Güncellenmiş İzmir, istanbul

 Bilen bilir. İzmir'de sürekli olarak kentin gelişmesini yeterli görmeyen, durup durup İzmir-İstanbul kıyaslaması yapan insanlar vardır.

Haberin Devamı

Bunlar bazen ölçüyü kaçırır, İzmir'e Türkiye'nin en büyük köyü de derler. Köy tabii burada onlara göre olumsuz bir tonlama içerir. Ben de keşke derim öyle en büyük köyü olsa!

 

Bu ekibe laf anlatmak zordur. Kişisel gözlemlerini evrensel doğru olarak sunma huyları falan vardır. Hele somut verilerle konuşmaya çalışan bizler için bu tartışmalar kabusa dönebilir.

 

Neyse ki en sonunda TÜİK imdadımıza yetişti.

 

Yıllar sonra iller bazında Gayrisafi Yurtiçi Hasıla verilerini yayınladı. 2004-2014 arasında cari fiyatlarla hangi ilin ne ürettiğinin dökümünü yani....

 

Haberin Devamı

İlgilenen http://www.tuik.gov.tr/PreIstatistikTablo.do?istab_id=2520 adresinde görebilir bu verileri.

 

Gelin şimdi İzmir neymiş, İstanbul'a kıyasla ne durumdaymış bir bakalım.

 

Önce şunu söyleyeyim 2014 yılı itibariyle İzmir tarımsal üretimde Konya ve Manisa'dan sonra üçüncü sırada.

 

Sanayide İstanbul ve Ankara'dan sonra üçüncü.

 

Hizmet üretiminde de üçüncü sırada. Toplam üretimde de öyle.

 

Tarımsal üretimde Manisa ile birlikte ülke tarımının hemen hemen yüzde 10'nunu üretiyor olması önemli. Aydın, Denizli, Muğla ile birlikte bu oran yüzde 16'ya çıkıyor.

 

Sanayide Kocaeli ve Bursa'nın, hizmet sektöründe Antalya'nın önünde yer alması dikkate değer.

 

Gelelim İzmir - İstanbul kıyaslamasına.

 

2004 yılında cari fiyatlarla kişi başı üretim İstanbul için 14.500 TL. İzmir içinse 10.500 TL. O yıl Türkiyede kişi başı üretim 8.500 TL civarında.

 

Haberin Devamı

On yıl sonra 2014 yılına geldiğimiz zaman Türkiye kişi başı yaklaşık 26.000 TL. üretmiş. İstanbul 41.500 TL. İzmirse 30.600 TL. İle ülke üretimine katkıda bulunmuşlar.

 

Şimdi bu tabloya bakıp son on yılda İstanbul’la İzmir'in arası açıldı demek mümkün değil. Zira kişi başına fark yüzde olarak azalmış.

 

Türkiye ortalamasına göre de İstanbul hafif zayıflamış görünüyor. 

 

 

İstanbul'un ülke ekonomisinden aldığı pay on yıl önceki İstanbul kadar, İzmir'in de öyle. 

 

O zaman iki kent arasındaki algılanan fark nereden kaynaklanıyor?

 

İstanbul tarihsel olarak başkent ve emen bir merkez. Ülke ekonomisinin üçte birini üretiyor.  Çok kalabalık ve ekonomi nominal olarak çok büyük.  

 

Haberin Devamı

2008 krizinden bu yana dünyanın büyük Merkez bankaları piyasalara 10 trilyon dolar para verdi. Bu paranın bir kısmı bize geldi ve en çok ekonomik merkez olarak İstanbul'a gitti. Bu sıcak para İstanbul'da ekstra bir şişkinlik yarattı.

 

Kayıtdışı ekonomi İstanbul'da daha büyük bir paya sahip olabilir. Kent resmen görünenden fazla üretiyordur.

 

O yüzden İstanbul'a gittiğimiz zaman rakamların yansıttığından öte bir dinamizm algılıyor olabiliriz.

 

Bu noktada benim kafama takılan başka bir şey var.

 

İktidar yıllardır İstanbul'a bunca yatırım yaparken, İstanbul bu kadar kayırılırken, Formula 1 dahil her şey oraya tıkıştırılırken İstanbul'un gelebildiği nokta bu.

 

Haberin Devamı

Yani on beş yıldır tam destek hep destekle büyüyen İstanbul bir tarafta...

 

Diğer yanda iktidara yakın durmadığı için yer yer cezalanmış bir İzmir..

 

Bu verilere göre on yıldır birbirlerine kıyasla aynı yerde duruyorlar. Tabii kişi başı üretim olarak.

 

Asıl bunun sorgulanması gerekmez mi?

 

Bir an aklıma Sayın Doğan Kuban'ın geçen Eylül ayında "İstanbul ülkeyi çökertecek, kalkınmaya engel noktaya ulaştı" dediği röportajı geliyor.

 

https://www.herkesebilimteknoloji.com/yazarlar/dogan-kuban/dogan-kuban-istanbul-ulkeyi-cokertecek-kalkinmaya-engel-noktaya-ulasti

 

Kim bilir hangi üniversitelerde hangi doktora öğrencileri şu ara konuyla meşgul oluyorlardır, de mi ya!

 

---

 

Haberin Devamı

KÜLTÜRPARK PROJESİ İÇİN KRİTİK GELİŞME

 

Aralık ayı başında Fitch uluslararası değerlendirme kuruluşu olarak İzmir Büyükşehir Belediyesinin kredi notunu teyit etmişti.

 

Yerel medya da bunu tezahüratlarla karşılamıştı. Fitch'in sitesine gidip raporunu okumayanlar için hayat güzeldi tabii.

 

Aynı günlerde dolar o kadar kıpırdamasa ben de gidip bakmayacaktım belki. Fakat şeytan dürttü işte.

 

O da ne? Büyükşehir'in 1.1 milyar TL borcunun %74'ü meğer yabancı para cinsindenmiş.

 

Bu da 2016 yılı için ortalama kuru 2,9 TL olarak alırsak ve basit olsun diye borcun dolar cinsinden olduğunu varsayarsak yaklaşık 280 milyon dolar ediyor.

 

Cuma günü 3,73 kapatan doların iyimser tahmin olarak 2017'de ortalama 3,6 TL'de seyredeceğini varsayarsak 280 milyon dolar borçtan gelen kur zararı kabaca 200 milyon TL ediyor.

 

Kötümser senaryoyu başka bir yazıya bırakalım da Büyükşehir'e seslenelim:

 

Gelin şu Kültürpark projesini Koruma Kurul'u onaylasa bile hiç bütçelendirmeyin.  Siz bu kur zararını yönetmeye bakın.  Zaman tasarruf zamanı, akıllı harcama yapma zamanı, şov yapma zamanı hiç değil.

 

Bu arada Fitch'in ay sonunda ülke notunu değerlendireceğini de not edelim.

 

---

 

NE OLACAK BU DOLAR?

 

Bu süreç Mayıs 2013'te başladı aslında. ABD merkez bankası FED ilk kez o zaman para vermeyi sonlandıracağını dillendirdi. TL için zor günler başladı.

 

Moody'sin geçen Eylül ayındaki not indirimiyle beraber de TL üzerindeki baskı arttı. Aralık ayında Trump'ın seçilmesiyle beraber kanama hızlandı.

 

Buradan nereye gidilir? Kötü senaryoda ne olur? İyi senaryo nedir?

 

Tahminler havada uçuşuyor, yorumlardan geçilmiyor.

 

Dolar alıcılarını şöyle veya böyle etiketlemek yerine bu fiyatlardan doları hangi endişeler nedeniyle aldıklarına bakmak lazım:

 

Reel faiz yetersiz... Merkez Bankası gereğini yapamıyor... ABD faizleri yükselme eğiliminde... Referandum belirsizlik yaratıyor, arkasından erken seçim gelecekse 2017 de kaybedilmiş bir yıl olabilir.. AB çıpası zayıfladı.. ABD ile ilişkilerde gerginlik var... Bölge karışık... Ekonomik büyümede zayıflama var...

 

Bu konularda iyileşmeler olursa alıcılar sakinleyebilir. Aynı şekilde satıcılar da cesaretlenebilir..

 

Bakın dünyada trilyonlarca dolar eksi faize razı biçimde muhtelif ülke tahvillerinde duruyor. Sisteme o kadar güven yok. Para aşırı ürkek.

 

Böyle bir ortamda güven sağlamak için ekstra işler yapmak gerekiyor. Yoksa bedel ödemek kaçınılmaz oluyor.

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları