2016 peynir yılı olacak!

‘‘PEYNİR Reformu hayırlı olsun” diye başlayalım lafa.

Haberin Devamı

Çünkü yeni peynir standartlarını belirleyen nizamname 1 Ocak’tan itibaren yürürlüğe girdi.

Reform ne getiriyor?
Öncelik perakende peynir satıcıları, tezgâha koydukları mallarına “Babanızın Çiftliği Peyniri, Ebenizin Peyniri, Uzaktaki Köy Peyniri” gibi insanı duygusal tarafından vuran isimler takamayacaklar. “Boy uzatır, kilo verdirir” gibi asılsız iddialarla peynir satılamayacak.
Peynirin de “nüfus kâğıdı” olacak. Üretildiği yer, tarih ve burcundan başka tuz ve yağ oranları da o kâğıda yazılacak.


* * *


Durduk yerde hayata geçen “Peynir Reformu”nu kimin akıl ettiğini çok merak ediyorum. Şahsen Avrupa Birliği’nden huylanıyorum.
Ne zaman “Bizi Avrupa’ya katacak mısınız?” diye sorsak “Heee! Katacağız” diyorlardı sonra laflarına bir “ama” ekleyip yeni icatlar çıkarıyorlardı. Misal, kokoreç yasağı onların işidir.

 

Haberin Devamı

KOKOREÇİMİZ ÇOK EZİLDİ

 

O güzelim kuzu kokoreç sanki bunlara battı. Bu yediğiniz şey temiz değil deyip tezgâh üstü satışına koydular. Sanki biz o incebağırsaktan petrol naklediliyor sanıyorduk.
Bu memleketin milyonlarca davarı var ki kendilerini bizim beslenmemiz için feda ettiklerinde, içlerinden kilometrelerce incebağırsak çıkar.
“Bre nabekârlar? Onca bağırsağı kokoreç yapmayıp da çamaşır ipi mi yapacağız?” dememiz lazımdı, alınırlar diye diyemedik.
Köfte reformu da başımıza o sebepten geldi. Bir rüzgâr esti, sağlık işlerinin başına dikilen zat nahak yere “Açıkta köfte satılmayacak” talimat verdi.
Köfte kendini vakumlanmış pakette bulmasın mı? O da yetmedi, köfte satılan yerler için öyle hijyen kuralları çıkardılar ki uygulamasını ameliyathanede göremezsin. Okuyan da zanneder ki süper marketlerde böbrek nakli de yapılıyor.
Ülkemizin Anayasa değiştirecek orandaki çoğunluğu tuvalet kâğıdı yerine taş kullanırken, sağlık adamlarının köfte için titizlenmesine bir anlam veremedimse, AB’ye uyumlu bir vatandaş olarak sesimi çıkarmadım.
Çıkarmadım da ne oldu?
Kokoreç için, “çiğköfte” için, “çıplak köfte” için sustum. Sıra bana değil peynire geldi. “Susma, sustukça...” diye bağıranlar haklı çıktı.


* * *

Haberin Devamı


Televizyonda “Peynir Reformu” hakkındaki haberleri izliyorum. TV muhabiri mikrofonu uzatmış. Yetkili kişi de pazaryerlerinde satılacak malların nüfus kâğıdı hakkında bilgi veriyor.
Muhabir kızımız konuyu dağıttığından, görüntüye peynir yerine küçük salatalıklar girmiş. Salatalıkların üzerinde kocaman bir etiket var. Fiyatından başka, üretildiği yer olarak İzmir yazıyor. Yanında da “Çengel” ibaresi okunuyor.
İstanbul Çengelköy’ün salatalığı sanki evlilik vaadiyle İzmir’e kaçırılmış da tezgâha düşürülmüş gibi bir manzara.

 

SORUMLULUK VATANDAŞTA

 

Yetkili şahıs, salatalık etiketi üzerinden “Peynir Reformu”nu anlatırken, o etiketin faydalarını da saydırıyor.
Vatandaş vakumlanmış peynirin üzerindeki etikete bakacak. Evine gittiğinde internete girip o ürünün soyunu sopunu karıştıracak.
De ki, öğrendi de ne oldu? Peynir Tire’de üretilmiş diyelim, vatandaş da Tireli. Pazaryerine gelip satıcıya “Ben bu peynirle hemşeriyim, bana indirim yap” mı diyecek?
“Peynir Reformu”ndan beklenen buysa pazaryerlerinde şenlik var demektir.
Adamın biri şehrin dört yanını şu ilanla donatmış:
Her çeşit kanser ve kulak iltihabı, başta su toplanması, beyin hücrelerinin birbirini yemesi, astım ve bronşit (evvel Allah) kesin tedavi edilir.”
Altına da Sağlıkçı Nevzat imzasını atıp, adresi vermiş. Sonuç mu? Vatandaş kapısında kuyrukta.
Köftenin açıkta satılanına, çiğköftenin salçasına, kokoreçin kılıksızlığına karışanlar nedense Y. şehrindeki bu “alternatif tıp mucizesine” karışmıyorlar.
Pazarcının peynirine reform uyguluyor. Reformu hayata geçirirken de beyin hücrelerini birbirine yedirtmemek için Sağlıkçı Nevzat’ın kapısında kuyruk olan ahalinin bilincine güveniyorlar.
“Peynir Reformu” hayırlı olmasına hayırlı bir şey ama bence ahaliye fazla sorumluluk bindirilmiş.

Yazarın Tüm Yazıları