Deniz Çoban diye bir yiğit!

Yıllardır kimsenin yapmadığını yaptı. Maçtan sonra hatasını milyonların önünde kabul edip, özür diledi. Özür dilerken de “Sonucu ne olursa olsun” sözcüklerini kullandı. Sanki bizim memlekette dürüstlüğün ağır suç kapsamına girdiğini söylemek istiyordu.

Haberin Devamı

HÜRRİYET gazetesinin ilk yılı, kurucusu Sedat Simavi yataklı vagonda yer tutmuş, Ankara’dan İstanbul’a dönmekte.
Trenin restoranında yemek yerken, devrin büyük yazarlarından Mithat Cemal Kuntay yanına geliyor ve Sedat Simavi’ye yeni gazetenin nasıl gittiğini soruyor.
“Çok iyi gidiyor” cevabını alınca başını esefle sallıyor:
Bu tarihi anekdotta geçen “Bizim memlekette başarıyı af etmezler” cümlesini tornistan edip, “Bizim memlekette dürüstlüğü affetmezler” diye sunacaktım. Anekdotun güzelliğine kıyamadım.
Hakem Deniz Çoban için de yaptığı güzel hareketi alkışlatacak daha iyi bir cümle bulamadım.

* * *

Oynanan maçın bitiminde, puan kaybeden takımın teknik direktörü Lig TV kamerasına sızlanırken bir hakem gelecek.
Milyonlarca izleyicinin gözü yerine geçen kameranın objektifine baka baka “Ben hata yaptım. Hem maçını yönettiğim iki takımdan hem de futbol kamuoyundan özür diliyorum” diyecek.
Gözlerimize kulaklarımıza inanamadık.
Tıpkı Rıza Çalımbay’ın ve sunucunun baktığı gibi, yürekli adam Deniz Çoban’a şaşkınlıkla baktık.

Haberin Devamı


BİZ PUSU KURARIZ


BU lafı ağzımıza Çetin Ağabey vermişti. Allah uzun ömür versin, Çetin Altan batı insanı ile doğu insanı arasındaki farkların altını çizerken sözü “Şark’taki pusu kültürüne” getirmişti.
Batının delikanlısı bir sorunu oldu mu düello yapıyordu.
Şahitlerin önünde, seçilen silahlarla ve eşit şartlarda yapılan bu düellolarda taraflardan biri yaralandı mı meseleyi orada bitiyordu.
Öldürmek şart değildi, ayakta kalan evine dönüyordu.
Düello da kaybetmek de “şerefsiz” bir konum değildi. “Şerefsizlik” biri sana meydan okuduğunda, düellodan kaçmaktı. Bizim kültürümüzde ise “pusu kurmak” vardı.
Düşman kesildiğin kişiye arkadan ateş etmek, birden fazla insanla gelip onu tuzağa düşürmek, oyun içinde oyun tasarlamak. Şarkta “pusu kuran” ayıplanmazdı. İstediği kadar kalleşlik yapsın, kınanmazdı.
Ayıp olan pusu kurmak değil, marifet pusuya düşmemekti. Belki geçmişte “Yeke yek kapışmalar” vardı ama Köroğlu’nun dediği gibi “tüfeğin icadından sonra mı ne” tarihe karışmıştı.
“Yeke yek” lafı televizyonculara kalmıştı.

Haberin Devamı

* * *

Deniz Çoban’ın yiğitçe itirafı henüz dört dörtlük tartışılmadı. Taşraya giden gazetelerde Kasımpaşa-Rize maçının sonucu bile yoktu. İnşallah Şampiyonlar Ligi tantanasına, Avrupa maçları gürültüsüne kurban gitmez de tartışılır.
Bir insanın açıkça doğruyu söylemesi de gürültüye gitmez.
Batı kültüründen biri bu yazdıklarımı okusa kafası karışır. “Doğruyu söylemek çok mu büyük erdem” diye yazımızı sorgular. “Zaten yapılması gereken de bu değil mi?” diye sorup, bildiğinin altını çizer.
Taş yerinde ağırdır, Batı insanı da yerinde haklıdır. Ama onun yanlış gelen bizim doğrumuzdur.


HAKEM! SEN SUS!


BİZİM memlekette sıradan vatandaşın aklına geleni söylemesi ağır suçtur. Şimdi sosyal medya yüzünden baş edilemeyen bu ahaliyi susturmak için olmadık yasalar çıkarıldı, olmadık gelenekler yaratıldı.
Temsil bizde memur konuşamaz. Kanunla suç sayılmıştır.
YSE’nin yaptığı köprü selde yıkıldığında YSE’nin memuru “Hee, yıkıldı” deyip herkesin gördüğünü dillendirirse kendi başını yakar.
Hakeme “Maçtan sonra konuşamazsın” hükmünü dayatan da işte bu mantıktır. Tek Parti devrinden miras bir dayatmadır.
Futbol! Oynayanı, seyredeni, taraftarı, yazanı çizeni, yöneticisi, federasyon adamları; herkes konuşuyor. Sadece o maçların tam merkezindeki hakem konuşamıyor.
Hakeme, kayınpederinin yanında konuşamayan yeni gelin muamelesi yapmak böyle bir budalalıktır işte.

Haberin Devamı

* * *

Eylemden sonra, sıcağı sıcağına en güzel lafı, Maraton programının konuğu Aykut Kocaman söyledi.
“Herkes hata yapıyor” diye başladı lafına.
“Hakemler konuştuğu zaman işte bu sıcak, güzel tablo çıkıyor ortaya. Hakem konuşmadığında ise hata yüzünden canı yanan takının taraftarı, boş duvara konuşmuş gibi oluyor. Bu da öfkeyi büyütüyor.” diye bitirdi.
Elimi elifine değil ama mealen böyle söyledi.
Söylediklerini dinlerken aklıma, Fenerbahçe’yi golleriyle şampiyon yaptıktan sonra rakip takım için üzüldüklerini beyan eden Futbolcu Aykut ile Futbolcu Oğuz’un dürüstlükleri geldi. Alkışlanacaklarına takımdan uzaklaştırıldılar.
İnşallah Deniz Çoban’ın alkışlanacak, unutulmayacak dürüstlüğü; hatta bir adım ileri gideyim “yiğitliği” cezalandırılmaz.

Yazarın Tüm Yazıları