Hukuk, hukukçu

DİYARBAKIR Baro Başkanı merhum Tahir Elçi’nin ve polis memurları Ahmet Çiftaslan ile Cengiz Erdur’un çatışmada katledilmelerini derin bir üzüntü ve endişeyle karşıladım.

Haberin Devamı

Derin bir üzüntüyle, çünkü bir insan, bir hukukçu öldürüldü. Kürt siyasi hareketinde “Operasyon istemiyoruz” demekle kalmayıp “Savaşlar, çatışmalar, 

silahlar istemiyoruz” diye de konuşan
bir insan, bir hukukçu...
İki polis ise orada insanları korumak için görev yapıyordu.
Derin bir endişeyle, çünkü, ‘duygusal kopuş’ denilen vahim gidişe bir kan lekesi daha düştü! Körüklemek için hemen Elçi’yi ‘devletin öldürdüğü’ imasıyla tahrikçi açıklamalar yapıldı.
Ya çatışmada bir kör kurşunun isabetiyle hayatını kaybetmişse?!
Hatta bu kurşun bir PKK’lı teröristin silahından çıkmışsa?!
Ya da ‘siyasi suikast’ ise?!
Sağduyu ve hukuka saygının gereği, peşin hükümden kaçınmak, acıları paylaşmak ve delillerin bulunmasını, katilin cezalandırılmasını takip etmektir. Meclis kürsüsünde peşin hükümlü ve kışkırtıcı konuşmalar yapmak hele de bir hukukçuya hiç yakışmadı.

 

Haberin Devamı

‘CASUSLAR KÖPRÜSÜ’

 

Hafta sonu eşimle birlikte “Casuslar Köprüsü” filmine gittik. Filmin başkarakteri, Soğuk Savaş döneminde Amerika’da yargılanan Sovyet casusunun avukatı.
Haini savunduğu için evi taşlanıyor...
O, “Herkesin savunulacak bir hakkı vardır” diyerek devam ediyor.
Filmde totaliter rejimin ne olduğunu da görüyorsunuz; Sovyet işgali altındaki Doğu Almanya ve “Utanç Duvarı”nın inşası...
İki tarafın elindeki iki casus, Doğu Berlin’de takas edilecek.
Takası düzenleyen kişi, aynı avukat.
Totaliter rejimin “casus” diye tutukladığı bir Amerikalı öğrenciyi de bu arada kurtarmaya çalışıyor.
“Er Ryan’ı Kurtarmak” filmiyle zihinlerimizde yer eden yönetmen Steven Spielberg ve oyuncu Tom Hanks’in bu filmini kaçırmayın. Özellikle hukukçulara tavsiye ederim.
Hukukun üstünlüğüne inanan hukukçuların onur duyarak, hukukun çiğnenmesine gönüllü alet olan hukukçuların utanarak izleyeceği bir film.

 

BAĞIMSIZ YARGI

 

Başbakan Davutoğlu, Brüksel’de, dün Türkiye-AB zirvesine katıldı. AB’den gelen haberler iyi, özellikle “katılım müzakerelerinin canlandırılması” çok iyi.
Mülteci akınından korkan AB, Türkiye’ye yakınlaşıyor. Müzakere fasılları açılmaya başlanıyor. Vize uygulaması 2016 Ekim’inde kalkacak...
Fasılların açılmasına itiraz eden Rum kesimi, bu defa AB karşısında boyun eğdi anlaşılan.
“Basına baskılar” bu süreçte daha bir önemle ele alınacak. Bu konudaki sorulara Başbakan’ın ikna edici cevaplar vermesi zor olacak. “Bağımsız yargının kararı” mı diyecek?
2015 tarihli AB ilerleme raporunda basına ve yargıya baskılar sayfalar dolusu anlatılıyor. Ben sadece iki cümleyi buraya alıyorum:
“Türkiye’de kuvvetler ayrılığı ilkesinin ciddi surette altı oyulmuştur. Hâkim ve savcılar üzerinde kuvvetli siyasi baskı vardır.”
Biliyorum, sebep Davutoğlu değil ama yine de hatırlatmak istedim. AB ile ilişkiler hızla gelişmeli.

 

Haberin Devamı

PUTİN KARŞISINDA

 

2011’e kadar AB raporlarında Türkiye’deki reformlar övülüyordu.
2014’te yargı sadece baskı altına alınmadı, “yapboz kanunları” ve yönetmeliklere aykırı atamalarla “yürütmeyle uyumlu yargı” yaratıldı! Aynı kadro bugün kabinede ve kurumda aynen devam ediyor.
Son dört yılda hukukla ilgili hiçbir konuda iyileşme olmadı, aksine düşüş var.
Dileyelim, yeni AB süreci, Türkiye’de 2010’a kadar olduğu gibi bir reform dinamiği yaratsın. Putin otoritarizmi karşısında, Türkiye’nin Batı’daki itibarını güçlendirmesi çok önemlidir. Bunun da yolu kuvvetler ayrılığını, yargı bağımsızlığını ve basın hürriyetini gerçekleştirmektir.
Not: Hasan Pulur ağabeyimize rahmet diliyorum, nur içinde yatsın. Yakınlarının acısını paylaşıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları