberin Devamı

MECLİS’TEKİ TASLAK

 

Yargı üzerinde nasıl bir siyasi baskı kurulduğunu ve “yapboz kanunlarıyla” adli sistemin nasıl ‘dizayn’ edildiğini anlatmaya yerim yetmez, ihtiyaç da yok.
Tutuksuz yargılama gereken “bu tür durumlarda” tutuklamalar yapılması da tabloyu yeterince yansıtıyor.
Bugün yargıyı siyasi iktidarın bir şubesi gibi gören, kuvvetler ayrılığını ayak bağı sayan bir anlayış var. Bunun kanıtları, AKP tarafından Meclis Uzlaşma Komisyonu’na verilen başkanlık sistemi taslağıdır: Yargı tamamen başkanla Meclis’teki partisinin yönetimine veriliyor. Hatta iktidar Yargıtay’a bile üye atıyor orada!

 

REFORM AMA NASIL?

 

Bu otoriter anlayış, maalesef 64. hükümet programında da şu cümlelerle yer almıştır:
“Yargı üst yönetimi ile temyiz mahkemelerinin oluşumunda TBMM’nin rolünü güçlendireceğiz...”
Yargı üst yönetimi bir ölçüde tamam da, ne demek “temyiz mahkemeleri”ne yani Yargıtay ve Danıştay’a iktidar partisi grubunun yargıç ataması?!
Başbakan’ın uzmanlık alanına girmeyen yargı yönetimi gibi konularda böyle bir cümleyi hükümet programına yerleştiren anlayış endişe vericidir.
Kimse Almanya’yı örnek vermesin, orada federal sistemin karmaşık “denetim ve denge” unsurları vardır.
Yargı reformuna bin defa evet; kuvvetler ayrılığı, bağımsız ve tarafsız yargı için!
Fakat mevcut “yürütmeyle uyumlu” yargıyı şimdi büsbütün “yürütmeye bağımlı” hale getirebilecek bir reformdan Allah memleketi korusun.

Yazarın Tüm Yazıları