İki haftayı geçen “Depresif ruh hali” dikkate alınmalı!

Ruh sağlığı sorunları içerisinde en yaygın görülen depresyon, kişinin yaşam kalitesini, ailesi ve çevresiyle olan ilişkilerini de olumsuz yönde etkileyebiliyor. Halk arasında “Bugün depresyondayım”, “Kendimi hiç iyi hissetmiyorum” ya da “Bugün çok stresliyim” şeklinde yakınmaların arttığını görüyoruz. Özellikle depresif ruh halinin 15 günden uzun sürmesi halinde mutlaka bir uzmana danışılmasını tavsiye ediyoruz.

Haberin Devamı

Depresyon, çocuklar arasında bile konuşulur halde. Çünkü depresyonun yaygınlık tesiri var ve yaşamın bir parçası haline geldi. Klinik olarak bir anlık depresif halini depresyon olarak tanımlamıyoruz. Bir kişinin bu depresif ruh hali, üç günden fazla sürerse uzman yardımı alınabilir ama 15 günden fazla sürmesi halinde çok ciddi klinik yardım alınması gerekiyor. Bu ruh halinin iki hafta içerisinde düzelmemesi beyin kimyasında kalıcı değişiklikler olmaya başladığı anlamına geliyor.

Küresel artış dikkat çekiyor

Depresyon vakalarında dünya genelinde ciddi bir artış gözlemleniyor. Şizofreni görülme oranı dünyanın farklı ülkelerinde aynı olmasına rağmen depresyonda durum öyle değil. Depresyonun toplumlarda görülme sıklığının değişebilen özelliği var. Depresyonun çok alt grupları da var. Klinik olarak rastladığımız majör depresyon olarak bilinen klinik depresyonda bütün toplumlarda karşılaşılma oranı yüzde 17 civarında. Yani yüzde 15 ile yüzde 20 arasında değişiyor. Uzamış depresyon ve depresyona yakalanma riski küresel bir artış gösteriyor.

Haberin Devamı

Yeti yitimine neden oluyor, verimlilik düşüyor

Dünya genelinde depresyonun önlenmesi ve tedavisine ilişkin ciddi tedbirler alınıyor. Depresyonun yeti yitimine sebep olması nedeniyle Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından kanser ve kalp krizi gibi hayati tehlike içeren hastalıklarla beraber birinci plana çıkarıldı. Çünkü depresyona yakalanan bir kimse aylarca çalışamaz hale geliyor. Yeti yitimi oluyor, kişinin verimliliği düşüyor. Bu nedenle depresyon tedavisi ve önlenmesine ilişkin ciddi tedbirler alınırken; dünya genelinde özellikle intiharların önlenmesine ilişkin önemli çalışmalar yürütülüyor. Bu konudaki çalışmaların sayısı artırılıyor.

Klinik depresyonun yüzde 10’u intiharla sonuçlanıyor

Hastane olarak JCI (Joint Commission International) Akreditasyonuna sahibiz. Bu kalite sistemi kapsamında son birkaç yıldır intihar sorgulama zorunluluğu getirildi. Her gelen hastaya intihar düşüncesi olup olmadığı soruluyor çünkü klinik depresyonun yüzde 10’u intiharla sonuçlanıyor. Bu az bir oran değil. Bir toplumda depresyon yaygınlığı yüzde 20 civarında. Bunların da yüzde 10’unda intihar etkisi var. Her depresyon vakasının yaklaşık yüzde 60 civarında bir intihar eğilimi vardır diyebiliriz.

Haberin Devamı

Depresyon beyinde bozulmalara yol açıyor

Günümüzde depresyonda özellikle gelişen teknolojiler, yapay zeka ve beyin haritalama çalışmaları sayesinde beynin hangi bölgesinde hangi bozukluklar olduğuyla ilgili tespit edilebilirlik çok daha arttı. Düşünen beyin, hisseden beyin ve karar veren beyin bulunuyor. Depresyonlu kişi düşünüyor fakat düşüncesini his zannediyor, inanıyor ve ona göre davranıyor. Depresyonda tamamen beyindeki network bozuluyor. Depresyon aslında klinik olarak patoloji kitaplarında fonksiyonel connectivite bozukluğu yani bağlantısallık bozukluğu olarak geçiyor. Beynin düşünen, hisseden ve karar bölgesindeki bağlantısallık bozukluğu şimdi ölçülebiliyor ve tedavi edilebiliyor.

Haberin Devamı

Depresyonda haz alamama ve acı bir arada oluyor

Depresyonun iki ana özelliği bulunuyor. Bunlardan biri depresif hüzün, keder ve acı çekme hali, diğeri ise kişinin hayattan ve günlük aktivitelerden zevk almamaya başlamasıdır. Depresyonda yaşamdan ve tüm isteklerinden haz alamama bir de acı çekme var. Depresyonun acısı aşk acısından beterdir. Aşk acısını biz hicran diye tarif ederiz. Depresyondaki kişi ‘O acıdan bir anlık ölsem daha iyi’ der. Öyle bir iç acısıdır o, içtedir. Genellikle anlaşılmaz. Eşler, yakınlar iyi niyetle ‘Takma kafana, gez toz geçer, neyin eksik ki yediğin önünde yemediğin arkanda, evham yapıyorsun, kendi kendine doktor oldun’ diye telkinde bulunur. Çoğu iyi niyetle söylenir. Ama zaten kişi bunu yapamıyor. Bir de böyle söylenince kişi daha da acı çeker. Bu, kulağı duymayan bir insana ‘Duysana’, ayağı kırılan kişiye ‘Yürüsene’ demek gibi… Tedavi için başvuran kişiye beyin fonksiyonlarındaki değişiklikleri gösterdiğinizde pek çok vakanın ‘İlk defa anlaşıldım’ diye ağladığını biliyoruz.

Haberin Devamı

Kadınlarda iki misli fazla görülüyor

Depresyon kadınlarda iki misli daha fazla görülmektedir. Bu erkeklerde depresyon olmadığı anlamına gelmiyor. Erkekler depresyonu öfkeli şeklinde yaşıyorlar. Her şeye kızıyorlar, kapının eşiğinde kavga etmeye başlıyorlar. Böyle davranan bir erkek depresyondadır, aslında o şekilde yaşadığı için… Kadınlar duygularını daha açık bir şekilde ifade ettiğinden kadınlardaki oranı çok gibi görünüyor. Bu durum bizi yanıltmasın. Kadınlar depresyon durumunu durmadan ifade edebiliyor, anlaşılabiliyor. Erkek başka türlü yapıyor, bir de bizim kültürümüzde depresyonu beden dili ile ifade etme yatkındır.

Toplum olarak duygularımızı bastırıyoruz

Haberin Devamı

Kültürümüzde yaygın şekilde duygular bastırılmakta, özellikle de psikiyatrik rahatsızlıkların adlandırılmasında güçlük yaşanmaktadır. Direkt depresyonum var demiyor. Anadolu’da çalıştığım zamanlardan biliyorum. Hastaya ‘Ne şikâyetin var?’ sorusu yerine ‘Neren ağrıyor?’ diye sorulurdu. Özellikle psikiyatrik rahatsızlıkları somutlaştırma eğilimi vardı. Bu da duyguların ifadesinin zorluğu ve toplum olarak duygularımızı bastırmamızdan kaynaklanıyor.

Depresyondaki kişinin aklına 10 misli daha fazla geliyor

Depresyonda ölüm düşüncesi kişinin aklına sıkça gelmektedir. Normalde ölüm düşüncesi birinin aklına bir defa gelebilirken depresyondaki kişinin aklına 10 misli daha fazla geliyor. Depresyonda ayrıca uyku bozuklukları, iştah bozuklukları oluyor. Bazen azalıyor bazen çoğalıyor. Bir de konsantrasyon bozukluğu çok daha fazla görülüyor. Kişi odaklanamaz, ders çalışamaz hale gelir. İşlerini yapamaz. Aslında bakıldığında depresyon dediğimiz durum geçici bir unutkanlık halidir. Beyin yavaş çekim gibi çalışıyor bu kişilerde… Depresyonun ortaya çıkmasında yüzde 30 - 40 oranında genetik yatkınlığın rolü var ama genetik yatkınlığı oldu halde hiç depresyona girmeyen çok kimse de var. Genetik yatkınlığı olmadığı halde sık sık depresyona girenler de var.

Maskeli depresyonda duygu ifadesi ters yapılıyor

“Maskeli depresyon” olarak da adlandırılan örtülü depresyonda kişinin depresyonda olduğunu anlamak oldukça güçtür. Kişi dışarıya karşı çok neşelidir. Herkesi güldürür ama iç dünyalarında farkında olmadan hep güçlü rolü oynar. Kişi intihar ediyor. Yakınları ‘Hiç intihar etmesini beklemezdik. Nasıl olur, mümkün değil, inanamadık’ diye şaşırırlar çünkü kişi duygu ifadesini ters yapıyor. Dışarıda gülerek, güçlü rolü yaparak içindeki dünyayı gizliyor.

Yüzde 60-70 oranında tedavi edilebiliyor

Depresyon klinik vaka olarak yüzde 60 - 70 oranında tedavi edilebilmektedir. Tedavide genellikle uzun dönemde sonuç alınıyor. Yaklaşık 4 ile 6 hafta arasında normalleştiriyor ama genellikle 6 aylık bir tedavi gerektiriyor.

İlaç ve manyetik uyarım tedavileri yapılıyor

Depresyondan korunmada yaşam felsefesi çok önemli. Depresyonda ilaç tedavileri uygulanıyor. İlacın yetersiz kaldığı durumlarda Manyetik Uyarım Tedavisi (TMU) ile beyne manyetik uyarılar veriliyor. Birincil korumada kişinin hasta olmamasının sağlanması, ikincil korumada ise risk gruplarının belirlenmesi hedefleniyor.

Yazarın Tüm Yazıları