OHAL Komisyonu yargı kararlarının üstünde olabilir mi?

Geçen yıl bugün bu köşede çıkan yazım “Olağanüstü Hal Komisyonu’nda Bekleyen Bir Dosya” başlığını taşıyordu. Yazı, darbe girişimine katılmakla suçlanan dönemin Üçüncü Kolordu Komutanı Korgeneral Erdal Öztürk’ün yargılama sürecinin bütün aşamalarında aklandıktan sonra OHAL Komisyonu’na yaptığı başvurunun akıbetini sorguluyordu.

Haberin Devamı

15 Temmuz sonrasında kanun hükmünde kararnamelerle kamudaki görevlerinden ihraç edilen vatandaşların itirazlarını incelemek üzere oluşturulan Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu’ndan söz ediyoruz.

Söz konusu yazıda Korgeneral Öztürk’ün 15 Temmuz gecesi nasıl bir hareket tarzı izlediğini dava dosyası üzerinden ayrıntılı bir şekilde değerlendirdiğim için dosyanın içeriğini burada tekrarlayacak değilim.

Tekrarlayacağım tek husus, Korgeneral Öztürk’ün İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 23 Ocak 2019 tarihinde beraat ettiği, bu beraat kararının daha sonra önce istinaf ardından temyiz aşamalarında onandığıdır. Yargıtay Üçüncü Ceza Dairesi onama kararını 18 Haziran 2020 tarihinde almış, birinci derece mahkemesinin buna katılması ve kesinleşme şerhlerinin yayımlanmasıyla kendisi hakkındaki karar 13 Ekim 2020 tarihinde kesinleşmiştir.

Haberin Devamı

Özetle, Erdal Öztürk 13 Ekim 2020 tarihi itibarıyla masumiyeti Türk yargı sisteminde kesinlik içinde tescil edilmiş bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır.

Gelgelelim yargı sürecinin kendisinin lehine sonuçlanması Korgeneral Öztürk’ün haklarının iadesi için yeterli olmamıştır. Biraz daha yakından bakarsak...

KESİNLEŞEN YARGITAY KARARI DA İLETİLDİ

Öztürk, darbe girişiminden hemen sonra 18 Temmuz 2016 günü tutuklanmıştır. 27 Temmuz 2016 tarihinde çıkartılan 668 sayılı KHK ile ordudan atılmış, bunun sonucu özlük haklarını büyük ölçüde kaybetmiştir. Ayrıca, 29 Eylül 2017 tarihindeki tahliyesine kadar 14 ayı aşkın bir süre hapis yatmıştır.

KHK ile kamu görevinden çıkartılan kişilerin haklarının iadesi OHAL Komisyonu’nun incelemesi ve oluruna tabidir. Komisyon’un gündeminde Öztürk’ün 2017 yılında yaptığı hakkındaki tasarrufun düzeltilmesi talebini içeren bir başvuru bulunmaktadır.

Yargıtay kararının kesinleşmesiyle birlikte, Öztürk, hemen ertesi günü yani 14 Ekim 2020 tarihinde avukatı aracılığıyla kesinleşmiş bu kararı da OHAL Komisyonu’na ileterek mağduriyetinin giderilmesini, uğradığı hak kayıplarının telafi edilmesini bir kez daha talep etmiştir.

Haberin Devamı

Fikri takip olması bakımından 15 Temmuz’un yıldönümü vesilesiyle başvurunun geçen son bir yıl içindeki akıbetinin ne olduğu sorusuna yanıt aradığımda karşıma şu tablo çıktı.

OHAL KOMİSYONU YARGITAY KARARINI GÖRMEYİNCE

OHAL Komisyonu, başvuruyla ilgili kararını 19 Ocak 2022 tarihinde almış. Öztürk’e verilen yanıtta başvurusunun reddedildiği duyurulmuş. Bu karar komisyonun yedi üyesinin oybirliği ile alınmış.

Dün kararı okuduğumda dikkatimi çeken bir dizi noktayla karşılaştım. Bir kere, kararda önce Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi’nden (UYAP) edinilen bilgilere dayanılarak, Öztürk’ün mahkemede yapılan yargılama sonucunda darbeye teşebbüs ve terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçlarından “beraat ettiği” belirtiliyor. Yalnızca bir paragraf tutuyor bu bölüm.

Haberin Devamı

Ardından, “Kovuşturma dosyasında yapılan inceleme” esas alınarak, iddianamede ve mahkemede kendisi hakkında ortaya atılan iddialar bir sayfayı aşan bir uzunlukta sıralanıyor.

Bir başka anlatımla, yargılama aşamasında çürütülmüş olan deliller, Öztürk’ün mağduriyetinin giderilmesi için OHAL Komisyonu’na yaptığı talebin reddedilmesinde kendisi aleyhinde gerekçe olarak kullanılıyor. Bir diğer anlatımla, yargı tarafından geçersiz bulunan deliller komisyon tarafından bir suçlama kalıbı olarak yeniden üretilmiş oluyor, yargı kararına rağmen.

KURUM GÖRÜŞÜ YARGITAY KARARININ ÜSTÜNDE Mİ?

Kararda daha sonra, Öztürk’ün “Kurumu” yani Milli Savunma Bakanlığı tarafından komisyona intikal ettirilen “Personel bilgi dosyası”na atıf yapılıyor. Bu dosyada başvurucu hakkında “FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı olduğu yönünde değerlendirmenin bulunduğu” belirtiliyor.

Haberin Devamı

Buradaki düşündürücü noktalardan biri şudur. Öztürk soruşturma aşamasında FETÖ üyeliği ile suçlanmamış, kendisineörgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçlaması yöneltmiştir. İddianamede zaten “Yapılan araştırma sonucunda örgütle ilişkisinin bulunduğuna dair herhangi bir tespite ulaşılamadığı” kaydedilmiştir.

Ayrıca darbeyle suçlanan birçok generalin yargılamalarında dava dosyalarına giren, Genelkurmay Başkanlığı’na ulaşmış olan istihbarat değerlendirmelerini içeren bir askeri bilirkişi raporunda yine Öztürk hakkında bu yönde bir tespit yer almamaktaydı. Dahası, bu raporda Öztürk’ün 2016 YAŞ’ında orgeneralliğe terfi etmesi ihtimaline ilişkin bir notun bulunduğu bilgisi var. Öztürk, bu raporu da yargılamada lehinde bir delil olarak mahkemeye sunmuştur.

Haberin Devamı

Tabii bunun dışında vurgulanması gereken temel sorun, OHAL Komisyonu’nun, mahkeme sürecindeki tespitlerden, yargı kararından farklılaşan bir bakanlık görüşünü Yargıtay kararının üstünde tutabilmiş olmasıdır.

Dikkatimi çeken bir ayrıntı da OHAL Komisyonu’nun aldığı kararın gerekçesinde Öztürk’ün beraatının onanmasına ilişkin nihai Yargıtay kararına hiçbir atfın yapılmamasıdır.

İDARE MAHKEMELERİ KOMİSYON KARARINI DESTEKLİYOR

Öztürk, başvurusu reddedilince OHAL komisyonu kararına karşı Ankara’daki 21. İdare Mahkemesi’nde yürütmeyi durdurma talebinde bulunmuştur. Bunu yaparken kesinleşen Yargıtay kararına dayanmıştır. Gelgelelim İdare Mahkemesi geçen 28 Nisan’da kısa bir yanıtla yürütmenin durdurulmasını reddetmiştir.

Öztürk, bunun üzerine istinaf yoluna giderek bu ret kararına bir üst mahkeme olarak Bölge İdare Mahkemesi’nde itiraz etmiş. Bu itiraz da Ankara Bölge İdare Mahkemesi 13. Dairesi tarafından 9 Mayıs tarihinde reddedilmiş.

Yürütmeyi durdurma talepli bu başvurular dışında idare mahkemesinin OHAL Komisyonu’nun Öztürk hakkındaki kararıyla ilgili “esastan” vereceği ikinci bir karar var. Bu aşamada esastan verilecek karar bekleniyor.

SİSTEMDE KHK’LI OLARAK TANIMLANINCA

Gelinen noktada hakkındaki suçlamalardan beraat etmesine karşılık OHAL Komisyonu’nun kararını değiştirmemesi nedeniyle Öztürk’ün haklarının iadesi mümkün olmamaktadır.

Bunun sonucunda bir vatandaş olarak karşılaştığı, yaşadığı bir dizi güçlük söz konusudur. Sistemde hâlâ KHK ile ordudan atılmış bir asker kimliğiyle tanımlandığı için devlet kurumlarıyla, hatta özel kurumlarla bile muhtelif işleri için muhatap olduğunda karşısına görünmeyen bir duvar çıkmaktadır her seferinde.

Dünkü yazımızda 15 Temmuz’un yıldönümü vesilesiyle, darbe girişimi sonrasındaki yargılama süreçlerinde ortaya çıkan mağduriyetlerin giderilmesi için yeni, duyarlı bir bakışın geliştirilmesi ihtiyacını vurgulamıştık. Bugün Öztürk’ün durumunu bu çerçevede örnek bir vaka olarak kayda geçirmek istedik.

Bakın, bu örnek olay bizi yargı kararlarının hayata geçirilmemesi gibi çok temel bir meseleye götürmüş oldu.

Yazarın Tüm Yazıları