Hangi tatlı?

Tatlı sevmeyen var mı? Sevmese de ucundan kenarından tadına bakınca keyiflenmeyen biri olabilir mi? Bana sorarsanız olmaz!

Haberin Devamı

Olmaz çünkü dilimizde bu kadar fazla tat tomurcuğu olduğu ve tatlılar beynimize bu kadar yoğun serotonin pompaladığı sürece tatlılara hayır demek mümkün değildir. İşte bu nedenle, “ben tatlı sevmem!” diyenlere inanmam. Yazdıklarımın buraya kadar olanının sizi mutlu edeceğinden eminim. Ama “tatlı sağlıklı mı?” sorusunun yanıtı maalesef birazcık “tatsız!” İşin bu yanı azıcık problemli. Nedenine gelince...


Tatlı demek şeker demek! Şekerin her türlüsü ise sağlık söz konusu olunca “zararlı madde” muamelesi görüyor.
O halde başlıktaki sorunun cevabı daha baştan net ve açık: Eğer önünüze “hangi tatlı?” gibi bir soru gelir, “a” şıkkına unlu, “b” şıkkına sütlü, “c” şıkkına da hiçbiri yazılmışsa siz doğrudan ve hiç düşünmeden “c” şıkkını işaretleyebilirsiniz.
Çünkü tatlının az veya çok lezzetlisi olabilir, tatlının her türlüsü keyif verebilir, damağınıza lezzet patlamaları da yaptırabilir.
Ne var ki tatlının sağlıklısı olmaz, olamaz. Peki, bu durumda ne yapacağız? Tatlılardan tamamen vazgeçmemiz mi gerekiyor?
Yanıtları yandaki kutularda bulabilirsiniz. Buyurun...

Haberin Devamı



SORU 1

Unlu tatlı mı, sütlü tatlı mı? 

Unlu tatlıları tamamen bir karbonhidrat bombardımanı gibi de düşünebilirsiniz. Tercihinizi baklava, kadayıf, şöbiyet gibi tatlılardan yana kullandığınızda “karbonhidratın karbonhidratla evlendiği” yani “unla şekerin birleştirildiği” üstelik bu sorunlu evliliğin yağ ilavesiyle daha da problemli hale getirildiği sağlıksız ve riskli bir keyfi tercih etmiş olursunuz.
Yediğiniz lezzetlidir ama aynı zamanda tıka basa şeker dolu ve kan şekerini hızla yükselten kalori bombası bir besindir.
100 gram fıstıklı baklavanın ortalama 400-450 kalori enerji içerdiğini ve bu enerjinin neredeyse yüzde 70’inden fazlasının doğrudan şeker ve nişastadan geldiğini düşünürseniz sorunun büyüklüğünü daha iyi kavrarsınız.
Şimdiki baklavalara bakkal şekeri sakaroz yerine nişasta bazlı früktozun, yani daha da sorunlu bir şekerin eklendiğini de unutmayın.
Unlu-şekerli tatlı bir de yağda kızartılmışsa (lokma tatlısı) ya da fırında yüksek ateşte kavrulmuşsa işiniz çok daha zor, zarar görme olasılığınız çok daha fazladır. Peki, ne yapalım?
Geleneksel tatlımız güzelim baklavalar, kurabiyeler, şöbiyetler, kadayıflardan uzaklaşalım mı? Hayır!
Yapacağımız şey son derece basit: Tadına bakıp tadında bırakacağız. Nefsimizi köreltecek kadarıyla yetineceğiz. Hepsi bu!

Haberin Devamı



SORU 2
Sütlü tatlılarda durum ne?

Sütlü tatlılarda şeker, süt veya herhangi bir süt ürünüyle evlendiriliyor. Yani burada bir “karbonhidrat+karbonhidrat” evliliği değil, “karbonhidrat+protein” evliliği söz konusu.
Neticede proteinin sağladığı avantajla şekerin oluşturabileceği zararlar –glisemik yük azaltılarak- bir nebze olsun azaltılıyor.
Ayrıca unlu tatlılarda olduğu gibi ilave bir yağ ekleme durumu olmadığından sütlü tatlıların kalori içeriği de daha düşük.
İki top (100 gr.) sadece sütlü dondurma yaklaşık 190-210 civarında kalori içeriyor. 100 gram kazandibinde ise daha da az 150-175 gram arasında bir enerji yükü var.
Kısacası “ben tatlıdan vazgeçmem arkadaş” diyenlerin tercihlerini sütlü tatlılardan yana kullanmaları, bunu yaparken de miktarı abartmamaları lazım.

Haberin Devamı



SORU 3
Dondurma tavsiye eder misiniz?

Sırası gelmişken önemli bir noktanın altını çizelim. Son zamanlarda sık sık gündeme getirilen bir yanlışı düzeltelim: Dondurma şeker içeriği nedeniyle beslenme menülerinde yer alması tavsiye edilmesi gereken bir besin değildir.
Çocukların ve gençlerin daha iyi beslenebilmeleri için besin olarak dondurmayı tercih etmelerine de ben pek sıcak bakmam.
Bana göre dondurma sağlıklı bir ara öğün filan da değildir ama canı tatlı çeken çocuklara içerdiği protein, kalsiyum gibi faydalı unsurlar ve daha düşük kalorisi nedeniyle lokma tatlısı ya da baklava yerine dondurma (meyvesizi, içine süt tozu değil süt konulanı, şeker olarak fruktoz eklenmeyeni) verilebilir.
10 yıl kadar önce İtalya’da yapılan bir araştırma var. Araştırmanın konusu İtalyan çocuk ve gençlerde birden ortaya çıkan kilo sorunu.
Varılan sonuç şu: Fazla miktarda gelato (dondurma) tüketimi. En azından bu bilgi bile çocuk ve gençlere dondurma önerirken neden dikkatli olmamız gerektiğini net ve açık olarak gösteriyor. Dondurmada da “tadında bırak!” stratejisi sanırım doğru olanıdır.

Haberin Devamı



BİR UYARI
Yağ bekçilerine dikkat

Yağ kazanımını kolaylaştırıp şişmanlatan ve aynı zamanda yağların erimesini önleyerek yani yağ kaybını yavaşlatarak kilo kaybını engelleyen iki mühim hormon var: İnsülin ve kortizol.
Eğer pankreasınız gereğinden fazla insülin üretiyorsa, hele bir de insülin direnci tuzağına düşmüşseniz, bu nedenle kolay kilo alırsınız. Bu bilgiyi daha önce pek çok defa tekrarladım.
Hatırlatmak istediğim ikincisi, yani kortizolün de “yağ bekçisi” gibi davranması. Kortizol fazlalığı da yağ kaybını engelleyen süreçlerde önemli bir faktör.
Bu özellikle kilo verme sürecinde aşırı strese girenler için mühim bir bilgi. Çünkü kilo konusunu gereğinden çok stres haline getirip günde 3-4 kez “kaç gram eksildim?” diye takip etmeye başladığınızda süreç bir stres üretme yapılanması geliştiriyor.
Bu da böbreküstü bezlerinden daha fazla kortizol salgılanmasına sebep oluyor. Kortizol salgısı arttıkça da kilo verme yani yağ kaybetme zorlaşıyor.

Haberin Devamı



BİR ÖNERİ

Sorununuz konsantrasyon eksikliği ise..

- Ölçülü miktarda kahve tüketin: Gün içinde birkaç bardak çaya da hayır demeyin. Çay ve kahvedeki kafein uyanıklığı, algılamayı ve konsantre olmayı kolaylaştırıyor.
- Daha çok DHA kazanın: DHA bir tür omega-3. Beynin temel maddelerinden biri. Beyin hücrelerinin sinyalizasyon sistemlerinin güçlü olabilmesi ve birbirleriyle daha kolay mesajlaşabilmeleri için vazgeçilmez bir molekül. Biliyorsunuz beynin yüzde 60’ını yağlar oluşturuyor. Bu yağların da yüzde 20’si DHA.
Daha çok DHA kazanmanın yolu DHA’dan zengin omega-3’lere öncelik vermekle ilgili bir durum. Havyar yağından ve krill canlısından elde edilen omega-3’lerde DHA içeriği balık yağından elde edilenlere oranla daha fazla.
Ayrıca havyardan ve krillden elde edilen omega-3’lerin yapısının fosfolipidlerden zengin olması da mühim bir avantaj.
Fosfolipid, yapısındaki DHA’ların beyne daha kolay ulaştığı ve biyolojik yararlanımlarının daha yüksek olduğu pek çok araştırmada gösterildi.
- Egzersiz yapın: 3-5 dakikalık kısa egzersizler bile beyne ilaç gibi geliyor. Odaklanmayı ve öğrenmeyi anında kolaylaştırıyor.
- Bitter çikolata yiyin: Sadece 25 gramı yetiyor. Bitter çikolatanın normal çikolatalardan farkı yüzde 80’den daha yüksek oranda kakao içermeleri. Konsantrasyona katkı güçleri kakao oranları güçlendikçe artıyor.
- Mola verin: Çalışmayı bırakın ve sadece 2-3 dakikacık dinlenin. Gözünüzü kapayıp tatilde olduğunuzu düşleyin ya da aklınızdan güzel hayaller geçirin. Burada da 2-3 dakika yetiyor.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları